Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Birkaç haftadır, Türkçenin “çok sorunlu” bir alanını oluşturan “bileşik sözcükler”i, yazım kılavuzlarındaki çelişkilerden tutun da kimi yazarların yanlış kullanımlarına dek çeşitli örneklerle mercek altına almaya çalıştık. Konu daha da uzatılabilir. Ama bugün, “yanlış kitap adları”ndan söz etmek istiyorum.

“Kum Saatından Harfler”
Yeniyetme yazarların dille oynama merakını anlıyorum da yazın dünyamızın saygın ustalarında aynı şeyi görünce yadırgıyorum.

Enis Batur’un daha önce YKY etiketiyle çıkan ve yeni baskısı Kırmızı Kedi Yayınları’nca yapılan denemeler (yazarımız “metin” demeyi yeğliyor) kitabının adı, “Kum Saatından Harfler”. İlk bakışta dizgi yanlışı sandım ve “Kapakta da böyle yanlışlık yapılmaz ki canım!” diye söylenmeden edemedim. Ne ki, kitabı alıp okuyunca, bunun bir dizgi yanlışı değil yazarın kendi seçimi olduğunu anladım. Anlamasına anladım da, bu yazım biçiminin gerekçesini bir türlü öğrenemedim.
Kitap boyunca “saat” sözcüğünün “i hali”, her defasında “saatı” biçiminde yazılmıştı. Gerçekten merak ettim: Acaba Arapça kökenli bir sözcüğü Türkçenin “büyük sesli uyumu”na uydurmak için mi bu yolu seçmişti Enis Batur?

O zaman da şu soruyu sormak gerekir: Dilimizin yerleşik yazım kuralına aykırı bir yönteme başvurma hakkı var mıdır bir yazarın?

Biraz araştırınca gördüm ki, Enis Batur’un “saat” sözcüğünü kullanma biçimi yeni değilmiş. Daha önceki birkaç kitabında da sürdürmüş aynı tutumu.

Örneğin “Saatsız Maarif Takvimi” adlı bir başka kitabı var Enis Batur’un. İlk baskısı 1995’te Ark Yayınları’ndan, ikinci baskısı 2014 yılında Kırmızı Yayınları’ndan çıkmış. Kitabın adı, yazarın aykırı tutumunu gösteriyor zaten, uzun boylu açıklamaya gerek yok.

Enis Batur’dan bu konuda başka örnek sorarsanız, “e/Babil Yazıları”ndaki (YKY, İst. 1995) “Beyin Tutuşması” başlıklı metinden de söz edebiliriz. Kitabın 24. sayfasında, “8800 saattan” diye geçiyor saat sözcüğünün ek almış biçimi. Ses uyumu Enis Batur’da takıntı haline gelmiş olmalı ki, bununla da yetinmeyip “hacim” sözcüğünü de aynı kalıba sokarak “ürünlerinin hacmı” diye yazmış! Yani ortaokul öğrencisi kompozisyon sınavında böyle yazsa, sınıf geçirmezler çocuğa!

Enis Batur’un “40 Pare” adlı kitabında da “Saat” başlıklı tek sayfalık bir deneme var (Remzi Kitabevi, İstanbul, 1993, s. 209). Oradaki kullanımlar nedense yazım kuralına uygun. Bu durumda akla iki şey geliyor. Bir: Enis Batur bu ilginç yazım biçimini 1995’ten önce kullanmıyordu, o yüzden eski yazılarında ölçünlü yazım kurallarını gözetmiş. İkinci olasılık ise -hayli düşük olmakla birlikte- Remzi Kitabevi’nin editörlerince bu aykırı yazım biçiminin uygun görülmeyerek “düzeltilmiş” olması. Tabii, bunlar benim kestirimlerim. En doğrusu, çelişkili durumu okura Enis Batur’un açıklaması…

•••

“Saat” sözcüğü, yazınımızda çok kullanılmış, hatta birçok kitabın adında yer almıştır. Sözgelimi bu konuda akla ilk gelen kitap adlarından biri, Turgut Uyar’ın “Büyük Saat”idir.

Aynı zamanda Türk Dil Kurumu’nun eski çalışanlarından olan değerli ozanımız Gülten Akın’ın 1956 yılında yayımlanmış ilk şiir kitabının adı “Rüzgâr Saati”dir.

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ünlü romanın adı, “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”dür.

Ayrıca Murathan Mungan’ın da Metis Yayınları’ndan çıkmış “Kum Saati” adlı bir kitabı olduğunu ekleyelim
“Saat” sözcüğünün ek aldığında son hecesinin ince seslendirilmesi gerektiğini yinelemeye gerek var mı? Yukarıda adlarını andığım seçkin ozanlar da sözcüğü böyle kullanmışlardır.

Böyleyken, Enis Batur’un “saati” yerine “saatı” demesinin gerekçesini herkes gibi ben de çok merak ediyorum.
•••

Başka örnekler
-Solmaz Kâmuran’ın kaleme aldığı kitaplardan birinin adı, “İpek Böceği Cinayeti”dir. Çocukluk yıllarından başlayarak eşi Çetin Altan’ın yaşamöyküsünü anlatır bu kitapta…

Kitabın adındaki “ipekböceği” sözcüğü nedense ayrı yazılmış. Oysa “ipek” sözcüğünden türetilmiş pek çok bileşik sözcük (ipekağacı, ipekçiçeği, ipekkelebeği…) gibi, “ipekböceği” de bitişik yazılır.

-Sait Faik’in ilk romanı “Birtakım İnsanlar”, 1952 yılında Varlık Yayınları’ndan çıktığında, “Birtakım” sözcüğü kapakta ayrı yazılmıştı. Oysa yine Varlık Yayınları arasında 1961’de çıkan Oktay Rıfat’ın aynı adlı oyunu, yazım kuralına uygun olarak “Birtakım İnsanlar” biçimindeydi.
Bu konuyu sürdüreceğim.

***

HAFTANIN NOTU

Papazı verdi ama papazı alamadı!

ABD Başkanı Trump, papaz Brunson için bastırınca, kameralar önünde efelenip “Sizde de bir papaz (Fethullah Gülen) var. Ver papazı, al papazı!” demişti.

Ne görelim? Casuslukla; PKK’ye, FETÖ’ye yardım ve yataklık etmekle suçladıkları adamı bir anda dışarı salıp ülkesine uçurdular!

TC devleti ve yargısı hiç bu denli saygınlık yitirmemişti!