Yanlış klima kullanımı: Alerji ve solunum yolu enfeksiyonu uyarısı
Türkiye genelinde etkili olan sıcak hava dalgası nedeniyle kullanımı artan klimaların yanlış kullanımına ilişkin, "İç mekan havasını dolaştırarak toz, alerjen ve mikropların yayılma riskini artırabildiğinden, özellikle alerjik reaksiyonlara ve solunum yolu enfeksiyonlarının yayılma ihtimalinin artmasına da neden olabilir" uyarısında bulunuldu.
Uzun süreli klima kullanımına maruz kalmanın, ciltte ve gözde kuruluğa ve kaşıntıya, alerjik reaksiyonlara ve solunum yolu enfeksiyonlarının yayılma ihtimalinin artmasına neden olabildiği belirtildi.
Türk Toraks Derneği (TTD) Merkez Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Nurdan Köktürk, bilinçsiz klima kullanımının sağlığı olumsuz etkileyebildiğini vurgulayarak, bunlardan birinin cilt ve gözlerde kuruluk olduğunu belirtti.
Ev tipi klima sistemlerinin uzun süre çalışmasının ortamdaki bağıl nemi düşürebildiği bilgisini veren Köktürk, "Klima kullanımının neden olabildiği ortamdaki düşük nem seviyesi, özellikle uzun süreli maruz kalmalarda ciltte kuruluğa ve kaşıntıya, aynı zamanda gözlerde kuruluk ve tahrişe sebep olur" uyarısında bulundu.
Köktürk, klima sistemlerinin uzun süreli ve kontrolsüz kullanımının solunum yollarını da olumsuz etkilediğine dikkati çekerek, sözlerine şöyle devam etti:
"Uzun süre klimanın açık olduğu ortama maruz kalmak, mukozaları kurutarak üst solunum yollarında enfeksiyonların kolaylaşmasına neden olabilir. Özellikle kapalı ve havalandırması sınırlı alanlarda yoğun bir şekilde çalışan klimalar, iç mekan havasını dolaştırarak toz, alerjen ve mikropların yayılma riskini artırabildiğinden, özellikle alerjik reaksiyonlara ve solunum yolu enfeksiyonlarının yayılma ihtimalinin artmasına da neden olabilir.
Klima hastalığı olarak bilinen ve lejyoner hastalığı etkeni olan Legionella bakterisi ciddi bir solunum yolu enfeksiyonudur. Legionella bakterisi, yalnızca su damlacıkları içinde bulunur. Özellikle su kullanan kapalı alan iklimlendirme sistemlerinin hastalığı yaydığı bilinmektedir."
Bu sistemlerin oteller, büyük salonlar, iş merkezleri gibi yerlerde kullanıldığını dile getiren Köktürk, "Ev ve araba içi iklimlendirme sistemlerinde ise su kullanılmadığı için bu hastalığa yakalanma riski son derece düşüktür. Enfekte su damlacıkları insanlar tarafından solunur ve lejyoner hastalığına veya Pontiac ateşi (yüksek ateş, halsizlik, baş ve kas ağrıları) gibi hafif gribal semptomlara neden olabilir" diye konuştu.
Köktürk, su kullanan kapalı alan iklimlendirme sistemlerinde su sistemlerinin düzenli çalıştırılmasının, suyun durgun kalmamasının ve belirli aralıklarla boşaltılıp dezenfekte edilmesinin bakteri üremesini azaltabileceğini bildirdi.
NEM KONTROLÜ VE UYGUN FİLTRE TEMİZLİĞİ ÖNEMLİ
Astım gelişiminde ve ataklarında çeşitli iç hava tetikleyicileri bulunduğunu anlatan Köktürk, şunları kaydetti:
"Astım için çeşitli iç hava tetikleyicileri vardır. Klima ünitesinde birikebilecek nem nedeniyle küf oluşumu potansiyeli vardır ve sporlar ünitenin içinden geçen havayla yayılabilir. Bu, birçok insanda alerjik reaksiyonlara neden olabilir ve hatta astım krizini tetikleyebilir.
Soğuk ve hava akımıyla alerjen temasının artması nedeniyle alerjik yanıtlarda artma gözlenebilir, olası alerjik semptomlar konusunda dikkatli olunmalıdır. Alerjik reaksiyonların hapşırık, burun akıntısı, geniz akıntısı ve bazen de öksürük gibi semptomlara neden olabilir. Ancak tüm bunlar nem kontrolü, uygun filtre temizliği gibi doğru klima kullanımı ile önlenebilir."
Prof. Dr. Köktürk, klima nedeniyle susuz kalmanın baş ağrısına ve migrene neden olabildiğinin de altını çizdi.
KLİMA ISISI NE KADAR OLMALI?
TTD Çevre Sorunları ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu Yürütme Kurulu Üyesi uzman Dr. Orbay Tutku Seren de doğru klima kullanımına ilişkin bilgi verdi.
Klima kullanırken oda sıcaklığının dengede tutulmasının önemine dikkati çeken Seren, "İdeal oda sıcaklığı genellikle 20-24 derece arasında olduğundan, bu aralıkta bir sıcaklık ayarı yapılabilir, ancak rahatsız ediyorsa ısı 27 dereceye kadar çıkarılabilir. Diğer bir öneri, ısının dış ortam sıcaklığından 7-8 derece daha düşük bir sıcaklığa ayarlanmasıdır" dedi.
Seren, ideal iç mekan nem seviyesinin yüzde 40-60 arasında olması gerektiğine işaret ederek, şu bilgileri paylaştı:
"Nemi korumak için klima sistemleri ile nemlendiriciler kullanılabilir, odanın çeşitli yerlerine su dolu kaplar konabilir. Susamayı beklememek, düzenli aralıklarla su içmek oldukça önemlidir.
Klima sistemlerinin filtreleri 6 ayda bir temizlenmeli veya değiştirilmelidir. Temiz filtreler, havadaki partiküllerin yayılma riskini azaltır ve iç mekan havasını daha temiz tutar. Ayrıca filtre temizliğiyle enfeksiyon etkeni olabilecek virüs, bakteri gibi mikroorganizmaların yayılmasının önüne geçilmiş olur."
Klima sistemini sürekli kullanmak yerine ara sıra kapatmak veya fan modunda çalıştırmanın enerji tasarrufu sağladığını, aynı zamanda iç mekan havasının taze hava ile karışmasına olanak verdiğini dile getiren Seren, pencere ve kapıların kısa süreliğine açılmasının da iç mekan havasının tazelenmesine yardımcı olduğunu belirtti.
Seren, kapalı iş ortamlarında çalışanların gün içinde birkaç defa açık havaya çıkmasının uygun olduğunu belirterek, "Sonuç olarak, doğru sıcaklık ayarı, nem kontrolü, filtre temizliği ve havanın dolaşımı gibi adımları uygulayarak, klima sistemleri, en etkin ve sağlıklı şekilde kullanılabilir" diye konuştu.