İktidar ile Altılı Masa muhalefeti arasındaki seçim yarışı, son günlerde yaşanan gelişmelerin de kanıtladığı gibi, hızla bir siyasal İslamcılık yarışına dönüşmüş bulunuyor. Ülkenin, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik gibi onca gerçekten yaşamsal sorunu varken, haksızlık, hukuksuzluk, hırsızlık, kadınlardan sonra sanatçılara varan cinayet olayları yaşanırken, özgür kadınlar saldırıya uğrarken ve dahası Meclis’te yeni bir sansür yasası görüşülürken, iktidar ve Altılı Masa’nın başörtüsü üzerinden, “yasa ile mi; anayasa ile mi” tartışmasına girmesi, başlı başına, bir büyük siyasal yanlıştır.

AYNI NOKTADA

Başkan Erdoğan’ın Meclis’in açılış konuşmasında yeni bir anayasadan söz etmesinden hemen sonra CHP Genel Başkanı’nın başörtüsü kullanımına yasal güvence getirilmesini isteyen ve CHP milletvekillerinin “tamamının” akıl almaz bir tutumla imzaladığı yasa önerisi, sonunda aynı noktada buluşuyor. Şöyle ki, Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu’nun, 5 Ekim’de verdiği bir demeçte, Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nu kastederek “İki genel başkana teşekkür ediyorum; bu çabanın arkasında durmaya devam edeceğiz; Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu girişimi Altılı Masa’nın 29 Mayıs 2022’de açıklamış olduğu temel ilkeler metninin 5’inci maddesiyle hem uyumlu hem de bunun bir gereğidir” diyor.

AKP, aile ve LGBT ile ilgili düzenlemeleri de ekleyerek konuyu anayasa boyutuna taşıdı. İYİ Parti Genel Başkanı Akşener “Kapanan yaralarla değil, kanayan yaralarla uğraşalım” diye olumlu bir çağrı yaparken, Altılı Masa’dan iktidara yarayacak bir ses daha yükseliyor: DP Genel Başkanı Uysal, “Türkiye’nin bugün Said Nursî modeline ihtiyacı olduğunu düşünüyorum” sözleriyle geleceğe ışık (!) tutuyor!

AKP’NİN GERÇEKTEN İSTEDİĞİ

Başkan Erdoğan’ın AKP Grubu’nda yaptığı konuşmanın, basın yayının da, muhalefetin de hiç ama hiç üzerinde durmadığı, ancak gidişi doğru özetleyen “anahtar sözcüğü” şöyleydi: “Başörtüsünü Rabbimin emri olduğu için giyiyor.”

AKP gerçeğini yansıtan bu sözleri, gelinen noktada CHP de kendi dünya görüşü yapıyor. CHP üst yönetimi aklını o kadar yitirmiş ki kendi geçmişini de hatırlamıyor.

Hatırlatalım. CHP’de siyaset yapan bilim insanı Doç. Dr. Bahriye Üçok, Kasım 1988’de bir TV açık oturumunda “İslam’da örtünmenin ve oruç tutmanın zorunlu olmadığını” söyledi. Sonra tam da bugünlerde, 6 Ekim 1990’da öldürüldü. İslami Hareket adlı örgütün üstlendiği cinayet bugüne dek tümüyle aydınlanmadı. Siyasal İslamcıların alkışları arasında helalleşme turları atan; kendisinden adaylık bekleyen ve gerçeklere gözlerini kapayanların alkışlarını alan ve son çıkışıyla önceki Cumhurbaşkanı Gül’ün de büyük övgüsünü kazanan CHP Genel Başkanı’nın aklına nedense, Bahriye Üçok ve öldürülen ilk Kültür Bakanı Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı başta olmak üzere, bilimsel bir yaklaşımla laikliği savundukları için canlarını verenler hiç gelmiyor. Yaşam kayıpları ve bilim unutuluyor, giyim mağduriyetleri öne çıkarılıyor.

Sonuç ortada, CHP Genel Başkanı, Cumhuriyet ideolojisinin ana damarlarından biri olan ve 20’li yaşlarından önce okumuş olması gereken Ziya Gökalp’in “Türkçülüğün Esasları” yapıtıyla video çekimi yapıyor. O ideolojiyi hiç anlamadığını son başörtüsü teklifiyle bir kez daha kanıtlayan Kemal Kılıçdaroğlu aslında görevini yapıyor; ülkenin siyasal İslamcı bir rejim ile yönetilmesi konusunda Erdoğan ile yarışa giriyor. “Aslı varken” gerçeğini unutarak o yarışı kazanacağını sanıyor! Oysa öncelikle yapılması gereken özgürlük, eşitlik ve barış değerlerini yaşama geçirerek bir anayasa hazırlamaktı.

***

TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi her yıl düzenlediği “Koruma Alanında Emre Madran Dayanışma Ödülleri” kapsamında bana da ödül verdi. Çok sayıda dost ve arkadaş ile yeniden bir arada olmanın yanında ödülü torunlarım Ela ve Ekin ile almam, benim için ayrı bir mutluluktu. Ülkemizde sıradan suçlar o kadar arttı ki, kente karşı işlenen suçlar karşısında toplumsal duyarlılık iyice zayıfladı. Böyle bir ortamda, özellikle de Ankara’nın, başta Atatürk Orman Çiftliği olmak üzere “Cumhuriyet’in Başkenti” kimliğinin silinmesine karşı büyük bir mücadele veren, bu nedenle görevinden uzaklaştırılan ve Mustafa Kemal Atatürk’ün memuru olarak tanımlanan TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı Tezcan Karakuş Candan’a ve Yönetim Kurulu’na çok teşekkür ediyorum.