Yanlış yollar yanlış iktidarlar

Apalaş Dağları’nın kıyısındaki küçük otelin sahibi olan kadın, dağda yürüyüş ve kamp yapacak gençlere “Benden size bir tavsiye” diyor, “İşaretli yollardan gidin!”. Amerikan korku sinemasının geleneksel ve gerici anlatı kodlarından biridir bu; verili toplumsal kuralların dışına çıkan gençler acı içinde ölür.

Bu seferki kural tanımaz gençler, geçen hafta internet âleminde gösterime giren Wrong Turn (Yanlış Dönüş) adlı filmin evreninde yaşıyor. 2003’te aynı adı taşıyan, hikâyesi de çok benzeyen bir film yapılmıştı: Şehirli altı genç, Amerikan İç Savaşı sırasında köleci Güney’in en önemli eyaleti olan, bugün de örneğin 2016 seçimlerini Trump’ın kazanmasını sağlayacak kadar sağcı ve ırkçı olmasıyla bilinen Virginia’da dağ yollarında kayboluyordu. Film boyunca, yaygın ensest ilişki nedeniyle genetik bozukluktan mustarip yamyam bir ailenin av hayvanına dönüşen gençlerin birer birer öldürülmesini izliyorduk.

Hollywood korku filmi geleneğinde bu tür ‘ucube’ler genellikle cehennem zebanilerine denk düşer. Yani aslında burada şehirli, modern, günahkâr gençlerin ‘hak ettiği’ ilahi nitelikli bir cezaya çarptırılması söz konusudur.

Bu tür filmlerin finalinde gençlerden en az biri, ucube katilleri/zebanileri öldürerek kurtulur. Ama bitiş jeneriği akmaya başlamadan hemen önce, kurtulan kahramanın bilmediği gerçeği biz seyirciler öğreniriz: Aslında zebaniler ölmemiştir. Cehennem hep oradadır, zebaniler daima bizi -modern günahkâr şehirlileri- beklemektedir.

2021 tarihli Wrong Turn’de gerici toplumsal baskı ve gençlerin mücadelesi kimlikler üzerinden başlıyor: Tüm çiftlerin nikâhsız ilişki yaşadığı bu gruptaki erkeklerden biri siyahi, ikisi eşcinseldir. Virginialı faşist bir ihtiyarın gençlere “Siz tanrının belası züppeler bu dünyanın baş belasısınız. Bahse girerim bir tekiniz bile hayatı boyunca gerçek bir işte çalışmamışsınızdır.” diyerek sataştığı bir bar sahnesinde esas kız Jen şöyle karşılık verir: “Yanılıyorsunuz. Sevgilim Darius kâr amacı gütmeyen bir kurumda yenilenebilir enerji kaynakları üzerine çalışıyor. Milla onkolog, Adam mobil uygulama geliştiricisi. Gary ve Luis New York’ta restoran işletiyor. Bense sanat tarihi ve dans üzerine iki ayrı master yaptım.”

Aynı gece, Jen’in siyahi sevgilisi Darius’un şunları söylediğini de duyuyoruz: “Neden Wall Street’te değil de hayır işlerinde çalışıyorum biliyor musun? İnsanların banka hesapları ya da ten rengiyle değil, yetenekleri ve karakterleriyle kıymetli olduğu bir toplum inşa etmek istiyorum. Herkesin çalıştığı, herkesin paylaştığı bir dünya… Bunun için her şeyimi veririm.” Anlayacağınız, modern görünümlü muhafazakâr sinema endüstrisi Hollywood’un korku kodlarına göre bu gençler baskı ve işkenceyi çoktan hak etmiştir.

Sonra olan da bu zaten: Ertesi gün dağda yürüyüşe çıkan gençler, Amerikan İç Savaşı’ndan kalma bir Konfederasyon kalesini görmek -tarihe bakmak- amacıyla ‘işaretli yollar’dan ayrılıyor. Kendilerini yepyeni, adaletli ve eşitlikçi bir dünya için var eden bu insanlar, onların yarısı kadar bile bu dünyaya faydası dokunmayan, kendileri gibi olmayanlara düşmanlık beslemekten başka hiçbir şey bilmeyen faşist bir topluluğun şiddet ve terörüne maruz kalıyorlar.

Eğitimli, kültürlü, toplumu olumlu biçimde dönüştürme amacıyla yaşayan genç bireylerin cahil güç sahipleri tarafından yok edilişini anlatan bu filmin Boğaziçi olaylarıyla aynı günlere denk gelmesi, hatta hem filmde hem de gerçek hayatta önce LGBTİ+’ya saldırılması da tarihin garip cilvelerinden olsa gerek. Hiçbir korku filmi, bir ülkenin gerçekliğiyle bu kadar örtüşmemeli!

Ama neyse ki bu filmde çok temel bir farklılık var: Bu yeni Wrong Turn’ün finalinde genç kız Jen, gerici faşistleri tamamen ortadan kaldırarak güçlü adımlarla geleceğe doğru ilerlemeyi başarıyor.

Böylece anlıyor ve yaşayarak görüyoruz ki, yanlış yola sapanlar gençler değildir. Ve yine anlıyoruz ki, nadiren de olsa filmlerin gerçek hayatla örtüşmesi çok güzel olabilmektedir.

yanlis-yollar-yanlis-iktidarlar-841670-1.