Sosyalist parti temsilcileri, sığınmacı krizinin gerçekçi bir programla çözülebileceğini vurguluyor. Halkların sorunlarına sahip çıkmanın önemine dikkat çeken sosyalistler, “Emekçiler arasında düşmanlık körüklemek yerine okları sorumlu olan iktidara yöneltmek gerekir” diyor.

Yanlışta yarışıyorlar

Politika Servisi

İktidar da muhalefet de sığınmacı karşıtlığında yarışır hale geldi. Gerçekçi bir göç politikası olmayan Saray yönetimi, krizin büyümesinde en büyük pay sahibi. Suriye’deki savaşın başından bu yana taraf olan iktidar, sığınmacıları Batı’ya karşı koz olarak kullandı. Sermaye çevreleri ise sığınmacıları ucuz iş gücü olarak gördü. Artan tepkiler üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘geri göndermeyeceğiz’ söyleminden çark etti. Erdoğan, dünkü konuşmasında “Biz sığınmacıları kovan değil kucaklayan bir iktidarız. Kuzey Suriye'deki briket evlerin bitmesiyle birlikte oraya dönüşünü sağlayacağız” ifadelerini kullandı. Öte yandan meseleye dair muhalefet partileri de ‘iktidara geldiğimizde geri göndereceğiz’ çıkışından öteye geçen bir program sunmuyor. Ülkede mülteci karşıtlığı artarken ırkçılık ve milliyetçilik tehlikeli biçimde körükleniyor.

Sosyalist parti temsilcileri, sığınmacı krizinin ancak sol bir perspektiften çözülebileceğini hatırlatarak görüşlerini BirGün'e aktardı.

İKTİDAR SORUMLU, MUHALEFET HATALI

SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen: Türkiye’nin en yakıcı sorunlarından birisi de mülteci krizi. Bu krizin sorumlusu iktidar, yanlışı ise muhalefet. Bu da bir çıkışsızlık anlamına geliyor. Mülteci krizi 21. yüzyılda emperyalizmin derin eşitsizlik ve yoksullaşmanın yanında iklim krizinin de tetiklediği bir göç dalgası var. Krizin kaynağı olan ABD ve Batı sınırlarına duvarlar örerek ya da Türkiye gibi kimi ülkeleri tampon ülke haline getirerek kendisini bu krizin uzağında tutmaya çalışıyor. Öte yandan Ukrayna işgali sonrasındaki ikiyüzlülük de ırkçılıkla birlikte bir insanlık kaybının ne kadar derinleştiğini ortaya koyuyor. Afganistan’dan Suriye’ye varan emperyalist müdahale süreçlerinden bağımsız bir mülteci krizi tartışılamaz.

yanlista-yarisiyorlar-1006280-1.
Önder İŞLEYEN

AKP’NİN PAZARLIK KOZU

Türkiye’de mülteci krizinin kaynağında AKP iktidarının Suriye iç savaşında emperyalizmin dümen suyunda izlediği cihatçı iç savaş siyaseti var. Bu uğurda ülkenin sınır politikasını 2011 itibarıyla sıfıra indirerek kontrolsüz bir göç siyaseti uygulandı. Bu siyasetin sonucu olarak AKP cihatçı terörü bir iç politik mekanizma haline getirdi, 2015 ve 2016 yılında yaşanan cihatçı saldırıların temelini döşedi. 10 yılı aşkın zamandır süren iç savaşın sonunda başta ABD olmak üzere Suriye büyük güçlerin etkinliği altında büyük oranda parçalanmış durumda. Bu da mülteci krizinin kaynaklarını sıcak tutmaya devam ediyor. AKP iktidarı açısından bu düzensiz göç politikası kuşkusuz ki bir yanıyla bölgeye yönelik bir cihatçı güç merkezi oluşturmanın parçası. 8 milyonu bulan sığınmacı, sermaye için de bir ucuz iş gücü olarak kullanılıyor. Öte yandan da AKP iktidarı mültecilerin Avrupa’ya geçişlerinin engellenmesi karşılığı, AB’den gelecek fonlara heveslenip mültecileri bir pazarlık kozu olarak kullanıyor.

YIKIMI TEŞHİR EDELİM

Muhalefet ise farklı tonlara sahip olmakla birlikte emperyalizmin ve AKP’nin sorumluluklarına, krizin kaynaklarına bir eleştiri getirmeksizin doğrudan milyonlarca yoksul sığınmacıyı hedef tahtasına koyuyor. Farklı ulusları aşağılayan ırkçı söylemler yaygınlaşırken sosyalistlerin dışındaki tüm muhalefet de bunu besliyor. Hükümetin mültecileri oy deposu olarak görmesi de bu eğilimleri körüklüyor. Son günlerde Ümit Özdağ’ın yürüttüğü ırkçı faşist siyasetle ortaya koyduğu o “otobüs” Türkiye’yi çözüme değil ancak bir iç çatışma zeminine götürür. Bu düşmanlaştırma üzerine kurulu bir dilin çözüm olmayacağı açık bir şey. Avrupa’nın Türkiye’yi bir mülteci krizinden koruyacak bir kalkan olarak kullanmasını, ABD’nin yıkım politikalarının insanları yurtsuzlaştırılmasını teşhir etmek gerekiyor.

UCUZ İŞGÜCÜ YAPILIYOR

Bölgede emperyalizme karşı bir barış siyasetinin sonucunda gönüllü olanların yurtlarına dönüş yolu açılabilir. Bunun için Suriye’nin yeniden inşası için uluslararası dayanışmanın geliştirilerek Suriyelilerin eve dönüş koşullarının yaratılması gerekiyor. Öte yandan da Suriye savaşının on birinci yılında Türkiye’de doğan büyüyen yeni kuşak sığınmacıların laik, demokratik ve kamucu temelde bir entegrasyonunu sağlayacak, milyonlarca çocuğun ucuz iş gücü olarak sömürülmesinin önüne geçecek bir politika da buna eşlik etmeli. Türkiye ekonomisindeki derin krizle birlikte işsizliğin ve yoksulluğun yaygınlaşması da yabancı uyrukluların günah keçisi ilan edilmesinin koşullarını yaratıyor, düzen muhalefeti de bunu körüklüyor. Bu da aslında suçu iktidarın dışında taşıran ikili bir yanlış anlamına geliyor. Bu anlamda hem insani düzeyde tüm halkların sorunlarına sahip çıkan, emekçiler arasındaki düşmanlığı körüklemek yerine okları sorumlu olan iktidara yönelten bir sol muhalefet çizgisinin mülteci krizinde de geliştirilmesi büyük ihtiyaç.

SORUN SİSTEMİN KENDİSİ

Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Kemal Okuyan: Göçmenlere dair hem iktidar hem muhalefet kamuoyunu yanıltıyor. Toplumda ekonomik ve kültürel nedenlerle göçmenlerle ilgili kaygı ve tepkinin biriktiği açık. Yoksulluğun, işsizliğin derinleştiği bir ülkede insanların kendilerinden olmadıklarını düşündüklerine düşmanlaşmasıyla ne yazık ki sık karşılaşılıyor. Bunu kabullenemeyiz. Yoksulluğun, işsizliğin ve gericiliğin kaynağı Türkiye’deki sistemdir, Suriye ya da başka ülkelerden gelenler değil.

yanlista-yarisiyorlar-1006281-1.
Kemal OKUYAN

Kendi işini kuran ve patronlaşan bir avuç zengin dışında, Suriyelilerin önemli bölümü fabrikalarda, atölyelerde, inşaatlarda çok zor koşullarda sömürülüyor. Bunlar Türkiye işçi sınıfının bir parçasıdır. Şimdi hem iktidar hem muhalefet “gönüllü olarak geri döndüreceğiz” demekte. Bunun iki sonucu olacak: Patronlar geri dönüş baskısı altındaki göçmen işçileri daha da ucuza çalıştıracak ve gönüllü dönüşü “özendirmek” için göçmenlere dönük saldırılar artacak. Bu insanlar burada öyle ya da böyle bir yaşam kurdu, şimdi onların dönmesini sağlamak için sokakta görev üstlenenler olacak, zorla ikna edilecekler.

PRİM VERİLMEMELİ

Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz: Kapitalizm ekonomik krizler üreten sistemdir. Kitlelerin hızla yoksullaştığı bu dönemlerde faşist ideoloji ve akımları yardıma çağrılır. Hitler ve Mussoli’nin yükselişi unutulmasın. Bugün de göçmen düşmanlığı yükselişte. Amaç emekçi sınıfların düzene duyduğu öfkeyi mültecilere yöneterek, faşist akımın yedek gücü haline getirmek. İronik olan, Avrupa’da bunu aşırı sağ partiler, Türkiye’de kendine sol/sosyal demokrat diyen kimi partiler yapıyor! Göçmen düşmanlığı işçi sınıfının birliğini parçalar, giderek demokrasi güçlerini de hedefine koyar. Gidişata prim verilmemeli.

yanlista-yarisiyorlar-1006282-1.
Ercüment AKDENİZ

EMEP olarak acil çözüm önerilerimiz:

•AB imzalanan Geri Kabul anlaşması sona bulmalı.
•Çalışma izni başvuru hakkı işverenlerden alınmalı, mülteci işçilere tanınmalı.
•Güvenli geri dönüş için barış ortamı sağlanmalı. Genel af ve dönenlerin güvencesi için uluslararası gözlemci heyet devrede olmalı. Dönmek isteyenlere ekonomik, sosyal, kültürel ve psikolojik alt yapı sağlanmalı. Kısa sürede otobüse bindirerek göndermek çözüm değil, insani de değil.
•BM göç ve iltica ofisleri yeniden açılmalı, Türkiye göçmen deposu olmaktan çıkarılmalı.
•Kalmak isteyen mülteciler için karşılıklı entegrasyon ve bir arada yaşamın alt yapısı hazırlanmalı.
•“Mültecileri istemiyoruz” yanlış slogandır. Doğru slogan, “AKP’nin çarpık göç politikasını istemiyoruz” olmalı.

yanlista-yarisiyorlar-1006279-1.

EMPERYALİST İKİYÜZLÜLÜK

Türkiye Komünist Hareketi Genel Başkanı Aysel Tekerek: Emperyalizmin Ortadoğu’da yürüttüğü işgal ve yıkım politikaları, milyonlarca insanı evinden etti. Bu süreçte "insan haklarını” dilinden düşürmeyen emperyalistlerin mülteci politikalarındaki ikiyüzlülüğünü de bir kez daha ortaya çıktı. Ülkemizde bu sorundan kendine pay çıkarmaya çalışan bir iktidar var. AKP-MHP hükümeti bugün hem mültecilere sahip çıkma söylemi üzerinden AB ile pazarlıkta boşa düşmemeye gayret ederken, “gerekirse göndeririz” söylemi üzerinden ülkemizde biriken yabancı düşmanlığını körüklüyor. Millet İttifakı içindeki unsurlar da benzer bir savrulma içinde.

yanlista-yarisiyorlar-1006283-1.
Aysel TEKEREK

ASIL NEDENLERE BAKALIM

Türkiye’de yükselen yabancı düşmanlığı ve ülkemizin mülteci gettosu olma yolunda olmasının ana sebeplerinin emperyalizm ve onun işbirlikçisi AKP iktidarı olduğunu söylüyoruz. Bu nedenle sorunun ana nedenlerine karşı mücadeleyi işaret etmeyen her türlü politikanın boş vaatlerden ibaret olduğunu bir kez daha vurgulamak isterim. Yabancı düşmanlığına da ülkemizin mülteci gettosu haline getirilmesine de hayır diyor ve çözümü, sorunun ana kaynaklarına karşı mücadelede görüyoruz.