Google Play Store
App Store

Dünya çapındaki verilerde, 20 yaş üzeri gruplardaki en yüksek 5 ölüm oranından mutlaka birisi olan kalp ve kalbe bağlı onlarca sorundan, hayatımızın diğer her alanında karşımıza kök sebep olarak çıkıyor: Stres

Yapay zekâ stresli olur mu?

Tolga Mırmırık

Günlük hayatımızda, özellikle son 20 yıldır daha sık duyduğumuz terim stres. Strese bağlı bedensel ve ruhsal rahatsızlıklar ve bunların sağlıklı yaşamlara etkisi hakkında onlarca bilgi yağıyor hemen her gün üzerimize. Stres ve bunun biz insanlara fiziksel etkisi ile ilgili yüzlerce bilim insanı durmaksızın çalışıyor. 1907 doğumlu endokrinolog Macar bilim insanı Hans Selye (János Hugo Bruno "Hans" Selye) 1930’lu yıllardaki araştırmalarında hem kontrol grubundakilerin hem de test yürüttükleri hayvanların çok benzer kronik ve fiziksel rahatsızlıklardan dolayı ölmelerini şaşkınlıkla görmüştü.

Dr. Robert M. Sapolsky’nin bu hikâyeyi anlatırken söylediği gibi, “Bu durumda aklı başında bir bilim insanı araştırmasının kötü sonuçlandığını kabul edip kariyerini bırakır, gider MBA’e yazılırdı.” Ancak zeki bir bilim insanından normal bir karar vermesini beklememek gerekiyor sanırım (bilim insanı dostlarım alınmasın). Devamındaki araştırmalarında ortaya koyduğu tanımlar, 1980’lerden sonra ve artık günümüzde tamamen ciddiye alınır hale gelmiş durumda. Stres tepkisinin insan sağlığı üzerine neler yapabileceğine dair oldukça fazla kanıtlanmış ve test edilebilir veri var elimizde.
Dünya çapındaki verilerde, 20 yaş üzeri gruplardaki en yüksek 5 ölüm oranından mutlaka birisi olan kalp ve kalbe bağlı onlarca sorundan, kolesterol problemlerimize, organ yetmezliğimize, cinsel istek kayıplarına, iş veriminin düşmesinden karar verme süreçlerimize etkisine kadar hayatımızın her alanında karşımıza kök sebep olarak çıkıyor “stres”. Son yıllarda bu kadar etkili olmasını sebeplerinden birisi tabi ki hep gözden kaçan “ortalama yaşam sürelerimizin oldukça yükselmesi”. 1950’li yıllardaki ortalama insan ömrü, tüm dünyada 45,7 iken şu anda dünya ortalaması 72,6. Elbette bunda erken yaşta ölümleri durdurmada artık daha başarılı olmamız ya da çocuk ölümlerinin çoğunun önüne aşılar ile geçebilmemiz de etkili. Ancak “stres tepkisi” konusuna detaylı baktığımızda da uzun süreli yaşamın etkisi ortaya biraz daha çıkabiliyor.

Stres Tepkisi Hayat Kurtarır

Çoğu ‘çağdaş’ belamızın sorumlusu olarak kök sebep stres çıkıyorsa, sözde çok akıllı tasarlanmış olan bünyemiz bize bu kötülüğü hâlâ neden yapıyor ki? Bizleri zamanında yaşamda tutan “bilişsel önyargılar” gibi stres de evrimsel ilerlememizdeki kilitlerden ve kilometre taşlarından birisi gerçekte. Popüler bilim yazılarında çokça bahsedilen “savaş ya da kaç” tepkisinin oluşumu için bir gereklilik. Harvard Medical School’un yöneticilerinden Prof. Walter Bradford Cannon tarafından 1915’te adı konulan bu terim, bizleri de biz olarak bugünlere getiren bir kavram.

Aslında her birimiz, ortak atalarımızdan stres tepkisi diğerlerinden daha iyi görev görmüş olanlarından üremiş torunlarız. Başarısız olan diğerleri belki bir kılıç dişli kedi ya da bir kurt tarafından çoktan midelere indiler. Stres tepkisi, kısaca ilkel beynimizdeki “süzgüden geçirilmeyen”, “üzerinde akıl ve mantık yürütülmeyen” aksiyonların çok hızlı alınmasını sağlayan bir tetik. Vücut ilkel beynimizden gelen anlık alarm durumu ile hazırda var olan tüm kullanılabilir enerjisini yakıt olarak hızlıca kaslara yönlendirmek zorunda ki tehdit karşısında hızlıca kaçabilecek bacaklarımız olsun ya da saldırabilecek güçlü kollarımız olsun. Bunu çok hızlı yapabilmek için de tabii ki kardiyovasküler sistemimizin vücut otobanlarımızda bu enerjiyi iletecek hıza kavuşması lazım, kalbin hızlanması şart. Madem ki tehdit altındayız gereksiz sistemlerin kapatılması da yararımıza. Örneğin o anki sindirim sistemimizi, yaralarımızı iyileştirme, tırnak ya da saç büyütme gibi enerjimizi emen birimleri de yavaşlatırsak ekstra enerjimiz olacak. Hazır hepsini yapmışken şu anda oldukça gereksiz olan yumurtlama ya da sperm üretmemizi de durdurabiliriz. Kim karşısında kanlı dişleri ile duran bir kılıç-diş karşısında cinsel aktif olmak ister ki (zoofil suçluları hariç)? Tüm bunlar tamamsa bağışıklık sistemimizde kullanılan enerjiyi de rahatlıkla var olan tehdide karşı kullanabiliriz. Neden olmasın? Bu enerjiyi de kaslarımız ve bilişsel algılarımıza, tetikliğimize ve azıcık da zevk hormonlarımıza aktarırsak bu tehlikeyi savuşturmak ya da ondan kaçmak için her şeye sahibiz.

On binlerce yıl savanalarda ve savaş meydanlarında bu işlemleri diğerlerine göre çok iyi gerçekleştirenlerden hayatta kalabilenlerin torunlarıyız hepimiz. Onlar da kendilerinden milyonlarca yıl öncesinde aynı işlemleri başarıyla gerçekleştiren balıkların, maymunumsu insanların torunları. Bu kadar miras ile şimdi aynı kanlı savaş durumlarını dakikalık olarak yaşamıyoruz. Bunları şimdi yaşamak için borca giriyoruz, uzun süreli siyasi beceriksizlikler ile uğraşıyoruz, inançlarımız yüzünden tehdit ediliyoruz, işlerimizde istemediğimiz kişilerle çalışıyoruz. Modern insan olarak artık bu stres durumunu 3 dakika değil yıllarca yaşıyoruz. Bünyemiz de buna uygun olarak uzun yaşamının sonralarında etkilerini göstermeye başlıyor.
Peki YZ bu konunun neresinde? Detaylara sonraki yazıda gireceğiz, sadece bir YZ’nin stresli olup olamayacağını düşünün o zamana kadar.

İyi haftalar.