Erdoğan, Aydın’da “toplu açılış” adı altında gerçekleştirdiği mitingde muhalefeti hedef alarak “14 Mayıs’ta bunlara öyle çakalım ki bir daha bellerini doğrultamasınlar” dedi. Bu ifade öylesine edilmiş bir söz, tabanı şevke getirmek için sarf edilmiş sıradan bir cümle olmaktan ziyade bir niyet beyanı olarak değerlendirilebilir. Ve şayet muhalefetin basiretsizliği nedeniyle Erdoğan bir kez daha kazanırsa neler olabileceğinin açık bir işaretidir. Meclis muhalefetinin iç çekişmeler nedeniyle seçimlerde başarılı olamaması durumunda o güne dek elde ettiği tüm mevziler teker teker çöker. Buna İstanbul başta olmak üzere kilit önemdeki büyükşehir başkanlıkları da dahildir. Geriye ne 6’lı masa kalır, ne de paylaşacak mevki ve makam… Pusulası bozuk siyasetin bedelini sadece siyasi sorumlular ödese “kendi düşen ağlamaz” denilebilir ancak ağır faturanın gerçek muhatabı maalesef milyonlarca yurttaş olacaktır.

6 parti daha yeni ortak politikalar mutabakat metni açıklamışken, topluma “birlikte değiştireceğiz” mesajı vermeye çalışmışken CB adaylığı konusunda yaşananlar tam bir fiyasko. Son birkaç haftadır Saray’ı sevindiren, iktidar bloku içindeki krizleri görünmez kılan kimi ciddi hatalar muhalefet cenahında üst üste tekrarlanıyor. Halkta “acaba yine bir çuval inciri berbat mı edecekler” kaygısı yükseliyor. Kriz çıkmasın diye aday belirleme işini son ana bırakan muhalefet, şimdi ertelediği krizi faiziyle sırtlamak zorunda kalıyor. Yük ağır gelince de homurdananlar çoğalıyor.

***

Akşener sürekli çıtayı en yükseğe koyuyor. Bir yandan CB adayı olmayacağını en erken açıklamış lider olma vasfını sürdürürken bir yandan da sandıktan İYİ Parti’yi birinci parti olarak çıkarma ve “hak edilmiş” başbakanlık vurgusu yapıyor. İyi Parti lideri epeydir CB adaylığı için İmamoğlu ve Yavaş’a yeşil ışık yaktığını hissettirse de açıkça bir aday ismi zikretmiyor. Bununla birlikte partinin birçok önemli ismi anti-Kılıçdaroğlu olarak ifade edilebilecek bir tutumu seçim kampanyasının gizli bileşeni haline getirmiş durumda. Kılıçdaroğlu’na değil CHP’nin yöntemine karşıyız diyenlerin bugüne dek neden alternatif bir yöntemi kamuoyunun dikkatine sunmadıkları ise belirsizliğini koruyor.

Akşener eğer İYİ Parti’deki anti-Kılıçdaroğlu kampanyasına icazet veriyorsa bu durum adaylık tartışmasının ötesine geçen temel bir perspektif farklılığına işaret ediyor demektir. Yok eğer İYİ Parti’de Kılıçdaroğlu’nun olası adaylığına aleyhine konuşanlar Akşener’den bağımsız davranıyorsa bu da Meral hanımın partisinde ipleri elinde tutamadığının ifadesidir. Her ikisi de muhalefetin siyasi stratejisini zora sokabilecek sorunlardır.

İYİ Parti kadar olmasa da Gelecek tarafında da sorunlar var. Davutoğlu’nun “müstakbel CB, liderleri dinlemezse kriz çıkar” çıkışı hâlâ akıllardayken Gelecek Partili kimi isimlerden CHP’ye ve özellikle de laik seçmene yönelik salvolar gelmeye devam ediyor. Deva ve Saadet’in bu süreçte takındığı uzlaşmacı tavır Gelecek Partisi’nde aynı şekilde gözlemlenmiyor. Bunun nedenleri ayrı bir tartışma konusu ancak söz konusu tavrın CHP seçmeninde antipati yarattığı ve aşıldığı düşünülen laik – muhafazakâr fay hattını beslediği bir gerçek.

***

İYİ Parti’den gelen itirazlara rağmen CHP’de CB adaylığı konusunda daha önce dile getirilen farklı fikirler eski çatışmacı özelliğinden kurtulmuş gibi görünüyor. İmamoğlu ve Yavaş’ın ekipleri Kılıçdaroğlu için çalışmaya hazır olduklarının sinyalini veriyorlar. Hem İmamoğlu hem de Yavaş, aday resmen açıklanana kadar potansiyel aday olma özelliklerini muhafaza edecekler ancak belli ki artık bunu zorlamak için hamle yapmayacaklar. Muhalefet içindeki “garanticiler” ise Kılıçdaroğlu’nun kazanamama ihtimalinden korkmaya devam ediyor. Ancak bu korkuyu bertaraf edecek bir politik seferberlik ve kampanya örgütlemeye yanaşmıyorlar. Bir de “garantici” olduğu için değil de kendini “millet” yerine koyduğu, sağın vasatını kendine kerteriz noktası olarak kabul ettiği için itiraz edenler var. Asıl sorun burası, çünkü sözü edilen tutum, iktidara seçimleri manipüle etmek için geniş bir alan bahşediyor.

Meclis muhalefetinin tüm bileşenleri, CB adaylığı tartışmasını bir an önce kapatacak, sahici ve dürüst bir mutabakata ulaşmalı. Kaybedilen her saatin değişim isteyenlerin aleyhine işlediği idrak edilmeli. Yapılacak bir hatanın telafisi yok artık. Geçtiğimiz cuma günü çok sayıda sanatçı, akademisyen, gazeteci ve yazarların desteğiyle yayınlanan “Sorumluluğa Çağrı” metni tam da bu noktaya işaret ediyor ve herkesi sorumlu davranmaya ve tüm muhalefet dinamiklerinin taleplerini dikkate alan bir anlayışla mücadeleye davet ediyordu. Toplumun vicdanından, politik mücadele deneyiminden ve bugünün gerçekliğini kavrama çabasından süzülüp gelen bu çağrının büyütülmesi ve muhataplarına ulaştırılması cehennemin kapısının kapatılması için büyük önem taşıyor.