Yapılacak referandum için farklı aktörlerin mücadelesi belirleyici

YAŞAR AYDIN yasaraydin@birgun.net

“Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin bağımsızlık referandumu kararı almasının ardından konuya ilişkin birçok kesimden açıklamalar gelmeye devam ediyor. Bölgeyi yakından takip eden isimlerden Akademisyen Arzu Yılmaz ile referandumu ve beraberinde ortaya çıkması muhtemel tabloyu konuştuk

»Referandumla başlamak istiyorum. Oy pusularının bile basıldığı referandumun ertelenebileceği konuşuluyor. Bu konuda sizin gözlemleriniz neler?
Referandumun ertelenebileceği, Kürdistan partilerinden oluşan heyetin Bağdat ziyareti ertesinde konuşulmaya başlandı. Bu heyetin Bağdat’ta yaptığı bir dizi görüşmeden sonra referandumun bazı koşullarda hayata geçirildiği durumda ertelenebileneceğine dair haberler yayımlandı. Bildiğim kadarıyla bu heyetin referandumu erteleme konusunda herhangi bir misyonu yok. Öte yandan ziyaret sonrası Erbil’den edindiğim izlenim de böyle bir ertelemenin olmayacağı yönünde. Anlaşılan referandumun ertlelenmesi ancak, örneğin BM düzeyinde referandumun ne zaman yapılacağına daır uluslararası bir garanti altına alınması halinde söz konusu olabilir. Bu da çok zor ... Sonuçta bugün itibariyle bu referandum yapılacak görünüyor. Erbil’e birçok farklı noktadan ciddi bir baskının olduğu muhakkak. Ama daha bir ay var. Siyasette bir gün bile çok uzunken bir ayda çok şey değişebilir.

»Bağdat hükümetinin, İran, ABD ve Türkiye’nin referanduma karşı olduğu biliniyor. Oraya gelmeden Kürtler nasıl bakıyor? Burada birlikten bahsedebilir miyiz? En son Cemil Bayık’ın itirazı medyaya yansıdı.
Her şeyden önce Kürt tabanında Kürdistan’ın bağımsızlığına Hayır diyen birine şahsen ben rastlamadım. Ama meselenin bir de Kürt partileri arasında süregelen rekabet boyutu var. Bağımsızlık meselesini siyasi bir hedef olarak açıkça ortaya koyan tek parti KDP. Ve bu sürecin başarı ile sonuçlanması halinde KDP’nin elde edeceği siyasi avantajlar çok net. Dolayısıyla diğer partiler de biz bağımsızlığa karşıyız demiyor ama zamanlamayı doğru bulmadıklarını söylüyorlar.

Aslında Cemil Bayık da bundan iki ay önce yaptığı açıklamada aynı şeyi söylemişti. Kimsenin Kürtlerin bağımsız bir devlet kurma hakkına karşı çıkamayacağını belirtti. Ama doğru bir zamanlama değil dedi.

Sonuçta şu gerçeğin altını çizmek gerekir. Siyasi rekabete rağmen Goran da dahil hiçbir siyasi parti Kürdistan’ın bağımsızlığına prensipte karşı değil. İtiraz, şimdi olmasına.

Bu arada referandum tarihi ile birlikte Irak Kürdistanı’nda yapılacak seçimlerin de tarihi belirlendi. Görünen o ki referandum sonrasında Irak Kürdistanı’nda oluşturulacak meclis ve kurulacak hükümet konusunda bir mutabakat sağlandı. Dolayısıyla bu aşamada Kürt partilerinden kaynaklı ciddi bir engel olduğunu söylemek mümkün değil.

»Bağımsızlık konusunda Bağdat ve Tahran’ın sert çıkışını bir kenara bıraksak bile ABD ve Türkiye’nin itirazı nasıl aşılacak?
Türkiye’de “ABD Irak’ta bir Kürt devleti kurmaya karar verdi, hatta ABD Türkiye’yi bölecek bir Kürt devleti planlıyor” inanışı var. Ancak konuyu araştırdığınız zaman görüyorsunuz ki Irak’ta Kürtler bağlamında olup bitenler aslında ABD’nin Irak politikasının niyet edilmeyen bir sonucudur. Yani ABD’nin “ben Kürt devleti kurayım” niyetiyle Irak’a gidip de savaştığını iddia etmek çok yersiz. Evet Irak’ın parçalanması çok konuşuldu, ABD üniversitelerinde , ‘think thank’ kuruluşlarında bu konuda birçok rapor yazıldı. Ama bir şeyin gündeme gelmesiyle, konuşulmasıyla bir devletin nihayetinde yaptığı politika arasına bir fark koyarak düşünmek gerekir. Ve en son tahlilde ABD dış politikasının karar vericileri “Tek Irak” politikasından vazgeçmedi. Onun için bugün ABD hâlâ bağımsız bir Kürdistan’a karşı çıkıyor. Dolayısıyla bugün Kürdistan Bölgesel Yönetimi bağımsızlık ilan edecek olursa da bu ABD’nin niyet ettiği bir sonuç olmayacaktır.

Geldiğimiz aşamada ABD’nin Irak’ta yaptığı aslında başarısızlığının üstünü Kürtleri Irak birliği içinde tutarak kapatmak. Bunu 2005’te başardı. Kürtler o tarihte de Irak’tan ayrılmak istiyorlardı. Ama ABD o dönemde bağımsız bir devlet yerine çözümü Kürtleri Irak’ın merkezinde adeta eşitler arası birinci yaparak buldu. Irak Cumhurbaşkanı, Irak Dışişleri Bakanı, Irak ordusunun Genelkurmay Başkanı bir Kürtdü. Orduda çok önemli askeri birlikler Kürtlerden oluşturuldu. Kürtler Irak’ın ortağı haline getirildi. ABD, Kürtlere, “sana Kürdistan’dan daha büyük bir iktidar alanınını yani Irak’ı açıyorum” diyerek Kürtleri ikna etti. Ama Kürtler bugün ikna olmuyor, biz kaderimizi artık daha fazla Irak’ın kaderine ortak etmek istemiyoruz diyor.

»Neler değişti? Bu noktadan referanduma nasıl gelindi?
Birkaç kırılma noktası var. Ama en önemlisi ABD 2011 yılında ABD’nin Irak’tan çekilme kararı. Bu tarihten sonra özellikle İran’ın Irak’taki etkisine bağlı olarak Kürtlerin güvenlik kaygıları arttı. Kürtler olası tehditlere karşı kendilerini savunmasız buldular. Ve tabii IŞİD saldırıları ve ekonomik krizle birlikte süreç hızlandı.

Tüm bu tablo içinde ne Türkiye’nin ne ABD’nin bağımsızlık konusunda KBY’ye destek verdiğini düşünmüyorum. Ama bu konuda Türkiye’nin kısa süre de olsa istisna bir tutum sergilediğini gözardı etmemekte var.

»Hangi dönemi kastediyorsunuz?
2011 ABD’nin çekilme kararı ertesinde Türkiye Yeni Osmanlıcılık politikası çerçevesinde Ortadoğu’da lider ülke olma hedefiyle Kürtlerle işbirliğine girişti. Açıkça ilan edilmemiş olsa da bu işbirliğinin bağımsız bir Kürdistan’ın kuruluşuna Ankara’nın itiraz etmeyeceği güvencesiyle geliştiğini biliyoruz. Zira bu süreçte Erbil-Ankara arasında gelişen ekonomik ve siyasi ilişkilere karşı Erbil- Bağdat ilişkileri neredeyse kopma noktasına geldi. Ama sonuçta bu proje başarısız oldu ve Ankara pozisyon değiştirdi.

yapilacak-referandum-icin-farkli-aktorlerin-mucadelesi-belirleyici-338880-1.

»Bu örnekten şunu mu anlamalıyız, “bağımsızlık ilanına Ankara da Bağdat da karşı. Ama müdahale etmezler”
Belki sahadaki gelişmelerle daha rahat anlatmak mümkün olur. Burada Musul operasyonu çok önemli. Musul operasyonu öncesinde Bağdat’ta önemli görüşmeler yapıldı ve bir mutabakata varıldı. Ve Erbil-Bağdat arasındaki en önemli sorun tartışmalı bölge Musul operasyonuyla bir anlamda siyasi mutabakata dayalı bir çözüme kavuşturuldu. Musul operasyonu sırasında Peşmerge kimi kontrol ettiği yerlerden Irak Ordusu lehine çekilirken, kimi yerlerde askeri kontrolünü pekiştirdi.

»Musul ooperayonu ile birlikte bağımsız Kürdistan’ın sınırları mı çizilmiş oldu?
Bir bakıma öyle bir sonuç doğurdu. Baz alanlar dışında tartışmalı bölgede her iki tarafın kontrol ettiği alanlar netleşti sayılır.

»Musul sonrası ortaya çıkan haritayı biraz daha netleştirmek mümkün mü?
Osmanlı dönemine referansla anılan Musul Eyaletinin bugünkü Irak’ta karşılığı Ninova’dır. Dolayısıyla aslında meseleyi Ninova olarak tartışmak daha doğru olur. Örneğin Şengal . Şengal Ninova’nın içerisindedir. Şengal dağının kuzeyi ve doğusu Kürtlerin elinde, orada da referandum yapılacak. Referandumun yapılacağı ilan edildikten hemen sonra Haşdi Şabi, Şengal dağının güneyini ele geçirdi. Şu an Haşdi Şabi’nin kontrol ettiği Şengal köy ve kasabalarında referandumun yapılamayacağı açık. Bu haliyle öyle anlaşılıyor ki bir bağımsızlık ilanı durumunda Şengal ikiye bölünecek. Onun dışında Ninova ovası var. Farklı Hıristiyan grupların demografik olarak yer aldığı bir bölgedir. Orada Ezidiler de var ayrıca. Mesela bu bölge de hendeklerle ikiye bölündü. Kerkük’te ise Havice’de hâlâ IŞİD var. Havice Kerkük’ün üçte birine tekabül ediyor. Ve IŞİD ordan çıkarılsa bile bu bölgenin büyük ölçüde Irak ya da aslında pratikte Haşdi Şabi kontrolünde olacağı şimdiden kabul gören bir gerçek. Yine tartışmalı bölgede yer alan Tuzxurmatu’da ise henüz netleşmeyen bir durum var.

»Kürtler açısından Suriye’de de önemli gelişmeler oluyor. Etki alanı genişliyor, kantonlar birleşiyor vs. Bu sürecin nereye doğru evrileceğini düşünüyor sıunuz?
Burada esas bakmamız gereken yerin ABD olduğunu düşünüyorum. Suriye Amerika için yeni bir saha, o yüzden örneğin Irak için olduğu kadar rahat projeksiyon yapamayız.

Birçok uzman ABD’yi Suriye’de başarısız buluyor. İlhan Uzgel hocam çok güzel bir yazı yazdı. Orada “ABD Suriye’de saçmaladı filan diyorsunuz ama Amerika artık Suriye’ye girdi” dedi. Burada artık yeni bir durum var. Fakat bu yeni durumun yanında Amerika’nın hegemonik güç olarak zayıflamasından tutunda başında irrasyonel, öngörülemez bir başkan olmasına kadar giden geniş bir yelpazede mevcut belirsizlikler var.

Bu belirsizlikler üzerinden takip ettiğim tüm uzmalar ağızbirliği etmişçesine “Amerika, Kürtleri kesin yarı yolda bırakır” sonucuna varıyorlar.

Bu anlamı ile kitapla saha farklı şeyler söylüyor. ABD’nin tüm belirsizliklerine rağmen sahaya örneğin Rojava’ya gittiğinizde “bu adamlar buraya yerleşmiş” diyorsunuz. Yarın bir gün bu belirsizlikler mi baskın gelecek ve yeni dinamikler oluşacak, yoksa sahadaki gerçeklik mi belirleyici olacak bugün kesin bir şey söylemek zor. Katıldığım bir toplantıda bir akademisyen “Amerika’nın bir Suriye politikası yok ama Amerika’nın yaptıklarının politik sonuçları var” demişti. Bence sonucu çok güzel özetleyen bir ifadeydi. Sahadaki gerçekliğin hiç şüphesiz politik sonuçları olacaktır. Sahadaki gerçeklik de “Amerika Kürtleri yarı yolda bırakır” tezinin altını doldurmuyor.

»Suriye’de yaşanacak gelişmelere Türkiye’nin etki etme gücü ne kadar?
Türkiye ABD ile 2011 sonrası Ortadoğu politikasında ayrı düşmesinin bedelini hem Irak hem de Suriye’de ödedi. Irak’ta sahadan tamamen dışlandı. Suriye’de ABD’yı ana yol kabul edersek, o yolun kapatılmasına rağmen Rusya ile girdiği ilişkiden kaynaklı patikadan ilerleyerek tekrar masaya geldi. Cerablus ve Al-Bab’dan bahsediyorum

Türkiye’nin Suriye’ye dair iki önemli kartının da bulunduğunu unutmayalım. Birincisi Suriye muhaliflerini destekleyen tek ülke Türkiye kaldı. Ne kadar varlarsa onun merkezi Türkiye. İkinci kart ise mülteciler. İkisi birbirini destekler durumda. İki sonuçta da hem ABD hem de AB Türkiye’yi gözden çıkarmış değil. Bu iki kart nedeni ile masada yeri hep olacak. Ama etkisi, gücü ne kadardır ayrı konu.

***

TÜRKİYE’DE KÜRTLER YOLLARINI ARIYOR

Kürtler için Irak’tan farklı olarak Türkiye’de tüm yaşananlara rağmen ortak kaderden bahsedebilirdik. Kürtler, özerklik, anadilde eğitim vb talepleri olsa bile geleceğini Türkiye ile düşünürdü. Yani kendilerini Türkiye’nin kaderine ortak hissederlerdi. Özellikle 2015-16 sürecinde yaşananlar durumu biraz değiştirdi diye düşünüyorum. Şu anda geleceklerinin ne olacağını bilmiyorlar. Kendilerine henüz bir gelecek çizmediler. Onlar için büyük bir bilinmezlik var. Artık Türkiye ile kaderlerinin ortaklaşmasının zor olacağını düşünüyorlar.

»Durumun değişmesi için HDP’nin çabalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Evet bir çaba var. Ama şunu söylemeliyiz bu kadar önemli siyasal kazanımlara rağmen Kürdistan’da bir zafer sevinci yok. Rojava 2014’teki gibi yüksek bir motivasyonla mobilizasyon yarattığını söyleyemem. Çünkü yas var. On binlerce insan öldü. Tüm bu olan biten içerininde yas var. Tam 5 senedirı savaş var. Her 5 evden ikisinde cenaze çıktı bu süreçte.

Şunu da söylemeliyiz ki ne bugün ne de 2019 projeksiyonun da HDP’nin CHP vs. ittifakları ile Türkiye siyasetinin merkezinde görünmesi mümkün görünmüyor.

Yeni bir sürecin olamayacağını bırakın diğer koşulları sadece AKP’ye ve Erdoğan’a bakarak söyleyebilirim. AKP’nin bir Türkiye tasavvuru, planı, projesi artık yok. Artık her şey sadece Tayyip Erdoğan’dan mütevellit. Bundan da bir şey çıkmaz. Erdoğan’ın böyle bir derdi yok. Bütün dava bir kişide özdeşleşmiş durumda.

***

IŞİD yorumları için erken

»IŞİD bitti denilebilir mi?
Bence IŞİD kabuk değiştiriyor. IŞİD koca bir sahada üç sene bir fiili yönetim olarak bulundu. Sadece Musul’da IŞİD yönetiminde bir buçuk milyon insan yaşadı. Şunu söyleyebiliriz ki IŞİD bir organizasyon olarak alan kontrolünün sonuna gelirdi, ama IŞİD’in yönettiği bölgeleri ve aldığı desteği düşünürseniz bitti demek çok doğru olmaz. Öte yandan IŞİD’e katılımın çok yüksek olduğu Sünnilerin yaşadığı felaketin sonucunda siyasi olarak henüz kendilerine bir güvence sunulmuş değil. Bu demektir ki sorun hâlâ ortada duruyor.