CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile 2016 yılının son gününde Türkiye’yi konuştuk. Başkanlıktan dış politikaya, ekonomik krize kadar her konuda açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin yönetilmediğini söyledi. Kılıçdaroğlu, Anayasa değişikliğini ise “her darbeci gibi kendini koruma isteği” olarak yorumladı

Yapılan demokrasiye ihanettir

SEBAHAT KARAKOYUN
YAŞAR AYDIN

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AKP-MHP işbirliği ile TBMM gündemine getirilen anayasa değişikliğine ilişkin uyarılarına, 2016 yılının son gününde gerçekleştirdiğimiz söyleşide de devam etti. İnsan hakları ve demokrasinin oylanmayacağını söyleyen Kılıçdaroğlu, hem Başbakan’a hem de Meclis Başkanı’na çağrı yaparak, “Gelin, bu değişikliği Meclis’ten çekin” dedi.

Kılıçdaroğlu ile Reina’da yaşanan katliamın öncesinde gerçekleştirdiğimiz ve ana gövdesini Başkanlık düzenlemesinin oluşturduğu söyleşimizde dış politika, ekonomi ve darbe komisyonuna kadar birçok konuyu konuştuk.

»Başkanlıkla ilgili Anayasa değişikliği komisyonda kabul edildi, TBMM Genel Kurulu gündemine gelecek. Değişikliğin içeriğine geçmeden TBMM’ye geliş sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu, milletvekilerinin özgür iradesi ile gündeme gelen bir düzenleme değil. Bir kişinin parlamentoda grubu bulunan bir parti ve milletvekillerini kullanması söz konusu. Parlamento kültürüne de tarihine de aykırı bir durum. Anayasa Komisyonu’nda arkadaşlarımız bunları dile getirdiler. Yapılan görüşmelerle ilgili bilgi yerine, sadece gerginlikler yansıtıldı iktidara yakın medya tarafından. AKP’nin işine bu geldiği için... Yurttaşların “Anayasa değişikliği yapacaklar, yine kavga ediyorlar” diye düşünmesini istiyorlar. Oysa kavgayı ve gerilimi yaratan AKP’lilerdi. Komisyonda arkadaşlarımızın yaptığı çalışma, demokrasinin çıtasının yükseltilmesi açısında da bir mihenk taşıdır. Demokrasiye bağlı olmanın ne kadar gerekli olduğunu göstermeye çalıştılar.

»Komisyon çalışmaları devam ederken “çekilmeyi” tartıştınız mı?

O tartışmalar yapıldı. Bir grup arkadaşımız komisyondan çekilmemiz gerektiğini savundu, ama “konuşarak tarihe not düşülmesi” için mücadeleye devam kararı çıktı. İleride o tutanaklara bakanlar gerçekleri göreceklerdir.

Demokrasi oylanmaz

»Genel Kurul sürecine ilişkin öngörünüz nedir?

Aslında demokrasiyi katleden bir anayasa değişikliğinin Meclis’te görüşülmemesi gerekir. Geri çekmeleri çağrısına bulundum. Aksi, parlamentonun kendi idam fermanını imzalaması anlamına gelecektir. Olmamalı böyle bir şey. Hem “Gazi Meclis” diyeceksiniz hem bir kişiye teslim olacaksınIz. Bu vahim bir anlayış.

İnsan hakları, demokrasi oylanmaz. Böyle bir oylama ülkenin milli kurtuluş anlayışına, kültürüne ihanettir. Şu an yapılan demokrasiye ihanettir. Asla kabul etmiyoruz.

AKP’liler Saray’ın kölesi

»Komisyonda AKP’li vekilleri rahatsız eden tek konu “yedek vekillik” düzenlemesi oldu. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

AKP’li vekiller “demokrasi ayıbı” olarak Meclis’e getirilen bu anayasa değişiklik metnini görmeden imzaladılar. Bu, “milletin vekili değil Saray’ın kölesi” oldukları anlamına gelir. Okumadan, sorgulamadan körü körüne imza atarsanız, siz özgür bir milletvekili değil, “kul” olmuşsunuz demektir. İşin özü budur. Parlamentonun etkisizleştirilmesine değil, yedek vekillliğe itiraz ettiler. Çünkü “Saray üstümü çizerse” mantığıyla haraket ediyorlar.

»Genel Kurul’da referandum için gerekli olan 330 oya ulaşılması mümkün mü?

AKP’li vekillerin bir bölümü bu teklife “mahalle baskısı” ile imza atmış olabilirler. Hem AKP hem MHP içinde vicdanlarının sesini dinleyerek bu düzenlemeye “evet” demeyecek önemli sayıda vekil olduğunu düşünüyorum.

Oylamaya müdahale ahlaksızlık

»AKP’nin fireleri önlemek için genel kuruldaki oylamada bazı yöntemlere başvuracağı konuşuluyor...

Milletvekilinin kapalı oylamada vicdanı ile baş başa kalıp oy vermesine engel olacak yöntemler peşinde koşmak, “milletvekillerine güvenmiyoruz” demektir. Bir parlamento grubunda kendi milletvekiline güvenmeyip, onun nasıl oy kullandığını öğrenmeye çalışmak aslında ahlaksızlıktır. Hukuk “gizli oy” demiş. Kişi kendi vicdanı ile değil, Saray’ın istediği oyu kullansın diye baskı kuruyorlar. Bu olamaz. Daha önce de benzer yöntemlere başvurdular. Milletvekilleri kullandıkları oyu göstermek zorunda kaldı. Bu aslında AKP Grubu içerisinde temel bir güven sorunu olduğunu gösteriyor.

Ülkede yönetim boşluğu var

»Türkiye’nin temel meselelerinin çözümü ile Başkanlığın ilişkilendirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye yönetilmiyor. Türkiye’de yönetim boşluğu var. Başbakan başbakan, Bakanlar bakan değil. Bürokrasi her türlü bilgiyi direkt Saray’a aktarıyor. Bürokrasi liyakat temelinden uzaklaşınca çöktü. Siyaset kurumu da farksız. Bir Başbakan görülmemiş biçimde görevden alındı, yerine profili düşük ve Saray’ın dediklerini yapan bir isim getirildi. Yaptığı açıklamalarla itiraf ediyor, “Ben hukuk devletinden, demokrasiden anlamam, bana ne derlerse onu yaparım” diyor.

Darbeciler güvence arıyorlar

»15 yıldır tek başına yönetimde olan bir iktidarın yaşananların sorumluluğunu almak yerine şikâyetçi olması....

Her istediklerini yaptılar 15 yılda. Birikimle hukukla değil, deneme yanılma yöntemiyle hareket ettiler. Ülkenin tamamını kobay olarak kullandılar. Eğitimden hukuka, FETÖ’den IŞİD’e, terör örgütleriyle kurulan ilişkiye kadar böyle. Devletin tüm katmanlarına onları yerleştirdiler. Aynı menzile gidiyorlardı, hedefleri aynıydı. Şu anda var olan fiili durumu anayasal güvence altına almaya çalışıyorlar. Her darbe sonrası darbeciler kendilerini güvenceye alacak düzenleme, anayasa yapma telaşına düşerler.

»Bunu da böyle bir çaba olarak mı görüyorsunuz?

Evet. 20 Temmuz tarihinde başlattıkları OHAL süreci ile darbeyi yaptılar. Saray şimdi kendini anayasal güvence altına almaya çalışıyor. Kenan Evren de böyle yapmıştı. Tüm darbeciler böyle yapmıştır.

Balık baştan kokar

»Olası bir referandumun OHAL döneminde yapılması söz konusu...

OHAL’in sağladığı kolaylıkların cazibesine kapıldılar. Oturuyorlar KHK hazırlıyorlar, mühürü basıyorlar. “Parlamentoya gerek yok” diyorlar. Şimdi “O yetki Bakanlar Kurulu’ndan da alınsın, sadece cumhurbaşkanına verilsin” diyorlar. Ağrıma giden bir de demokrasiden, insan haklarından, medya özgürlüklerinden bahsetmeleri... Yeterince okumadığı metinle ilgili televizyonlara çıkıp bu düzenleme ile parlamentonun yetkilerinin artırıldığı iddia eden “havuz akademisyenleri” var. Türkiye’ye 15 yılda verilen en büyük tahribat ahlaki erozyondur. Balık baştan kokar. Baştaki etik değerleri yitirmişse, bu toplumun her katmanına doğru bu yayılmaya başlar.

Demokrasi sorunu

»Olası bir referanduma yönelik hazırlığınız var mı?

Önümüzdeki sorun demokrasi sorunudur. Demokrasi CHP’nin sorunu olmanın ötesinde bütün siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının, sendikaların, meslek kuruluşlarının ortak sorunudur. Dolayısıyla demokrasiye aykırı olan Anayasa değişikliğine toplumun her kesiminin tepki vermesi lazım. Kendisini Atatürkçü, ülkücü, devrimci olarak gören de, eğer demokrasiyi savunuyorsa ve ortak paydamız ise demokrasi, buna karşı çıkması lazım. Ortak mücadele edilmesi lazım.

»Gittiğiniz bölgelerde MHP seçmeninin Anayasa değişikliğine yaklaşımıyla ilgili bir gözleminiz oldu mu?

MHP’li seçmen de rahatsız. Bazı milletvekilleri açıklamalar da yaptılar. Farklı dünya görüşlerimiz olablir, ama demokrasiyi savunmak hepimizi ortak amacıdır. Gezi’de bir kare vardı. Hem HDP’li hem MHP’li hem Atatürk resmi taşıyan birisi yan yanaydı. Orada bir haksızlığa karşı mücadele ediliyordu. Demokrasiyi savunmak da hepimizin ortak görevi olmalıdır.

»O zaman parti mücadelesi değil de başka türlü bir mücadele olacak denilebilir mi?

Tabii ki. Bunun partilerle bir ilgisi yok. Demokrasiye “evet” diyorsak anayasa değişikliğini reddetmeliyiz. AKP’den de karşı olanlar var. Çünkü onların içerisinde de demokrasiyi savunmak isteyen insanlar var. Dolayısıyla bunu bir partinin hareketine sıkıştırmak yerine, Türkiye’nin ortak sorunu olarak daha geniş çerçevede değerlendirmek lazım.

*****

Ekonomide de kriz var

“Ekonomideki sorun giderek devleşiyor. Geniş halk kitleleri bunu 2017’de daha çok hissedecekler. Ekonomide iyi bir yönetim yok. Türkiye’nin yönetilmediği gibi ekonomi de yönetilmiyor. Dünyada dolar bolluğu varken ekonomiyi yönettiklerini zannediyorlardı. Yine yönetemiyorlardı ekonomiyi aslında. Dolar bolluğu varken bizimle aynı pozisyonda, yani gelişmekte olan ülkeler arasında gelişimi en düşük olan ülke biziz. Diğer ülkeler bizden daha hızlı geliştiler, daha hızlı büyüdüler. Kişi başına gelir çok daha hızlı arttı. Türkiye şu anda orta gelir tuzağı içerisinden çıkamıyor. Dünyada bir ekonomik kriz yok. Ekonomik krizi yaşayan Türkiye. Siyasal belirsizlik hayatın her alanını vurduğu gibi ekonomiyi de vuruyor. İş adamı yatırım yapamıyor, çünkü yarın ne olacağını bilmiyor. Hukuk devletinin olmadığı bir yere yabancı sermaye gelmiyor. Artık hiç kimsenin can ve mal güvenliği yok Türkiye’de. İzledikleri ve söyledikleri ekonomi politikası da zaten yanlış.”

*****

Bunlar mı darbeyi araştıracak?

‘‘Başlangıçta darbe girişiminin araştırılmasıyla ilgili bir komisyon kurulmasına yanaşmak istemediler, ama toplumun zorlamasıyla kurmak zorunda kaldılar. Aslında Erdoğan istemiyordu. Çünkü darbe girişiminin siyasi ayağı ortaya çıkmış değildi. Parlamentoda kurulan komisyona MİT Müsteşarı’nın, Genelkurmay Başkanı’nın bilgi vermemesi asla kabul edilemez. AKP, Saray’ı kızdırmayacak bir raporla bu süreci sonlandırmak istiyor. Ben Meclis kürsüsünde ‘Bu darbe girişiminden önceden haberiniz var mıydı’ diye sordum. Bu sorunun yanıtı hâlâ alınmış değil. Ama önceden haberdar olduklarını herkes biliyor. Enişte muhabbetinin hiçbir önemi yok. Darbeyi enişteden haber aldıysan, o bürokratların tamamını görevden alman lazımdı, ama el üstünde tutuyorsun. Neden? Yani bu olay, ‘darbe girişimini araştırma komisyonu’na değil, ‘darbe girişimini örtme komisyonu’na dönüştü. Çünkü AKP’nin başı, FETÖ’ye övgüler düzen biriydi. Orada komisyon üyesi olanlar da övgüler düzüyorlardı. Kafile kafile Pensilvanya’ya gidip saygılar sunuyorlardı. Bunlar mı darbeyi araştıracak? Samimi ve dürüst değiller.’’

*****

Dış politika stratejisi yok

»Dış politikadaki gelişmelere ilişkin değerlendirmeleriniz nasıl?

Dış politikada Cumhuriyet tarihinin en büyük yenilgisini aldılar, almaya da devam ediyorlar. Politika oluşturamıyorlar. Kulak kabartıp hangi ülke Türkiye lehinde konuşursa, hemen o devlete yapışıyorlar. Rusya’dan mı destekleyen bir şey geldi, hemen Rusya’nın yanındalar. Amerika’dan mı geldi, hemen Amerika’nın yanındalar. Bir kucaktan diğer kucağa giden bir dış politika. Ortada strateji yok zaten. Bir strateji olacak ki ülkeyi yönetiyorum diyebilesin. İç politikada- dış politikada, tarımda-turizmde, ekonomide stratejileri yok. Politika üretmek için Başbakan’ın başbakanlık, Bakanların ise bakanlık yapması lazım. Bürokrasinin de siyasetle uyum içinde çalışması lazım. Bürokrasi, Bakan’ı ve Başbakan’ı atlayıp direkt Saray’ı bilgilendiriyorsa, orada yönetim boşluğu var demektir. Bunu da Binali Bey zaten itiraf ediyor. AKP dış politikadaki yenilgiyi kısa sürede telafi edemez. Çünkü dünyaya güven vermiyorlar.

*****

Umarım 2016'dan daha iyi olur

“Umarım 2016’dan daha iyi bir yıl olur. Hapishanelerinde gazetecilerin olmadığı, sokaklarda insanların özgürce gezebildiği, demokratik standartların yükseldiği, bütün komşularıyla iyi geçinen ve hiç kimsenin aç ve açıkta kalmadığı bir Türkiye olsun istiyoruz.”