Allah mı söyletiyor? Gaf mı yapıyorlar?

Yoksa, kimseyi dinlemeden pervasızca aklına geleni söyleyebileceklerini mi zannediyorlar? Bilinmiyor…

Görülen o ki; Popülizm yaparak yarattıkları sözde elitleri kandırdıkları yoksul kitlenin önüne atıp oyalarken, kendi çıkarları doğrultusunda hayasızca yol yürümeye devam ediyorlar.

Siyasi yalanlarla insanların geleceğini bilerek yok etmekten geri durmuyorlar.

Bir ülkenin uluslar ailesi içindeki saygınlığını hızla yitirmesine katkı sunmaktan adeta zevk alıyorlar…

Yakalanınca da “aldatıldık” diyebiliyorlar.

Önceki gün AKP Genel Başkanı Erdoğan soruyordu; “Acaba Atatürk parlamenter sistemle mi yönetmişti ülkeyi?” Cevap! “EVET”

Kurtuluş Savaş’ını TBMM ordularıyla kazandı!

Hatta Laik, demokratik Cumhuriyeti de parlamenter sistemle kurdu! Aydınlanma devrimlerini aynı parlamenter sistemle gerçekleştirdi.

Milli bayramlara değer vermeyenlerin tarihimizi bilmemesi doğal!

Ayrıca bu davranışların 31 Mart seçimlerinden de ders çıkarmadıkları anlaşılıyor!

Hâlâ yurttaşlara doğru söylemeyerek malum hedeflerine ulaşma peşindeler!

Yazık!

Anlaşılan 23 Haziran İBB seçimini unutmuşlar!

Ancak halk unutmadı! Üstelik seçmen, kök salan yönetimleri değiştirmekten de büyük zevk aldı.

Böylece özgüveni gelişti! Kızınca ve kararlı olunca neler yapabileceğini de siyasilere gösterdi...

İktidar, yine çarpıttığı algıyla oy kaybını durduracağını düşünüyor.

Milliyetçiliği öne çıkararak, cazip vaatlerde bulunarak, gerçek ötesi hayaller kurarak, geçmişi karalayarak ve hamaseti öne çıkararak yurttaşın gözünü boyayacağını zannediyor.

Yanılıyor. Araştırmacılar “İktidar, Barış Pınarı Operasyonu’ndan bile beklediği katkıyı alamadığını” söylüyorlar. İktidarın durumu zor.

Çünkü siyasal ve sosyal zorluklardan öte ekonomi giderek çöküyor!

17 yıl boyunca alınan borçların üretime değil betona yatırılması, istihdamı büyütecek yeni projeler yapılmaması, başta tarım olmak üzere sanayi, turizm vb. gibi sektörlerin geliştirilmemesi ekonominin gerilemesine neden oldu..

Sermayeyi tercih eden, emek sömürüsüne müsaade eden anlayış, vergiyi çok kazanandan almaktan vazgeçti.

KDV, ÖTV gibi vahşi vergi yöntemleri yoksulluğu artırdı, adil paylaşımı yok etti..

Üstüne bir de “itibardan tasarruf yapılmaz “garipliği de eklenince bütçe açıkları arttı, borçlar olağanüstü çoğaldı.

Suriyeli sığınmacılar da ekonomiye yük getirdi.

Komşularla kötü ilişkiler ve terörün daha da vahim hale gelmesi silaha ayrılan paranın daha da artmasına neden oldu...

Tıpkı Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı sonrasında olduğu gibi Barış Pınarı operasyonunun maliyeti ekonomiye müthiş bir yük daha bindirecek…

Eğitim ve sağlığın özelleştirilmesi hem insan yatırımına olan özeni yok etti, hem de devlet kaynaklarının karşılıksız bir şekilde yandaşlara akmasını sağlıyor.

Kurtuluşu temel mallara üst üste zam yapmakta bulan iktidarın, geliri düşen, gideri katlanarak çoğalan yurttaşlarla arası açılıyor.!

Bu nedenlerle yurttaşların seçimde iktidardan hesap soracakları şimdiden belli.

Köklü çözün bulunmadan, geçiştirici yöntemlerle ekonominin düzlüğe çıkması mümkün değildir… TÜİK istediği kadar sayılarla oynasın, keyfince veriler üretsin, Merkez Bankası faizlere müdahale etsin, çöküşün durdurulması zor görülüyor...

Reel ekonominin, yönetemeyenlerin koltuğunu sonunda elinden alacağı açık...

AKP grup toplantısında yapılan açıklamalar gaf mı, pervasızlık mı? Ne diye değerlendireceğiz bilemiyorum…

Erdoğan” faizi düşürdükçe enflasyon düşer’” dedi. Merkez Bankası Başkanını da görevden aldık. Çünkü laf dinlemiyor adam. Ve yeni arkadaşımızla yola devam ettik. ‘Bak bunu düşüreceğiz’ dedik. Şimdi enflasyonda tek haneye düştü.” …

Bu sözler, Merkez Bankası’nın bağımsızlığının kalmadığını gösteriyor. Artık siyaset Banka’yı yönetiyor... Böylece ekonominin duymak istediği kurumlara olan güven de yok ediliyor! Tek adam rejimi ülkede kaotik bir yapı çıkardı. Çökmüş bir ekonomi, askıya alınan demokrasi ve vesayet altında kalan hukukla ülke düzlüğe çıkamaz!