Serhat Albayrak, isminin bile geçmediği haber için mahkeme kararı ile tekzip yayımlattı. Haberin içeriğiyle ilgili tek satır itirazın olmadığı düzeltme talebini onaylayan mahkeme kararı ise bir başka garabet. Aynı haberle ilgili RTÜK tarafından Halk Tv, Tele 1 ve KRT’ye de ceza verilmesi iktidarın basın özgürlüğü konusunda ne kadar organize çalıştığını gösteriyor. Meclis’te görüşülen sansür yasasına bir de bu gözle bakılmalı.

Yaptıklarının görünmemesi için tam karartma istiyor: Biz yapsak da siz yazmayın

Politika Servisi

Bugün manşetimizde bir tekzip var. Serhat Albayrak suç örgütü elebaşısı Sedat Peker’in ifşaatıyla ilgili 29 Ağustos günü yayımladığımız “Kirli düzenin ağır kokusu” manşetine mahkemeden tekzip kararı aldırmış. Hatırlanacağı gibi Peker, aralarında AKP’li vekil Zeynep Taşkesenlioğlu, ile birlikte iş kadını Mine Tozlu Sineren, Serkan Taranoğlu, Salih Orakçı, Ünsal Ban, Ali Rıza Taşkesenlioğlu, Burak Taşçı gibi isimlerin olduğu rüşvet ağını deşifre etmişti. Saray danışmanlarına kadar uzanan bu süreç sonrasına boşanma, tutuklanma ve istifaya kadar varan bir dizi gelişme yaşandı. Yani neredeyse tüm anlatılanlar doğrulandı.

Peki bize bu tekzip niye geldi.

Yan sayfadaki metinde de okuyacağınız gibi tekzipte gazetecilik ilkeleri ayaklar altına alıp önemli bir iş insanını töhmet altında bıraktığımız yazıyor. Manşete, habere fotoğraflara kadar her yere baktık. Ama Serhat Albayrak’ın isminin geçtiği bir yer bulamadık.

Sadece bir yerde ismi olmazsa cismi var. Nerede mi var?

Bilindiği gibi tekzip konusu olan haber suç örgütü elebaşısı Sedat Peker’in ifşalar ve sonrasındaki gelişmelerle ilgili. Bildiği gibi bu Peker’in ilk ifşası değil. Ama sonuçları itibarıyla (istifa, görevden alma, tutuklama) diğerlerinden oldukça farklı. Bunun gerekçesini de isimlerin Saray’a çok yakın olması diye belirttikten sonra ekledik: “Son hafta yaşadığımızı diğerlerinden biraz daha ayırmak gerekiyor. Çünkü Peker’in son attığı bomba Saray’ın bahçesine düştü denilebilir. Artık Berat Albayrak’ın ya da abisinin ismi çok rahat telaffuz ediliyor.”

BU ALINGANLIK NEDİR?

Adının geçmediği ya da geçer gibi olduğu tek satır var, o da Peker’in Saray’a yakın isimleri de radarına aldığına dair bir değerlendirme. Sosyal medya paylaşımlarında isminin ilk kez geçtiğine dair bir bilgi. Ne bir suçlama ne bir iftira ne de bir ilişkilendirme var. Üstelik bir yalanlama da yok. Haberin bütünlüğü içinde Peker’in ifşaları sırasında geçen isimlerin alt alta yazılması var. Nasıl bir anlayış bu haberin bu gerekçeyle düzeltilmesini ister ve daha da önemlisi mahkeme nasıl böyle bir karar verir anlamak mümkün değil.

Burada ilginç hassasiyet var. Ama bu hassasiyet incelikten çok tedirginlik barındırıyor sanki.

RTÜK BOŞ DURUR MU?

Aynı haberlerle ilgili RTÜK de televizyon kanallarına ceza yağdırdı. Cezaların bu seferki gerekçesi Sedat Peker’in Serhat Albayrak ve AKP Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’na ilişkin iddialarının tartışılması. RTÜK cezalarının hedefinde olan kurumlar yine aynı Halk Tv, Tele 1 ve KRT de nasibini aldı.

RTÜK'ün odağı haline gelen, sindirme ve yıldırma politikalarını sürdürdüğü Halk TV'ye, bu sefer de Sedat Peker’in Serhat Albayrak ve AKP Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’na ilişkin iddiaların tartışıldığı programlar sebebiyle yüzde 3 para cezası verildi. RTÜK ayrıca, yine Sedat Peker’in Serhat Albayrak ve AKP Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’na ilişkin iddialarının konuşulduğu Tele 1’e 2, KRT’ye de 1 ceza verdi.

RTÜK üyesi İlhan Taşcı, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarda televizyon kanallarıyla birlikte Kafa Radyo'ya da aynı haber yüzünden ceza verildiğini söylerken "Haklarında iddialar, ithamlar bulunanlarla ilgili her zaman aklanma olanağı mevcutken ve iddiaları araştırması gereken yargıyken RTÜK’ün harekete geçmesi hayli manidar! Zehra Taşkesenlioğlu’nun polis koruma sayısı artırılmıştı üstüne bir de RTÜK koruması geldi!" ifadelerine yer verdi.

***

Doğan TILIÇ: Gerçek bir yolunu bulur
Gazeteci/Akademisyen​

İktidarın muhalif medya mecralarına dönük cezaları epeydir sıradanlaştı, rutin hale geldi. Memleket seçim "sath-ı mail" dedikleri eğik düzlemine girmiş ve seçime dair her şeyin akışı hızlanmışken, iktidarın sesi olmayan medyaya uygulanan ceza ve yaptırımlar da sıklaşan aralıklarla tekrarlanmaya başlandı.

Memlekette 7’den 70’e herkesin tartıştığı Sedat Peker açıklamalarını tartıştın diye ceza, ana muhalefet liderinin sözlerini yayınladın diye ceza... Kısacası, "haber" tanımına en uygun konuları haberleştirdin ve tartıştın diye ceza... Bu cezaların tümü "iktidarın sesi olmayan" medya mecralarına geliyor. Muhalif de değil, iktidarın sesi olmamak susturulmak için yeterli gerekçe haline geldi. Şimdi Meclis’te adına "dezenformasyon" yasası denilen ama internet ortamında ve sosyal medya mecralarında bile gerçekleri dile getirmeyi imkansızlaştırmayı hedefleyen bir sansür yasası var.

İktidar, önümüzdeki seçimi demokrasilerde olağan bir görev değişimi değil, kendisi için "varlık-yokluk" meselesi olarak görüyor ve o seçime kendisini eleştiren hiçbir sesin çıkmadığı bir ortamda gitmek istiyor. Bu baskıların gittikçe daha da artacağı ortada. Ama hemen yanı başımızda bir İran örneği var. Şimdi, saçının teli görünüyor diye bir kadını katleden molla rejimi, Ortadoğu’nun en güçlü ordusunu, en korkunç işkence mekanizmasını, ABD destekli Şah rejimini alt ederek iktidar olurken de internet yoktu. Kimse ses çıkaramadığı için insanlar Tahran evlerinin çatılarına çıkarak protestolarını gecenin karanlığına haykırıyorlardı. Bu yüzden İran devrimine "çatı devrimi" de dendi.

Kıssadan hisse, baskıyı ve zulmü ne kadar artırırsanız artırın, halkın sesini ne kadar kısmaya çalışırsanız çalışın, gerçeği nerelere hapsederseniz edin, o bir yol bulup hedefine ulaşıyor.

Burada da böyle olacağından kimse kuşku duymasın!

Faruk EREN: Cesaretimiz kızdırıyor
DİSK Basın İş Başkanı​

Meclis gündeminde bulunan sansür yasası görüşülürken gazetecilere, yayın organlarına baskı da gözle görünür biçimde artmaya başladı. Sokakta haber takibi yapan muhabir dövülüyor, gözaltına alınıyor. Neredeyse iktidarı rahatsız eden her haber için dava açılıyor. Ve bu davalardan ne yazık ki hapis cezaları çıkıyor. Hapishanelerde tutulan gazeteci sayısı yine artmaya başladı. En son RTÜK’ün KRT, Halk TV ve Tele 1’e verdiği ceza, BirGün’e aynı nedenle açılan dava Saray rejiminin seçimlere nasıl gideceğinin de bir göstergesi. Meclis’ten geçecek sansür yasası uygulanmaya başlandığında bugünden daha ağır bir tablo çıkacak ortaya. Ama tüm bunlar kamuoyunun hakikati bilmesini engellemeyecek. Gazeteciler şimdiye kadar tüm baskıya rağmen kamuoyuna gerçekleri anlatma cesareti gösterdi. İktidarı kızdıran da bu galiba. Yasakları, tehditleri, cezaları iktidarlarını korumaya yetmeyecek.

Faruk ErenFaruk Eren

Gökhan DURMUŞ: Bilgiye barikat konuluyor
TGS Genel Başkanı​

Meclis’te tam da sansür yasasının görüşüldüğü günlerde RTÜK yine muhalif televizyon kanallarına adı yolsuzluk iddialarına karışan bir milletvekilini küçük düşürdüğü gerekçesi ile ceza yağdırdı. Bu iddiaların araştırılması için harekete geçilmesi beklenirken, RTÜK gibi konuyla alakasız bir kurumun milletvekiline siper olması kabul edilemezdir. Meclis’te görüşülen yasanın asıl amacı budur. Gerçeklerin ortaya çıkmasını engellemek, toplumun bilgiye ulaşmasının önüne cezaevi bariyeri koymaktır. Bu yasa eğer kabul edilirse yetkileri genişletilen Basın İlan Kurumu’nun da tıpkı RTÜK’ün televizyon kanallarına verdiği cezalar gibi gerçekleri yazan gazetelere böyle cezalar vermesi hedeflenmektedir. Bu yasaya sadece gazetecilerin değil, bilgiye ulaşmak isteyen herkesin karşı çıkması gerekmektedir.

Gökhan DurmuşGökhan Durmuş