Ne yazık ki, dünyada işler “haklının güçlü” olduğu bir zeminde yürümüyor. Güçlüler de söylemekle yetinmeyip, sözlerinin arkasına eylemlerini koyuyorlar. Ne kadar “Dünya 5’ten büyüktür” derseniz deyin, siz söylediğinizle kalırken o 5’in 1’i sözünü eyleme dönüştürüyor.

Kuşkusuz, dünyanın bu adaletsiz işleyişini söylemek gerek. Sürekli söylemek! Ancak, söylemekle yetinip orada kaldığınızda sözün de bir hükmü olmuyor. O 5’in 1’ini bile yerinden bir milim kımıldatmıyor açıklamalarınız.

Dünyanın 5’ten büyük tarafında büyük sözler söyleyenler, sözlerini eylemle desteklemeyip yinelemekle kaldıkları sürece, en yüksek perdeden de konuşsalar, sadece söz enflasyonuna yol açıyorlar.

Bu satırlar yazılırken İslam İşbirliği Örgütü’nün (İİÖ) olağanüstü zirvesinin sonuç bildirgesi çıkmamıştı. Yine de, ne çıkıp ne çıkmayacağını biliyoruz! Zirvenin çağırıcısı Türkiye bunları önceden söyledi zaten.

Kudüs gibi İslam dünyasının “en duyarlı” olduğu konudaki zirveye İİÖ üyelerinin tümü katılmaz, katılanların tümü de en üst düzeyde temsil edilmezken, dönem başkanı Türkiye’nin istediği en sert sonuç bildirgesi çıkabilir: Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyan kararı “yok hükmünde” sayılabilir ve 67 öncesi sınırlar içinde başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin tanınması çağrısı yapılabilir.

İsrail’in, Erdoğan’ın son zamanlarda gösterdiği haritaların da anlattığı gibi; Filistin topraklarını adım adım yutması, sonunda Kudüs’ü, Batı Yakası ve Gazze Şeridini işgal etmesi, Mısır’da Sina’yı, Suriye’de Golan Tepeleri’ni gasp etmesi sonrasında da çok söz söylendi. Sadece İslam dünyası değil, dünya, BM çok söz söyledi, kararlar aldı, açıklamalar yaptı. Bu sözler hiçbir zaman İsrail’e karşı ciddi yaptırımlarla birlikte gelmediğinden, harita Erdoğan’ın gösterdiği gibi, değişmeye devam etti.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, zirveden bir gün önce NTV’ye konuşurken, bir yaptırım kararı çıkıp çıkmayacağı sorusu üzerine “Yaptırıma karşıyız” dedi. “ABD’ye hangi yaptırımı uygulayacaksınız?” diye de güç karşısında “gerçekçi” bir çaresizlik ifade etti!

Yaptırıma karşıysanız, yaptırırsınız! Yaptırım uygulayamadıklarınız, sizin en sert sözlerinizi de nasılsa bir süre sonra unuturlar diye ellerinin kenarıyla itip, yaptıklarını yapmaya devam ederler!

Kuşkusuz, dış politikada gerçekçi olmak; yapamayacağınız şeyleri yapmaya kalkmamak gerekir. Yapamayacağınız şeyleri söylememek de gerekir! Yapamayacağınız şeyleri söylemek ancak sözün değerini, etkisini azaltır!

“İsrail bir terör devletidir” ağır sözdür. Bunu gerçekten söylüyorsanız; teröristle hiçbir ilişkinin olamayacağını bilerek davranırsınız. Bir terör devletini tanımazsınız; Irak Şam İslam Devleti’ni tanımadığınız gibi. Ekonomik, ticari, turistik, diplomatik, askeri ilişkileriniz, anlaşmalarınız olmaz. Bir devletle bu ilişkileri kurarken ona “terörist” diyorsanız, o sözün bir ağırlığı kalmaz.

Kudüs kararı nedeniyle ABD ve İsrail’e gerçekten tepki göstermek isteyen ülkelerin, söz ve açıklama ötesinde, kuşkusuz güçleri oranında, yapabilecekleri çok şey var.

İsrail’e; madem başkentiniz Kudüs deyip Tel Aviv’deki elçilikleri kapatmak ve tanınmadığınız Kudüs’e de temsilci göndermemek çok mu uçuk bir yaptırım olur? Ya da, mevcut ekonomik, askeri ilişkileri kesmek…

Trump’ın kararı bütün bir bölgeyi ateşe atacaksa gerçekten; Kudüs gerçekten şerefimiz, kutsalımız, harim-i ismetimiz (namus ocağımız) ve kırmızıçizgimizse ve ona dokunulduğunda da yaptırıma karşı olacaksak, kime, ne zaman, ne için sözden öte bir şey yapacağız?

Mahmud Abbas söylemekten öte bir adım attı işte; Kudüs kararından sonra bölge turuna çıkacak olan ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’i kabul etmedi. İstanbul’da da somut yaptırımlar önerdi. İİÖ üyesi devletler, ortak açıklamalarında, misal “Kararınızdan dönüp Harim-i İsmetimizden elinizi çekene kadar hiçbir ABD yetkilisi ile görüşmeyeceğiz” diyebilecekler mi?

Bunlar yapılamadıkça dünya 5’ten küçük kalmaktan kurtulamayacak!