Yaratıcılık ve mizahla çeşnilenmiş edebiyat

ÜMİT MUTLU

Atmış yedi senelik bir ömre neler sığdırabilirsiniz? Mesela Leonardo da Vinci, bu süreye sayısız icat ve muhteşem tablolar sığdırmış. George Washington, ileride bir hayli kuvvetlenecek koca bir ülke; Adam Smith ise yepyeni ekonomik ilkeler ve ahlaki kuramlar bırakmayı başarmış.

Ünlü İngiliz yazar Terry Pratchett da bu kadar yaşadı ve o da, bu isimlerden aşağı kalır şeyler bırakmadı. Bunlar arasında, 41 ana kitap ve irili ufaklı birçok yan kitaptan oluşan koca bir DiskDünya serisi ve ayrıca, yazmış olduğu bilimkurgu, mizah ve deneme kitapları var. Özellikle DiskDünya, ona büyük bir şöhret ve devasa bir hayran kitlesi kazandırdı. Buna da oldukça hakkı vardı.
Buckinghamshire’da, yani deyim yerindeyse İngiltere’nin bağrında doğdu Pratchett; genç yaşlarından beri İngiliz mizahı ve yazınıyla iç içe büyüdü. Kendisine daha çocukken bir teleskop almıştı. İleride ne olacağı o zamandan belliydi yani.
“Okunması gereken her şeyi” okuyor ve bunun adına “eğitim almak” diyordu; bir yandan da bilimkurgu toplantılarına katılıyordu. Fakat iş hayatına atıldığında hayatına biraz ara vermek zorunda kaldı. Zaten ileride bir gün şu lafı söyleyecekti: “Yalnızca rüyalarımızda tamamen özgürüz. Diğer her an, bize maaş gerek.
”DiskDünya’nın ilk kitabı Büyünün Rengi, 1983’te yayımlandı. Pratchett bu sırada hâlâ bir elektrik şirketinin basın bürosunda çalışıyordu. Dört yıl daha orada çalıştıktan sonra tamamen edebiyata odaklanmak için istifa etti ve vefat ettiği 2015’e kadar da yazmaya devam etti, üstelik hayatının son sekiz yılını Alzheimer’ın pençesinde geçirmesine rağmen.

Kaplumbağa kabuğunda bir dünya

Pratchett denince, akla gelen ilk şey DiskDünya’dır elbette; o dünya ki, uzay kaplumbağası Büyük A’Tuin’in kabuğundaki dört filin sırtındaki döner, gerçekten de bir disktir, güneşi ile ayı onun çevresinde döner. Uzayın başka hiçbir yerinde, güneş doğmak için bir kaplumbağanın kuyruğunu oynatmasını beklemez!
Orijinal ve absürttür Pratchett’in dünyası. Ve bu dünyanın en önemli dinamiği hiç tartışmasız, büyüdür. İşler burada büyüsüz yolunda gitmez, gitmesi de de istenmez. Fakat büyü her ne kadar itici kuvvet olsa da, her şey demek değildir. Zaten Terry Pratchett’ı türdeşlerinden ayıran özellik de budur.
Pratchett’ın dünyası, fantastik olan neredeyse her şeyi içerir; cadılar, büyücüler, tanrılar, ejderhalar, masal kahramanları, sigortacılar ve tabii ÖLÜM’ün ta kendisi. Pek çok kurgusal ve hakiki bilim ögesi de dört bir yana serpilmiştir. Yani hayal gücü bakımından yoksunluk çekilecek yer değildir DiskDünya. Buna karşın, bu fantastik şeylerin hiçbirisi, kendisi için var değildir. Burada anlatılan her şey, gerçek dünyadaki bir şeylerin yansımasıdır. Disk’in en büyük şehri olan Ankh-Morpork mesela, Viktorya Dönemi Londrası’dır aslında; kadim kıtada, İskoçlardan Antik Mısırlılara kadar herkes temsil edilir. İşlenen temalar da gayet sosyal içeriklidir: Kadın hakları, öteki olmak, çocukluk ve gençlikte yaşanan sorunlar, dinin kötüye kullanımı ve daha niceleri.
Örneğin, daha geçen ay Delidolu Yayınları’ndan çıkan serinin altıncı kitabı Ucube Kocakarılar, cadıları ve taht kavgalarını kullanarak, harika bir Shakespeare güzellemesi yapar bize. Bir yandan teatral satırlar okurken, diğer yandan onların Pratchettvari yorumlamalarıyla mest oluruz.
DiskDünya’yı bu kadar popüler kılan ve okuyan herkesin kendinden bir şeyler bulmasını sağlayan şey de budur. Bu; ve bir de iflah olmaz, bitmez tükenmez, örümcek ağı kadar ince ama sağlam bir mizah.
Bu açıdan Pratchett, Otostopçunun Galaksi Rehberi’nin kült yazarı Douglas Adams’la da bir hayli benzeşir. İkisi de İngiliz mizahının tipik birer neferidir ve alegori yetenekleriyle, eserlerini dünyanın dört bir yanından gelen baharatlarla çeşitlendirirler. Böylelikle okur, hem kültürünü geliştirir hem de kaçış edebiyatı olarak adlandırılabilecek bir türden, yaşadığımız dünyaya dair eleştiriler edinir.
Pratchett, ömrünün son yıllarında bile yazmaya ve üretmeye devam etti. Dolu dolu yaşadığı hayata veda ettiğinde, ardında müthiş bir külliyat ve sayısız ödül bıraktı.
Aslında “ölüm” denilen sonu en güzel açıklayan, yine Pratchett’ın en nüktedan karakteri, ÖLÜM’dür:
“BUNU ÖLMEK OLARAK ALGILAMA,” der ÖLÜM, “akşam trafiğine TAKILMAMAK için işten erken çıkıyormuş gibi düşün.”