“Bisiklet: Eşitliktir, bazen o sizi taşır bazen siz onu. Özgürlüktür, ferman padişahın, dağlar bizimdir. Kardeşliktir, bir ağaç gibi tek ve hür öte yandan.

Yardımcı Ders Kitabı 101: Bahar geldi, bisikletler açtı!

Bisiklet Dersi
DERSİMİZ
Bisiklet
KONUMUZ 32 kısım tekmili birden...

Bisiklet deyince... İnsan dünyaya yeniden gelmiş gibi olur. Dünya bayramlıklarını giyinmiş olur. Çöl kumdan kurtulur, su gibi kıvrılarak akan bir şiir olur. O şiir ne olur? O şiir bazen yağmur olur, bazen sesi kendisi, kendisi sesi, sesi kimsesi olan bir kuş olur, bazen de üzerine inceltme yerine kuş konmuş uzunboylu bir harf olur. Varsın olsun ne güzel olur! Seslerden bir kuşorman olur. Olur da bu kadar mı neşe olur? Neşe bazen Şahmeran gibi kıvrılmış bir Mardin sokağından çarşılara sızan öğle güneşine uyarak derine daha derine işleyen sıcacık bir anımsayış da olur. Orda kalmaz, gelen günle buluşmak isteğiyle dolar taşar ve kendinden gelecek için geçmiş bir yolcuya kılavuz olur. İşte böyle şeyler ve daha bilinmedik nice işler bisiklet deyince olur daha da olacağından başka! Bisiklet deyince akan sular durmaz, niye dursun, daha akışlı olur! Turgut Uyar’ın “Münacat” şiirinden hemşehrimiz olan “çünkü ben ey derim ve severim ey demeyi bilenleri” dizesi gibi akıştır, akışlıdır hayat da! Böyle bir akışın yakışığı olur! Yakışığı olmak ışığı olmaktır, eh bisiklet de günün ışığı olur. Bisikletlinin başının üzerinde bir bulut, elinin altında yeryüzü ve yanında gezen bir güneşi olur ki, azığı, yolluğu, yoldaşı da odur.


Bisiklet deyince... Güneşi ılımlı, gölgesi sürekli olur. Çok söz taşımaz, burdan oraya, öteden beriye taşıdığı en ağır şey de duygudur, Kalp taşır elbet, gönül taşır, can taşır, yakınlık taşır ama bunların hiçbirini de taşırmaz, bisikletten dışarı ağırlık, fenalık, fazlalık taşmaz! Bir harf düştüğü olur bazen, ağlamaz, bağırmaz, gidenleri geri çağırmaz, bilir ki bisikletten düşen gönülden düşmez, yolda da kalmaz, bir zaman yayan yapıldak, düşe kalka gezer yollarda, gel zaman gelir yeni bir bisikletli, bakar bir harfi eksik, o kimsenin solgun bir gül olur dokununca korkusuyla çoklarından düşen buncadan birini eğilip alır da eksik harfinin yerine takar, gül gibi. Bisikletin duruşu, binişi, sürüşü, gidişi de gün gibi güneş gibidir hem.

Mecnun Leyla’yı çöllerde aramış, Ferhat Şirin için dağlara çıkmış, bisikletli ne yapmış diye sormazsınız sanırım, o da aşk için yollara düşmüş! Ne aşk ama! “Böyle bir sevmek görülmemiştir” dediğinden Attila İlhan’ın. Aşk nedir diye sormuşlar? Böyle başlar anlatılar, sormaya gerek var mı bilmem, bisiklet deyince yol gözde tütüyor, aşk deyince kalem elden... Biz yine de yanıt verelim, aşk nedir diye sorana, yola düşen bilir diyelim! Aşkı yola düşen bilirse bisikleti de o bilir, o biner, aşkı da yolu da o sürer..
.
Bisiklet bu kadar söz kaldırmaz dedim ama susmadım, bisiklet dersi uzamazdı, uzattım. Şimdi onu sevdalısına, Bisiklet Manifestosu (İBB Yayınları, 2021) yazmış Aydan Çelik’e bırakıyorum. Kitap da müthiş, tasarımı, görselliği, çizimleri, 80 maddelik manifestosu, bisiklet metinleriyle her bisikletin selesine lazım! Hem eline, gönlüne hem de ayağına sağlık Aydan’ın.

“Bisiklet: Eşitliktir, bazen o sizi taşır bazen siz onu. Özgürlüktür, ferman padişahın, dağlar bizimdir. Kardeşliktir, bir ağaç gibi tek ve hür öte yandan. Tevazudur, estağfurullah beri yandan. Bi tur versenedir, boş arsaların ranta yenik düşmediği zamanlardan. Tek kişilik karnavaldır, dünyanın sokaklarından. Mesttir, Ömer Hayyam’ın üzüm suyundan. Bir lokma bir hırkadır, derviş soyundan. Aylaklıktır, akreple yelkovana nispettir, Oblomov’a muhabbettir...”

Yol uzun, gitmek zevkli, derse ne gerek var, bak önümüz bahar, atla bisiklete, bana sorma nereye kadar, uzayıp giden yola sor, kaldır başını göğe sor, yanından akan suya sor, şuralarda bi yerde olacaktı, yahu nereye kayboldu bu deme, elini koy kalbine sor, kalbine sormuş gibi bulursun yanıtı hemen, ‘bisiklet, kalpten bir tekliftir’, öyleyse kalpten gelen her şey gibi iyidir, geldiği kalbi güzelleştirir, iyileştirir, sevindirir, kalbin bisikleti olur.

ANA DÜŞÜNCE Baharın geldiği bisikletlerin açmasından anlaşılır!

YARDIMCI KİTAP Bisiklet Manifestosu, Aydan Çelik, İBB Yayınları

Bahar Dersi
DERSİMİZ
Bahar
KONUMUZ Çingene ruhlar, dalgacı bulutlar, vesaire...

“Bahar geldi beyim evde durulmaz” diye başlar şarkı, “bu mevsimde çemenzare doyulmaz” diye sürer, nereye kadar, doyuncaya, yoruluncaya kadar, ama şarkının buna da söyleyecek sözü var, “gezer bülbül gibi gönlüm yorulmaz”.

Yorulmasın, yorulmayınız, yorulmayalım, zira gönül yorgunluğu bahar yorgunluğuna hiç benzemez, bahar yeniden gelir, gönül bir daha gelmez! Hem bahara da gönül lazım değil mi a efendim?

Baharın edebiyatı, şiiri, şarkısı da kendisi gibidir. Kendisi ne gibidir derseniz, taze gibidir, hevesli gibidir, göz kırpar gibidir. Ve dahi gibisiz gibidir! Bahar gelmiş, gibiye ne gerek var? Bahar çünkü gibisizdir! Bahar bizzat çingenedir dediğincedir Ahmet Haşim’in, ondan mülhem bisiklet de bizzat bahardır.

Baharın romanı bir çift gözde uzun yollara düşerek de başlar, yıldızların gece semalarını yurt tutarak “kalbe dolan o ilk bakış”la birlikte göğe ermesiyle de. Yenigünde başlayan roman için çocukluğa dek uzanmak gerekir, nevruzun/newrozun henüz dillendirilmediği zamanlarda su boylarında Balkan şarkılarının Tatar ezgilerine, Kürt havalarının Alevi deyişlerine, bozlakların kırık havalara, halayların Çingene danslarına karışarak cem oldukları günlere uzanınca, roman da dört kol çengi sevinciyle başlar, yazarsa ıslık çala çala yazar! Islık bahardan kalmadır! Arkadaşlıktan gelmedir, iyilikten doğmadır.

Diyeceğim bir ıslığa bakar her şey, aşk da, sevinç de, kahkaha da, gitmek de, hatta göğün genişlemesi, denizin üzerinden seslerin akması, herkesin önüne gelen ilk ağaca sarılması, o ağaçla akraba çıkması, gül alıp satmanın zamanı olması, niye olmasın, gülden terazi tutmanın da, sarı çiçeğe sorup sual etmenin de, gökyüzünde bölük bölük turnaların sefer etmesinin de, göz kırpmak demiş miydik, öyleyse iki kez kırpmanın da, öyle ya ıslık çalmanın eşanlamlısıdır göz kırpmak, inanmıyorsan ıslık çal!

Bahar gelince yazının böyle başlaması, daha doğrusu başlayamaması, taze havalar gibi mi demeli bahar lezzetiyle baygın cümleler gibi mi yoksa bahar kokusu tüten, içi biraz hovardaca doldurulmuş ve bundan olsa gerek başdöndürücü bir ışık yayan...İşte gördünüz değil mi, baharla başlamış genç ve hevesli, hevesi mi burnundaydı çiçeği mi, belki de hevesi kalbinde demeli, burunla uyaklı olsun diyorsanız koynunda olsun peki, işte o hevesi üstünde gencin yani tazenin akıl, ruh, kafa, gönül, iç dağınıklığı var üstümde, yok benim değil yazının üstünde! Özcesi tezcesi acemicesi bahar var üstümdeee!

Yahu ne baharı bu yaşta dersiniz diye de o gencin üstüne üstüne atıyorum ki baharı kimse kuşkulanmasın! Göğün öyle çekinceleri yoktur, suyun hiç soruncaları yoktur, ağacın mı onun kurumcaları yoktur, insanın hepsi ve dahası çoktur yazık ki ne yazık! Bahardır, insana acımak lazımdır, ona bak insan seni sevmek istiyoruz, yeni baharların olsun diyoruz, fakat senden de saygı bekliyoruz! Sevdiğin ne varsa onlara saygı göstermeni, en başta da çocuğa, gence, kadına, hayvana, tabiata ve kendi türüne saygı!

Bahara saygı! Dağbaşlarına, oralarda açan peryavşana, su kıyılarına, salkımsöğütlere, akasya kokusuna, yamaçlarda usulca dalgalanan gelinciklere, lavantaya, günebakana, içebakana, sanabakana, ruhabakana, göğebakana saygı. Kayalıklara, mercanlara, vita kutularındaki sardunyalara, laleye, çiğdeme, mor menekşeye sormalara, “Hatunumun gözleri eladır da...” rengiyle başlayıp, “zira ki ihtiyarlamak:/kendinden başka hiç kimseyi sevmemek demek” diyerek her dem bahara çağıran şaire saygı.

Bir de bahar bizzat açıkhava okuldur, yeryüzü okuludur, ders değil, dersten kaçmaktır fikrine saygı.

ANA DÜŞÜNCE Olgunluk yaş saymakla değil, yeryüzünü saymakla olur.

YARDIMCI KİTAP Güzel Yaşam Kılavuzu-Antik Stoacı Sevinç Sanatı, William B. Irvine, çev: K. Orkun Çatık, İş Kültür Yayınları