Genco Erkal’ı mahkeme koridorlarında beklerken, mahkeme salonlarında ifade verirken değil bir oyun finalinde elini göğsüne koymuş, tevazu içinde seyirciyi selamlarken alkışlamak yakışır hepimize.

Yargılamak değil alkışlamak yakışır

Türkiye’de çok uzun zamandır anlayamadığım bir şeyler oluyor. Herkes birbiri hakkında hiçbir bilgiye, kanıta ve somut veriye dayanmadan konuşuyor. Bilimsel veriler farklı, istatistikler çelişkili, ekonomik analizler çarpık. Bir tuhaflık hüküm sürüyor. Okuduğumuz, izlediğimiz haberler, siyasetçilerin demeçleri inandırıcılıktan çok ama çok uzak. Ulusal bir gazete tüm dünyada büyük tepki toplayan, güya Müslümanlık ve şeriat devleti adına katliam yapmaktan çekinmeyen bir terör örgütünü; Taliban’ı yasal bir zemine taşıyabilmek için, “Elbiseleri bile son moda” diye başlık atabiliyor. Hem de bu örgüt Afganistan Müzik Enstitüsü’nü basıp tüm enstrümanları parçalarken…


Ülkemizde yaşayanlar hemen hemen hiçbir konuda ortak bir görüş birliği içerisinde değil. Yangınlar, aşı, göçmenler, salgın konularında bırakın sade vatandaşı uzmanlar, bilim insanları bile ayrı telden çalıyor. İnsanlar kime inanacaklarını bilemeden kısır tartışmalarla zaten gergin olan ortamı daha da geriyorlar ister istemez. Zira gerçeğin, bilimin, doğrunun yerini tek adam rejiminin getirdiği anti demokratik uygulamalar, hukuksuzluk ve korku almış. Zamanında politika hayatının son dönemlerinde siyaseten ayrı düştüğümüz rahmetli Ecevit için “ama çok dürüst adam” savunması da hiç anlayamadığım gerekçelerdendir. İnsan zaten dürüst olacak. Doğaya, hayvanlara, kadınlara, çocuklara iyi davranacak, çalmayacak, çırpmayacak, yalan söylemeyecek. Bu bir ayrıcalık değil, insan olmanın bize yüklediği sorumluluk aslında.

Sayın Genco Erkal’da sanatçı olmanın farkındalığıyla ülkemizin sorunlarına duyarsız kalmayıp Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onaylamadığı davranışlarıyla ilgili attığı tweetler yüzünden 4 yıl 6 ay hapis cezası ile karşı karşıya. Genco Erkal 1938 doğumlu. Yani şu anda 83 yaşında. Galatasaray İlkokulu’nun ardından ortaöğrenimini Robert Kolej’de, yükseköğrenimini ise İstanbul Üniversitesi’nde tamamlayan bir aydın sanatçı. Hangi oyunlarından söz etsek? Türkiye’deki ilk tek kişilik oyun olan Gogol’ün “Bir Deli’nin Hatıra Defteri”nden mi? “Aslan Asker Şvayk”tan mı? “Keşanlı Ali Destanı”ndan mı? “Asiye Nasıl Kurtulur”dan mı? Saymakla bitmez ki… “At” ve “Faize Hücum” filmlerindeki performanlarıyla aldığı Altın Portakal Ödüllerinden mi? Can Yücel ve Nâzım Hikmet gibi ölümsüz edebiyatçıların eserlerinden sahneye taşıdığı, oyunlaştırdığı şiirlerden mi, metinlerden mi?

NE KÜFÜR NE HAKARET

Genco Erkal gibi isimlere sadece sanatçı olarak bakmamalı bir “kültür mirası” olarak gözbebeğimiz gibi tüm kötülüklerden sakınmalıyız. Ben ilki 2016 yılında atılan üç tweetini de okudum. Hiçbirinde hakarete rastlamadım açıkçası. Genco Erkal’ın kendi üslubunca yaptığı bir eleştiri bu yazılanlar. İçinde küfür veya hakaret yok. Kendisinin de söylediği gibi, “Paylaşımlarımda hakaret yoktur. Hiçbir zaman olmadı. İddianame kabul edilirse mahkemede sadece kendimi değil, başta Cumhuriyetin temel değerleri olmak üzere, doğayı, demokrasiyi, insan haklarını, ifade özgürlüğünü savunacağım. Bana bu fırsatı verdikleri için teşekkür ediyorum.”

Bir ülkenin hukuk sistemi eleştiri ve hakareti birbirinden ayıramıyorsa vay o ülkenin haline. Daha da doğrusu vay o ülkede yaşayanların haline. Ben ülkemizdeki tüm hâkim ve savcıların “hukuk’un üstünlüğü” ilkesini her şeyin üzerinde tutacaklarından ve bu konunun daha fazla gündemi meşgul etmeyeceğinden eminim. Genco Erkal’ı mahkeme koridorlarında beklerken, mahkeme salonlarında ifade verirken değil bir oyun finalinde seyirciyi elini göğsüne koymuş, tevazu içinde selamlarken alkışlamak yakışır hepimize. Hepimize…