IŞİD’in 6 yıl önce düzenlediği 10 Ekim Ankara Garı saldırısında 104 insan hayatını kaybetti.

Katliamla ilgili dava halen sürüyor ama devam eden bir yargılama değil oyalama.

Yargı sürecinin başından beri yakınlarını kaybedenlerle, yaralılarla nasıl dalga geçildiğine dair yeni bir örnek de Yargıtay’dan geldi.

Bu kez konu, savcıların icraatları:


Soruşturma savcılarının, katliamın aydınlatılmasına olanak sağlayacak delilleri görmezden geldiği, 9 klasörden oluşan soruşturma evrakının, 16 Ekim 2019’da, katliamın üzerinden 4 yıl, ilk davanın hükme bağlanması üzerinden 14 ay geçtikten sonra, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesine teslim edilmesiyle açığa çıkmıştı.

10 Ekim Ankara Katliamı Davası Avukat Komisyonu üç soruşturma savcısı Ramazan Dinç, Tekin Küçük ve Derda Gökmen hakkında “delilleri gizleyerek suç işlemekten” Hakimler ve Savcılar Kurulu’nda (HSK) şikayetçi oldu. Dinç ve Küçük hakkındaki şikâyet, görevlerine Yargıtay’da devam etmeleri nedeniyle Yargıtay 1. Başkanlar Kuruluna gönderildi.

Yargıtay 1. Başkanlar Kurulu, 25 Ekim 2021 tarihli kararıyla, savcılar Ramazan Dinç ve Tekin Küçük hakkındaki şikâyetin “yakınmanın konusu, yargı yetkisinin kullanılmasından kaynaklanan bir konuya ilişkin ve iddialar soyut içerikli olduğundan dosyanın işlemden kaldırılmasına” karar verdi. Savcı Derda Gökmen hakkındaki şikâyet hala HSK önünde.

Avukat Komisyonu, Yargıtay 1. Başkanlar Kurulu kararına karşı geçen hafta Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu, iddiaların soyut değil bilakis devletin belgelerine dayandığını ifade ettiler. Bakalım AYM ne diyecek?

GİZLENEN DOSYALARDA NE VARDI?

Şikâyet konusu olan 9 klasörlük soruşturma evrakı, soruşturmanın başlangıç dönemine ilişkin dosyalardan oluşuyordu.

Katliam Gaziantep IŞİD hücresince örgütlenmişti. İki saldırgan 9 Ekim 2015 gecesi karayolu ile Ankara’ya yola çıkmış, intihar bombacılarını taşıyan aracı Halil İbrahim Durgun kullanmış, araca Yakub Şahin eskortluk etmişti. “Kayıp klasörlerden” birinde, intihar bombacılarının aracına eskortluk yapan sanık Yakub Şahin ve örgütün nakliyecisi olan sanık Hüseyin Tunç ile ilgili başka bir soruşturma evrakı yer alıyordu.

Bu evrakta, Yakub Şahin ve Hüseyin Tunç’un katliamdan 10 gün önce, 30 Eylül 2015’te, Nizip’te 2 ton gübre satın almak istedikleri, gübrenin “terör eylemlerinde kullanılabileceğinden” şüphelenen satıcının kimlik sorması üzerine alamadan ayrıldıkları ve gübre satıcısının şikayeti üzerine haklarında soruşturma başlatıldığı bilgisi yer alıyor.

Yani, iki saldırganın muhtemel bir bombalı saldırı şüphelisi oldukları, katliamdan 10 gün önce kayıtlara geçmişti…

Bu soruşturma kapsamında Hüseyin Tunç ve Yakup Şahin’in kimlikleri de tespit edildi.

2 Ekim 2015’te savcılık Gaziantep Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Büro Amirliğine ve Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne yazılar yazdı ancak Gaziantep Emniyeti hiçbir işlem yapmadı.

Sekiz gün sonra da Barış Mitingi’nde bombalar patladı…

10 Ekim davasının müşteki avukatları, “terör eylemi yapabileceği” bir gübre satıcısı tarafından değerlendirilen Yakup Şahin ve Hüseyin Tunç’un katliamdan 10 gün önce emniyet tarafından tespit edilmiş olmasına rağmen katliamda etkin rol alabildiğini açıkladı. İki saldırgana açılan soruşturmanın akıbeti ise halen belirsiz.

Avukatlar, şikayetçi oldukları üç savcının katliamın aydınlatılmasına olanak sağlayacak bu bilgileri değerlendirmediğini, soruşturmanın ilerletilmesi ile ilgili herhangi bir işlem yapmadıklarını ifade etti.

Hatta işlem yapılmaması bir yana savcılar katliamdan bir gün sonra, acele şekilde kısıtlama kararı vererek müştekilerin ve avukatlarının da bu bilgilere ulaşmasının önüne geçmişti.

Göz göre göre gelen katliamın delillerinin de bu denli açıkça gizlenmesi, faillerin sandığımızdan da yakında olduğunu gösteriyor. Sadece saldırganların değil gizleyenlerin ve koruyanların isimleri de tarihe geçiyor.