Yargının sopası, rejimin bastonu
İktidar, itiraz eden herkesi cezalandırmak için yargı sopasını eline alırken İBB operasyonları, Gezi ve HDK davaları ile onlarca kişi cezaevine atıldı. İktidarın amacı hazırda beklettiği davalarla rejimi ayakta tutmak.

Politika Servisi
Rejimi tahkim etmeye çalışan iktidar kendisine itiraz eden tüm kesimleri susturmak için yargıyı bir sopa olarak kullanıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç her konuşmasında “yargı bağımsızdır” derken, cezaevleri belediye başkanları, siyasetçiler, gazeteciler, öğrenciler kısacası iktidara itiraz edenlerle dolu. Saray yönetimi, elinde kanıt olmasa bile kendince malzeme arıyor. İhtiyaç halinde yeniden gün yüzüne çıkaracağı dosyalarla muhalefete gözdağı verirken çeşitli suçlamalarla cezaevinde tutulanları unutturmaya çalışıyor.
Rejim 19 Mart operasyonlarıyla CHP’li belediye başkanlarını, belediye bürokratlarını aylardır cezaevinde tutarken henüz iddianame bile hazırlanmış değil. Öte yandan dalga dalga dalga gelen operasyonlarda ne “turp” ne de “ahtapot” bulunabildi. Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’e ‘Kent Uzlaşısı Davası’ adıyla bilinen davada İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen tahliye kararının ardından gözler Kent Uzlaşısı gerekçesiyle tutuklanan belediye başkanı Resul Emrah Şahan’a çevrildi ancak avukatların talebine rağmen Şahan ve diğer bürokratlar da serbest bırakılmadı.
Saray rejiminin yargı eliyle toplumsal muhalefeti susturma çabası 19 Mart ile sınırlı kalmadı. Gezi Direnişi’ne yönelik bitmeyen korkunun bir sonucu olarak Osman Kavala, Tayfun Kahraman, Can Atalay, Mine Özerden ve Çiğdem Mater’in cezaları Yargıtay tarafından onandı. Gezi’nin planlayıcısı olmak gibi absürt bir iddia ile 27 Ocak’tan bu yana tutuklu bulunan Menerjer Ayşe Barım da hastalıklarına rağmen tahliye edilmiyor. HDK Davası da çözüm tartışmaları sürerken sol gruplara yönelik bir başka operasyon olmuştu. 22 Şubat’ta tutuklanan gazeteci Ercüment Akdeniz geçen ay çıktığı mahkemece tutukluluğunun devamına karar verildi.
1- İBB OPERASYONLARI
Mart 2025’ten bu yana dalga dalga devam ediyor. Soruşturma kapsamında, aralarında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, belediye başkanları, üst düzey bürokratlar ve iştirak yöneticilerinin bulunduğu toplam 156 kişi tutuklandı. İddialar, “suç örgütü kurmak, rüşvet, irtikap, ihaleye fesat karıştırmak, dolandırıcılık, kişisel verileri ihlal” gibi çok yönlü suçlamaları kapsadı.
Ancak tüm bu suçlamalara rağmen henüz somut bir delil ortaya konulamadı. İtirafçıların “duydum, biliyorum” şeklinde verdiği ifadelerle rejimin muhalefete yönelik saldırılarına meşruiyet atfetmek istense de, dosyaya ilişkin hâlâ bir iddianame bulunmuyor.
Sağlık Sorunları ve Tutukluluk
• Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık, geçmişte lösemi ve lenfoma tedavisi görmüş; cezaevindeki ani kilo kaybı, anjiyo işlemleri ve yoğun bakım süreciyle gündeme gelmişti. Adli Tıp Kurumu’nun değerlendirmesi, cezaevinde kalmasına engel bir durum olmadığını ortaya koydu ve Çalık 6 Ağustos’ta Buca Cezaevi’ne sevk edildi.
• Silivri’deki İBB Yatırımlar Şube Müdürü Kalender Özdemir, 22 Ağustos günü kalp rahatsızlığı geçirdi; ailesine durumu üç gün sonra bildirildi.
• Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, 5 Temmuz’da tutuklandı. Böcek, 14 farklı ilaç kullandığını belirtirken, cezaevi koşullarına ilişkin endişelerini dile getirdi.
• İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat da sağlık sorunları nedeniyle hastanede anjiyo işlemi gördü ve adli kontrolle ev hapsine alındı.
Kent Uzlaşısı Soruşturması ve Terör İddiaları
Saray yönetimi, muhalefete yönelik “terör” suçlamalarıyla bağlantılı olarak Kent Uzlaşısı dosyasını öne çıkardı. Dosya kapsamında tutuklanan isimler şunlar:
• Ahmet Özer – Esenyurt Belediye Başkanı, PKK/KCK ile ilişkili yapı aracılığıyla yerel yönetimlerde temsil sağlamakla suçlanıyor.
• Resul Emrah Şahan – Şişli Belediye Başkanı, 19 Mart’ta gözaltına alındı, 23 Mart’ta tutuklandı. Avukatları, delil yetersizliği ve siyasi motivasyon gerekçesiyle tahliye talebinde bulundu.
• Cemalettin Yüksel – Kartal Belediye Başkan Yardımcısı
• Livan Gür – Ataşehir Belediye Başkan Yardımcısı
• CHP’li 7 Belediye Meclis Üyesi

Aziz İhsan Aktaş ve Suç Örgütü İddiaları
Soruşturmanın merkezine Aziz İhsan Aktaş oturdu. CHP’li belediyelerden aldığı ihaleler yolsuzluk iddialarının temel dayanaklarından biri olarak kullanıldı. Aktaş’ın itiraflarından sonra ev hapsi kararı verildi, ancak 22 Ağustos 2025’te mahkeme kararıyla kaldırıldı. Aktaş, ifadelerinde örgütün belediye başkanları ve üst düzey yöneticilere rüşvet vererek ihaleleri organize ettiğini öne sürdü.
“İBB Dava Borsası” İddiaları
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bazı savcı ve avukatların yargı süreçlerini etkilemek amacıyla “dava borsası” kurduğunu açıkladı. Özel, tutukluların serbest bırakılması veya suçlamaların düşürülmesi karşılığında maddi menfaat sağlandığını belirtti.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, avukat Mehmet Yıldırım hakkında “nüfuz ticareti” suçlamasıyla soruşturma başlattı. CHP, iddialarla ilgili olarak HSK’ya başvuruda bulundu ve yargı bağımsızlığı ile adaletin tecellisinin tehdit altında olduğunu vurguladı.
İddianameler ve Hukuki Süreç
Aylardır devam eden operasyonlara ilişkin hâlâ bir iddianame ortaya çıkmış değil. Ortaya atılan hiçbir iddia tam olarak kanıtlanamazken, rejimin yargıda yarattığı çürüme ve operasyonların siyasi boyutu açıkça görülüyor.
İktidar kanadından ise her gün yeni iddialar ortaya atılmaya devam ediyor. İlk iddianamenin Eylül, diğer üçünün Ekim ayında mahkemeye sunulacağı öne sürülüyor. İddianamelerde diploma sahteciliği, savcılara hakaret ve bilirkişileri etkilemeye teşebbüs gibi alt davalar da ayrı başlıklar olarak yer alacağı belirtiliyor.
2- GEZİ DAVASI
Saray’ın Gezi direnişi korkusu da yargıda açık kalan davalardan birisi oldu. AİHM ve AYM kararlarını uygulamayan Saray yönetimi, yaşanan hukuksuzluklara gözünü kulağını kapatmış durumda. Tutuklu bulunan Osman Kavala, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Can Atalay ve Tayfun Kahraman’ın yanı sıra son olarak menajer Ayşe Barım’ın Gezi davasına eklenmesi de davanın rejim için hala kullanışlı bir aparat haline getirildiğini gözler önüne serdi. Barım, Gezi Direnişi ile bağlantılı olarak yürütülen soruşturma kapsamında 27 Ocak 2025’te tutuklandı. Hakkında, “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüse yardım etme” suçlamasıyla 22 yıl 6 aydan 30 yıla kadar hapis cezası istendi. Barım’ın tutuklanmasına ilişkin oyuncular Halit Ergenç ve Rıza Kocaoğlu da ifade verdi. Oyuncular Gezi direnişine katılmaları için kimseden talimat almadıklarını söyledi. Barım’ın tutuklanmasının ardından sanat camiasındaki suskunluk ise dikkat çekti. Barım’ın tutuklanması, rejimin davayı gözdağı olarak kullandığının kanıtını oluşturdu. Öte yandan Barım, cezaevinde ciddi sağlık sorunları yaşamaya devam ediyor. Beyin ve kalp rahatsızlıkları bulunan Barım, son dönemde 30 kilo kaybetmiş ve 6 kez bayıldığını ifade etti. Barım’ın sağlık durumu Silivri Devlet Hastanesi, İstanbul Mehmet Akif Ersoy Göğüs ve Damar Cerrahisi Hastanesi ve Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi tarafından düzenlenen raporlarla da belgelendi. Ayrıca MS hastalığı olan Tayfun Kahraman’ın da cezaevi koşullarında tedavi süreci aksamaya devam ediyor.
3- HDK DAVASI
HDK üyelerine yönelik yürütülen dava da Saray’ın susturma ve baskı politikalarının bir sonucu olarak ortaya çıktı. 2011 yılında kurulan HDK, üyeleri ve bileşenlerine yönelik olarak 2025 yılında başlatılan soruşturma kapsamında, “örgüt üyeliği” suçlamalarıyla birçok kişi yargılandı. 18 Şubat 2025’te İstanbul merkezli 10 ilde eş zamanlı gerçekleştirilen operasyonlarda 50 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında sanatçılar, gazeteciler, akademisyenler yer aldı. Gözaltına alınan 52 isimden 30’u tutuklandı. Süre içerisinde davada ise 2 tutuklu isim kaldı. Son olarak karar beklenen Gazeteci Ercüment Akdeniz’in davasına erteleme çıkarken Demokratik Bölgeler Partisi PM Üyesi Atilla Özdoğan’ın duruşması 16 Eylül’de görülecek.


