Kocaeli’deki Yılport Limanı’nda 2020’de bir konteynerde 540 kilo kokain bulundu. 20 büyük spor çanta içerisindeki uyuşturucuyu teknik donanımı, narkotik köpekleri, X-Ray cihazı olan KİM’in bulamaması absürt.

Yarım tonluk kokain skandalı

Öyle rayından çıktı ki Türkiye, her gün bir yolsuzluk patlak veriyor.

Eskiden olsa aylarca manşetlerde kalacak skandallar birkaç gün sonra gündemden düşüyor. Yargısı ele geçirilmiş, medyası büyük oranda susturulmuş ülkede, siyasiler açıklama yapma gereği bile duymuyor.

Normalde ülkeyi sallayacak olaylardan birini Sözcü Gazetesi’nden Serpil Yılmaz yazdı, biz peşinden gidelim.

Olay şu:

Brezilya’dan gelen konteyner yüklü ‘MSC POH LIN’ isimli gemi, 19 Ağustos 2020’de Kocaeli Dilovası’ndaki Yılport Limanı’na yanaştı. İçindeki bir konteynerde yarım tondan fazla, tam 540 kilo kokain vardı.

Henüz gramlara bölünüp Türkiye ve Avrupa’daki pazara ulaştırılmadan önceki piyasa değeri; 216 milyon TL.

Liman; Ticaret Bakanlığı, Doğu Marmara (Kocaeli) Gümrük ve Dış Ticaret Bölge Müdürlüğü’ne bağlı.

Gemi yanaştıktan iki gün sonra 21 Ağustos 2020, saat 09.57’de Kocaeli Gümrük Muhafaza Kaçakçılık ve İstihbarat Müdürlüğü’ne (KİM) bir mail geldi. Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü Komuta Kontrol Dairesi Veri Analiz Şubesi tarafından gönderilen mailde gemideki 6 konteynerde uyuşturucu sevkıyatı yapıldığına dair risk tespit edildiği anlatılıyordu. Arama yapılması istenmişti.

Bir gün sonra 22 Ağustos Cumartesi günü 6 konteyner gemiden indirildi. Tutanakta konteynerlerin içine girilip arama yapıldığı, ardından X-Ray cihazından geçirildiği ve şüpheli bir maddeye rastlanmadığı yazılmıştı. Tutanakta Gümrük Muhafaza Memuru Nedret E., X-Ray Operatörü Enes A. ve Liman Vardiya Amiri Mecit T.’nin imzası vardı.

Bu aramadan iki gün sonra, 24 Ağustos 2020 günü Doğu Marmara (Kocaeli) Gümrük ve Dış Ticaret Bölge Müdür Vekili Mehmet Ali Arslan, 6 konteynerin tekrar araması için talimat verdi. Bu aramada krom ve demir alaşımı dolu çuvallar arasında 20 büyük spor çanta içinde 500 paket halinde 540 kilo kokain bulundu.

İlk aramadaki tutanakta üç imza varken yakalama tutanağında 40 imza bulunuyor. Üstelik ilk tutanakta imzası olan gümrük muhafaza memuru ile X-Ray operatörü de imzalayanlar arasında.

Bir seferde ele geçirilen rekor miktardaki kokain medyada geniş yer buldu. Dönemin Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan tarafından bir başarı hikâyesi olarak anlatılırken basına yakalanan kokain sergileniyordu.

Ama aylarca ilk aramadaki ‘temiz’ tutanağından kimsenin haberi olmadı. Serpil Yılmaz yazınca öğrendik. Aynı yazıdan öğreniyoruz: İkinci aramanın talimatını veren Mehmet Ali Arslan, 6 ay sonra Ticaret Bakanlığı Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığı’na atanmış. Yani tenzili rütbe… Bir nevi ceza.

Ortada yarım ton kokain ve gazetecilerin kesinlikle peşini bırakmaması gereken çok şaibeli bir olay var.

Bu bilgilerden sonra haber kaynağından öğrendiklerimle devam edelim.

Birinci soru; ilk ihbarın kaynağı olan risk analizi nasıl yapılıyor?

Eşyanın geldiği yer olan Güney Amerika ülkeleri başta olmak üzere, eşyanın cinsi, ithalatçı firması, taşıyıcı firması gibi birçok kriter bir yazılım programı aracılığıyla sistem taramasından geçer. Risk analizinde toplanır ve ilgili gümrük idaresine ihbar olarak sistem üzerinden gider. Bu olayda Brezilya’dan bir ihbar olup olmadığını bilmiyoruz.

İlk arama tutanağında sadece üç görevlinin imzası var. Bu normal mi?

İhbar cuma günü geliyor, arama cumartesi günü yapılıyor. Bu kişiler yeterlidir ancak ‘Neden böyle hassas bir ihbarda cumartesi, yani personelin az olduğu gün beklenmiştir’ sorusu doğuyor.

540 kilo kokainin böyle bir aramada fark edilmemesi mümkün mü?

20 adet büyük boy spor çanta içerisinde ve hiçbir teknik donanımı olmayan muayene memurunun bile bulabildiği uyuşturucuyu teknik donanımı, narkotik köpekleri, X-Ray cihazı olan KİM’in bulamaması absürttür. O güne ait X-Ray incelendiğinde belki görüntü kaydında bile yoğunluk tespit edilebilir. Kaldı ki narkotik ihbar söz konusu olduğunda köpekli arama yapılması gerekirken ilk aramada yapılmamış. İkinci aramada uyuşturucu bulunduktan sonra köpekli arama yapıldı.

Yani ilk aramada bulunmayan kokain dolu çantaları ikinci aramada bir gümrük muhafaza memuru kolayca bulmuş. Çok önemli bir soruyla devam edelim:

Kocaeli Bölge Müdür Vekili neden ikinci aramayı yaptırdı?

Bölge Müdürü’nü bir memuru uyarıyor. Sahadan aldığı istihbaratı iletiyor çünkü pazarlıkları vs. çok kişi duymuş. Sözlü ihbar ama KİM müdürüne arayıp söylüyor. KİM Müdürü “Biz aradık bir şey yok” diyor. Ankara’dan ihbar olduğu bilgisini bile bölge müdüründen saklıyor. Bölge müdürü görevi olmadığı halde muayene memurlarına ‘Arayın’ diyor.

Yani, iddiaya göre; gümrükte bilerek yakalanmayan uyuşturucu hakkında konuşuluyormuş. İhbarın Kocaeli Bölge Müdür Vekili’nden gizlendiği iddiası var.

Peki… 540 kilo uyuşturucu yakalandıktan sonra ne oldu?

Ticaret Bakan Yardımcısı, savcıları bizzat arayarak ‘Soruşturmayı KİM Müdürü yürütsün’ dedi. KİM kendini suçlu bularak yargılatmayacağı için personel hakkında soruşturma yürütülmemiştir. Gerçek sorumlular halen görevdedir. Olayın üstü kapatılmıştır.

Çok çarpıcı iddialar…

Ve çok önemli bir hatırlatma:

Haziran 2020’de Kolombiya’daki Buenaventura Limanı’ndaki bir gemide 5 ton kokain yakalandı. Geminin varış noktası Türkiye’ydi. İnanılmaz büyüklükteki bir sevkıyatta Türkiye’deki alıcı kimdi? Halen bilmiyoruz.

Peki…

540 kilo kokainin sahibini öğrenebilecek miyiz?

Konteyneri gönderen de alıcısı da kayıtlı.

Hukuksuz genelgeyle içki satışını yasaklayan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 540 kilo kokainin sahiplerini açıklar mı?

Bu süreçte gümrüklerin bağlı olduğu Ticaret Bakanlığı koltuğunda Ruhsar Pekcan’ın oturduğu da aklımızdan çıkmamalı.

Kendi şirketinden kendi bakanlığına fahiş fiyattan dezenfektan satan bir bakan söz konusu. Hatta bakan olarak atanmadan 20 ay önce Ticaret Bakanlığı’ndaki yazışmalarda ‘Emine Erdoğan’ın adını kullanarak vergisiz eşya ithali teşebbüsünde bulunacak’ diye hakkında uyarı yayımlandığı ortaya çıktı. Yine de Cumhurbaşkanı Erdoğan, hizmetlerinden dolayı teşekkür ederek Ruhsar Pekcan’a kefil oldu.

Gerçekten ülkedeki skandallara yetişmek çok zor.

Büyük resim ortada:

Artık burası bir ülke değil aile şirketi…