1993’ten bu yana bir yanım eksik. O korkunç günü yüreğimin derinliğinde, kimliğimde, benliğimde taşıyorum. Yıl boyu kimsenin tahmin etmediği anlarda, yaşamın önümüze getirdikleri karşısında dağılıp dalgalanıyorum. Kimi zaman kendimi hırpalıyorum. Sessizce, kendimce. Kendime ait olmayan acılara ya da başkalarının sevinçlerine tanıklık ederken mevcut hayattan kopuyor; anlatılamaz, paylaşılamaz bir girdapta dolaşıyorum. Dikiş tutmaz, onulmaz, silinmez bir yara iziyle bakıyorum hayata. Mevcut hayatı hırpalıyorum. Temmuz gelip çattığında ne kendimden, ne gerçeğimden kaçmak, anılara sığınmak mümkün oluyor. Tam 28 yıldır mutlaka ama mutlaka olağanlaşmış olan olağan dışı acıyla uyuşmuşken elektrik akımına kapılmama sebep olan bir şeyler oluyor. Onca yıllık adaletsizliğin ortasında nispeten sessiz, acıyla baş başa ama usulca, paylaşarak, söyleşerek, özlem duyduklarımızla içimizden konuşarak sıradan bir 2 Temmuz günü geçirmek hayal.

Bu yıl da öyle oldu.


***

Önce, firari sanıklar üzerinden devam eden Sivas Katliamı davasının 9 Haziran günü görülen son celsesinde mahkeme heyeti yakalama kararı çıkardığı firari sanıklar hakkında MİT’ten bilgi istenmesine karar verdi. Koca bir ülkenin neredeyse tüm vatandaşları terörist ilan edilerek çeşitli sebeplerle yargı önüne taşınırken Madımak’ta insanları tutuşturan katiller İçişleri Bakanlığı’nın terörle arananlar listesinde yer almıyor. Öyle ki Interpol tarafından kırmızı bültenle arandığını düşündüğümüz katiller bu ülkede ellerini kollarını sallaya sallaya ehliyet sınavına girdiler, çocuklarını nüfusuna kaydettirdiler, askerlik yaptılar ama BULUNAMIYORLAR. Sanıkların yurt dışından ülkemize iadesi konusunda devletin ciddi ihmali olduğunu yıllardır söylüyoruz. Bu duruşmada Interpol'ün yıllardır kırmızı bültenle arandığı halde yakalanamayan sanıkların iade talebinin gerekçesini soran resmi başvurusu gündem oldu. Yani bunca yıldır arananların aslında aranmadıklarını resmi yollardan da öğrenmiş olduk. Zaten geçtiğimiz yıllarda sanıkları avukatımızın ofisinde aramışlardı!

***

Nedense bunca zaman sonra birden bire katliamın 28’inci yıldönümüne günler kala; 2012 yılında zaman aşımı kararının 25 Temmuz 2014’te Yargıtay tarafından onanmasının ardından Anayasa Mahkemesine yapılan başvurunun gündeme alınmasına karar verildiğini öğrendik.Devam eden davada yargılanan 3 sanığın da zaman aşımından faydalandırılması için her celsesi birkaç dakika içinde ertelenerek 7 yıldır bekletilen dosyanın 29 Haziran’da görülmesine karar verildi. Üstelik AYM üyelerinden biri olan Mümtaz Akıncı daha önce Sivas davasında 4 sanığın da avukatıydı. Yüreğimiz avucumuzda sonucu beklerken yine nedeni belirsiz bir şekilde bu kez sessiz sedasız davanın görülmeyeceği, ertelendiği ortaya çıktı. Taşlar neden oynadı ve neden yine yerine tutkallandı anlamak zor!

***

Çıkacak kararın bizler için değil ama iktidarın başı için “hayırlı” bir karar olma ihtimalinin yüksekliği ve zamanlama beni düşündürdü. Bir mafya lideri Alevilere yönelik yeni ve büyük bir katliam planlandığını iddia ederken 2 Temmuz günü her yıl olduğu gibi kitlesel katılımla gerçekleştirilen anma etkinlikleri arifesinde çıkacak kararla bir provakasyon yaratılabileceğini düşünmek paranoyaklık olmasa gerek. Yani son zamanların moda cümlesiyle hiç bir şey olmasa bile bir şeyler oldu.

***

Derken, sanatı yasaklayıp sanatçıları yakanları serbest bırakan gerici siyasal anlayışın iktidar partisinden seçilen Bergama Belediyesi’nin 2 Temmuz günü Yazı Karşılama Şenliği düzenlediği haberi geldi. Müzikten, sanattan “rahatsız olanlar” biz değiliz. Ancak sanatçılardan, aydınlardan rahatsız olup onları ateşe veren zihniyet bugüne kadar hiçbir 2 Temmuz günü Sivas Katliamı’nı kınayan, adaletin izini süren bir açıklama yapmadı. Aksine katilleri önce Madımak otelinde bir anı köşesinde kurbanlarla birlikte anarak onurlandırdı. Sonra bu insanlık suçunun zaman aşımını “hayırlı buldu”, kişiye özel, keyfi afla eli benzin bidonlu katili serbest bıraktı.

***

Deprem yardım kolilerini zimmetine geçiren, kamuya ait tarım arazilerini satışa çıkaran, skandal kararlarla anılan Bergama Belediye Başkanı Hakan Koştu da böyle büyük bir acıyı yok sayıp “şenlik” yapmakta elbette beis görmez. Seçilir seçilmez ilk işi Bergama Araştırmaları Kütüphanesi’nde görev yapan Aydın İleri’ye, şehir tiyatrosu çalışanlarına mobbing uygulamak olan birinin Bergamalı şair Metin Altıok’un farkında olması beklenebilir mi? Sivas Katliamı’nda ateşe verilen 35 canımızın acısına vicdanında yer bulabilir mi? CHP’li başkanımız Mehmet Gönenç; “Diyonisos'tan Metin Altıok'a Bergama ve Şiir” başlıklı bir etkinlik düzenlemiş, kente bir Metin Altıok Parkı kazandırmıştı. Sivas’ta yitirdiğimiz canlarımızı her zaman Bergama’da etkinliklerle andık. Adalet çağrımızı yineledik.

***

Behçet Aysan’ın dizelerinde olduğu gibi “Değişen bir şey yok. Aynı gökyüzü aynı keder…”

“Mevcut hayatı hırpalıyoruz, bir taraftan da kendimizi hırpalıyoruz. Kendi kendini hırpalamayan bir insan eninde sonunda alışmaya mahkûmdur. Her şeye alışılır. Kana bile alışılmıştır. Alıştırmayacaksınız kendinizi. Mümkün olduğu kadar kendi kendinizi de kanatacaksınız.” Bu cümle babamın. Kendi acılarımla hırpalanırken ülkem zehirlenirken, toplum yozlaşırken, bizi yönetenlerin kana alışmışlığıyla her gün yeni bir acıya uyanıyorum.

***

Biz katilimizi tanıyoruz, onların 28 yıllık ‘sürek avı’, bizim 28 yıllık ağırlığımız, acımız. Şaşırmıyoruz ama yılmıyoruz da. Yarın her yıl olduğu gibi yitirdiklerimizi anmak için başta Sivas olmak üzere her yerde olduğu gibi İzmir’de Alevi dernekleri, sivil toplum kuruluşları ve siyasi partilerle birlikte buluşacağız. Akşam İzmir Büyükşehir Belediyemizin katkılarıyla Metin Altıok ve Behçet Aysan Şiir Ödülleri için buluşup sanat susmaz, müzik yasaklanmaz, türküler yanmaz diyeceğiz. “Şiir yaşasın!” diyeceğiz.
Gelin paylaşalım. Acılara alışmayalım.