Günde iki panel bir oturuma katılan Korkut Boratav’ı Cuma günü iki kez dinledim. Biri, Milli Kütüphane’de, TMMOB Sanayi Kongresi’nde, diğeri ODTÜ’de Sosyal Bilimciler Derneği Kongresi’nde..

Günde iki panel bir oturuma katılan Korkut Boratav’ı Cuma günü iki kez dinledim. Biri, Milli Kütüphane’de, TMMOB Sanayi Kongresi’nde, diğeri ODTÜ’de Sosyal Bilimciler Derneği Kongresi’nde.. Her iki konuşmasında da vandal kapitalizmin tahakkümünden söz edip dünyada sağa kayışa değinen Hoca yine her zamanki gibi iyimserdi, enseyi asla karartmıyordu. Hoca’ya göre rakkas sağa doğru yol almış ve tamamen sağa dayanmış olup şimdi sola evrimle durumundaydı .

Sokağa çıktım. Kalabalık karanlıkta bir oraya bir buraya iyeleri sırtına yapışmış zağarlar gibi nefes nefese, inip kalkarak dalgalanıyordu. Sarkaç sağa yaslanmış ve orda çakılmış kalmış gibiydi. Sokaklarda sirke satan suratların, çukurlarına kaçmış gözleri böyle diyordu..

Oysa Foucault Sarkacı dönüyordu, dünya dönüyordu ve yer çekimi kadar gerçekti direnenlerin varlığı..

Yarın 21 Aralık. Yarın yer çekimi kadar gerçek olan direnenler, sayılarına bakmadan sokaklarda olacaklar.. Eğitim, öğretim sokağa taşınacak. Ayaza kurulacak tahta sıralar. Tebeşirler hak yazacak, özgürlük yazacak, adalet yazacak, kışın soğuğuna ve de vandal kapitalizmin kanı çekilmiş yüreğine.

Ve silgiler ellerde olacak, zulüm hayatın tahtasından silinsin diye ..

Radyo onkolojinin karanlık koridorlarından gün ışığına çıkacak teknisyenler, daha az radyasyon solumak için. Karşı çıkacaklar her geçen gün uzatılan radyasyonlu mesai sürelerine.

Karşı çıkacaklar, zira fink atmakta sokaklarda zorbalık..Orhan Veli’nin şiir günlerinde kalmış bedava su bedava hava. Artık ne su bedava ne de hava. Lakin baskılar bedava, zulüm bedava insan hayatı hala bedava..

İki kaşık dua yetmiyor artık, hatimlere gark oluyor günahkarlar ve kürek çekmekten elleri şişiyor imamın.

Yarın 21 Aralık. Perdeleri çekilmiş hanelerde her umut bir yara, ölene kadar kanayan..

Van bir kez daha sallanmış. Depreme ne hacet diyor Halo, hepimiz devrilen günlerin altında kalmışız.

Sessizlik….

Orda kimse var mı?

Sessizlik…

Yalnızca, gecenin ayazında sidikli mahalle duvarına yaslanmış, boşalmış şarap şişesine bakıp bakıp düzenin yedi ceddine küfreden bir berduş..Ay bulutlar ardına saklanıyor hicabından. Hicapsızlar, gündüz vampirleri zulme doymaz başlarını koyuyorlar yastığa..Düşlerinde kefal ağzı varoşları dolaşıyorlar ellerinde Kıbrıs oltaları.

Varoşlara gece inmiş. En iyi ahh ve en uzun of çekenler; batan güneşle hayatı gündüz kutusuna koyup, her şeyi unutmak üzere başka bir kutu açıyorlar geceye. Fatmagül’e ağlayıp Ali Kaptan’a öfkelenerek bitecek gece.. Dışarıda ellerinde Kıbrıs oltalarıyla çakallar dolaşmakta..

Yarın 21 Aralık. Eşkiyalar meydanlara inecek.. Rengarenk gömlekleriyle eşkiyalar, elleri nasırlı, ayağı çamurlu eşkiyalar, şarabi eşkiyalar, turabi eşkiyalar….

Yarın 21 Aralık. En güzel mücadele sokakta demlenir.

Çeekk zorbaya bir demli çay!

Mücadelenin dumanı tüttükçe sokaklarda, eğilsin zorbanın kumpası, ürksün çayın kızıl deminden.