Yarını bugünden kurmak için

Volkan ATEŞ

İşçi sınıfıyla birlikte tüm dünya ikinci kez pandemi koşullarda 1 Mayıs’ gidildi. Bu süre içerisinde sadece 1 Mayıs günlerinde değil 14 aydır emekçiler taleplerini kitlesel şekilde ifade edemediler. Patrona tam serbesti sağlanırken emekçinin eli kolu bağlandı.

Bu sürecin aşılması için atılması gereken adımları SOL Parti Başkanlar Kurlu Üyesi İlknur Başer değerlendirdi. Başer'in değerlendirmeleri şöyle:

ORTAK PRATİKLER ÖRGÜTLENMELİ

1 Mayıs’ın işçiler, emekçiler açısından tarihsel anlamı büyük. Ve bu tarihsel miras; işçilerin gündelik yaşam kültürü, siyasal düşüncesi ne olursa olsun bugüne taşınıyor. İşçiler; üretimdeki kilit roldeki gücünün ve sömürünün farkındalığında henüz olmasa dahi 1 Mayıs denildi mi tüm emekçilerin gözü, kulağı bu tarih oluyor. Mayıs’ı kendilerine ait gün olarak görüyorlar. 1 Mayıs’ın ortaya çıkışına temel oluşturan başta 8 saatlik işgünü mücadelesi; bugün sömürünün derinleştiği, perdelenmeye çalışıldığı koşullarda güncelliğini koruyor. Çalışma süresi mücadelesi emek yağmasına önemli bir müdahalelerden biri. Çünkü; bugün esnek, kuralsız, güvencesiz çalıştırma ve işsizliğin derinleştiği koşullarda 10-12 saat ve üzerine çıkan çalışma koşullarında emekçiler açısından 7-8 saatlik işgünü demek yaşamak demek. Bu nedenle 1 Mayıslar ve eylemlere katılmak işçi ve emekçiler açısından önemli. Ancak son yıllarda 1 Mayıslara katılımında da düşüşler yaşanıyor. Bunun temel nedeni elbette sınıfın örgütsüz olması. Siyasal İslamcı rejim şükür ve biat etmesi istenen her şeye rıza gösteren emekçiler istiyor. Böylece sömürü mekanizmaları görünür olmaktan çıkıyor. Oluşturulmak istenen hegemonyanın karşısında işçilerin, emekçilerin, kadınların ve gençlerin özne olduğu, söz ve karar süreçlerine katıldığı sol değerlerin hakimiyetinde bir kültürel inşanın mahallelerden, işyerlerinden inşasıyla 1 Mayıslar çoğaltılabilir. Yabancılaşma üreten siyasal İslamcı kapitalist rejimin panzehri sol değerlerin hakimiyetindeki kolektif yaşam pratiklerinin her yerden örgütlenmesidir. Eşit, özgür, kamucu, laik, emekçi halkın nesne değil, özneleştiği dayanışmacı bir yaşam.

HEPİMİZ İÇİN 1 MAYIS BAŞLANGIÇ OLSUN

1 Mayıs emeğin, emekçinin, ezilenlerin ortak birlikte mücadele günü. Çünkü bu sömürü sisteminin çarkları, kurumları bir avuç sermaye dışında tüm kesimleri eziyor. Gençler, işsizlik ve geleceksizlik kıskacında yedek işgücü olarak konumlandırılıyor, özgür düşünceleri ve hayalleri sistemin eğitim kurumları tarafından zapturapt altına alınmaya çalışılıyor. Değersizleştirilen bakım emeği, ev içi emekle yeniden üretim süreci kadınların sırtlarına yıkılıyor. Ataerkil sistem tarafından üretilen rol ve kalıplarla bedenine, emeğine, davranışlarına şiddetle ve baskıyla müdahale ediliyor. Tarım üreticilerinin toprakları şirketlerin istilasına açılmış, emekleri değersizleştirilmiş ve borçlandırılarak yaşamaya mahkum bırakılıyor. Emekli, esnaf sefalete mahkum ediliyor. Doğa; ormanlar, denizler-kıyılar, dereler, tarım arazileri metalaştırılmış ve şirketlerin kar aracına dönüştürülüyor. Dolayısıyla sömürü sistemi her yeri kanserli hücre olarak sarmış, yaşamı sermaye için tüketirken her yerden topyekun mücadele ile karşısına çıkmak gerekir. Tüm ülkede emekçi halkın örgütlenmiş gücünün 1 Mayıslarda ve her yerde, her gün süreklileşen mücadelesiyle, milyonların ortak mücadelesinin bir program çerçevesinde buluşmasıyla emeğin egemen olduğu bir ülke kurulabilir.

SÖZ VE KARAR ÇALIŞANLARIN

Bu sömürü düzeninin değişmesi, işçi sınıfının örgütlenmesi; bugünkü rejimin sınırları çerçevesinde kalan düşünce sisteminin aşılması, emeğinin değerinin, her türlü sömürünün farkına varılması ve sistemin emekçilerin örgütlü gücüyle yıkılabileceği bilincinin yerleşmesiyle mümkün olabilir. Bunun için de ekonomik, ideolojik ve politik mücadelenin birlikte örgütlenmesi önemli. SOL alternatif program ve mücadele perspektifine ihtiyaç var. Örgütlenme araçlarından olan sendikalardaki bürokratizmin parçalanmasına, işçilerin söz ve karar sahibi olduğu örgütlenmelere ihtiyaç var. Aynı zamanda yukarıda belirttiğim SOL bir kültürün örgütlenmesine.

Bugün liberalizm ve siyasal İslamcı rejimin bireysel kurtuluşu, fıtrat ve şükür kültürünü yaymaya çalıştığı aşikar. İşçi ve emekçilerin yaşadığı temel sorunları ve talepleri fiili, meşru ve militan bir mücadele hattıyla örgütlemeye, güvenceli, güvencesiz tüm emekçilerin ortak örgütlenmesi ve dayanışmanın yaratılması ihtiyaç olarak duruyor.