Bugünün emeklilerinin durumu ortada. Fakat, bu vahim duruma el atılmazsa yarının emeklileri ülkenin en önemli toplumsal sorunu olacak.

Yarının emeklilerini hayal ettiniz mi?
Fotoğraf: İHA

Ozan GÜNDOĞDU

“Bütün İngiltere’yi saran koyun sürüleri. Başka yerlerde o kadar tatlı, o kadar tok gözlü olan bu hayvanlar sizin memleketinizde öyle açgözlü, öyle doymak bilmez olmuşlar ki, insanları bile yiyorlar, kırları, köyleri, evleri silip süpürüyorlar.”


Çin’e, Hindistan’a giden gemilerle ticaret yolları oluşturan İngiliz ticaret burjuvazisinin, İngiltere topraklarını nasıl dönüştürdüğünü bu şekilde anlatıyor Thomas More. Tarihin bu evresinde, yani 16’ncı yüzyılda, ticaret yolları ve imkânları hızla artıyor. Bu esnada bir ada ülkesi olan İngiltere’de ticaret sermayesinin üyeleri, kendi monarklarından imtiyazlar koparabilmeyi başarmış durumdalar. Bu tarihsel süreç, Thomas More’un meşhur sözüne ilham veriyor: “Eskiden köylüler koyunları yerdi, şimdi koyunlar köylüleri yiyor.” Çünkü konu uluslararası ticaret olduğunda o yıllar için sihirli ürünün adı “yün”dü. Böylece soğan, patates tarlalarının yerini meralar almaya başladı. Peki ya o tarlaları süren köylüler?

Özgür emek, tarih sahnesine böylece çıktı. Büyük toprak sahipleri tarlaları koyunlarla doldurunca kente göçe zorlanan köylüler bugünkü anlamıyla modern işçi sınıfının ataları oldular. Hemen hemen 500 yıl önce “ne iş olsa yaparım” diyen ilk işçiler, zaman içinde ama hızlıca işlerinde uzmanlaşmaya başladılar. Bu esnada onları işe alan sermaye sahipleri de işçilerin verimliliğini artırmanın yollarını hiç duraksamadan aradılar. Bir yanda emek sahipleri diğer yanda sermaye sahipleri… Son 500 yıllık tarihimiz içinde bu iki sınıf toplam dört adet gelir elde edebildi.

Emek sahiplerinin kazancına “ücret” denirken, sermaye sahipleri “kâr, faiz ve rant” denilen 3 tip geliri elde edebilir. Fakat emeğin kazandığı ile sermayenin elde ettiği gelir arasında nitelik olarak çok temel bir fark var. Bir kişi eğer sermaye sahibiyse hayatının sonuna kadar faiz ve rant geliri elde edebilir. Hiç işe gitmese bile kâr payı banka hesabına yatabilir. Buna karşılık emek sahibi, hayatının sonuna kadar çalışamaz. Çalışmak istese bile onu çalıştıracak bir patron bulamayabilir. Bu üretim ilişkisinde emeğin karşılığı geçimlik ücrettir. İşçi, ertesi gün işe gelebilmeli, o halde barınabilecek bir evi, karnını doyurabilecek gıdası olmalıdır. Bu durumda, yaşı ilerlediğinde, gelirsiz kaldığında onu büyük bir yıkım bekleyecektir. Geride bıraktığımız 500 yılda, işçi sınıfının mücadelesi, iktidarları “emekli maaşı” dağıtmaya bu yüzden zorladı. Emeklilik sisteminin olmadığı zamanlarda, işçi, işten atılana kadar çalışır, bu esnada geçimlik ücret aldığı için tasarrufu da bulunmaz. Böylece çalışma verimliliği düştükten sonra perişanlık içinde yaşar.

Buradan hareketle, bir emeklilik sistemi aksamaya başladığında ortaya çıkabilecek sorunları öngörmek zor değil. Türkiye’deki mevcut emeklilik sisteminin kendisini tekrar ederek yıllar yılı sürdüğünü hayal edelim. Emeklilik maaşına ve düzenine hiç dokunmayalım. Bu durumda, birkaç yıl sonra, 2030’lardan itibaren yaşayacaklarımızı kayda geçirmek anlamlı olabilir.

1- Bugün 70 yaşın üzerindeki emeklilerin önemli kısmı, çalıştıkları süre boyunca iyi kötü ev sahibi olabildi. Hem emekli ikramiyeleri ev fiyatlarına göre daha güçlüydü hem de işçi çalıştığı süre boyunca ücretinin bir kısmını tasarruf edebiliyordu. Köyde atadan dededen kalan topraklar da kentte ev sahibi olmaya yardımcı oluyordu. Bu imkâna sahip olmayan işçiler içinse sosyal yardımlar devreye sokulabiliyordu.

Peki ya 2000’li yıllarda çalışmaya başlamış 2040’lı yıllarda emekli olacak işçiler? Onlar bu süre içinde aynı oranda ev sahibi olabilecek mi? Bugün dahi 30 yıllık kamu hizmeti olan bir devlet memuru, emekli ikramiyesiyle bırakın evi, bir otomobil bile alamıyor. Bu sistem değişmezse, yarının emeklilerinin barınma sorunu büyük bir sosyal krize dönüşecek. Huzurevleri, 2030’lu yıllarda en çok dile getirilen toplumsal taleplerden olacak. 2040’lı yıllar sokaklarda yaşayan yaşlı insanlarla dolacak. Bugün emeklilik sistemini bir finans sorunu olarak görenler, yarın sosyal yardımlarla ayakta tutmaya çalıştıkları bir sistem yaratmış olacaklar.

2- Bugün 70 yaşın üzerindeki önemli bir kısım köyden kente göç etti. Bugün emeklilerimizin öyle ya da böyle, gitmeseler de kalmasalar da bir köyleri var. Köyün hiçbir katkısı olmasa bile, kentteki işçi için bu durum önemli bir güvence. Hem köydeki atadan deden kalan toprak, hem de gelirin sert biçimde azalması halinde sığınılacak bir liman…

Fakat köyden kente göç süreci 2010’lu yıllardan itibaren tamamlanmış görünüyor. Hiç değilse tamamlanmaya ramak kalmış… Bu durumda, bugünün işçi sınıfının köyle bağı çok daha zayıf. Bizim ülkemiz için bunun bir anlamı da güvencesizlik. Emeklilik sisteminde köklü bir düzenleme yapılmazsa, yarının emeklileri, kentler için büyük bir toplumsal soruna dönüşecek.

3- Köylülüğün, kentteki işçiye iaşe desteği de bulunur. Köyden gelen kışlık gıda, kentteki işçinin tasarrufunu arttırır, geçimini kolaylaştırır. Bugünün emeklilerinin önemli kısmı, çalışma hayatları boyunca köyden gelen iaşeden de faydalanabildiler.

Yarının emeklilerinin böyle bir avantajı olmayacak. Aynı anda gıda fiyatları da emekli maaşlarından daha hızlı artıyor. O halde, yarının emeklilerinin barınma gibi büyük bir sorunu da gıda olacak. Emekli maaşlarında köklü bir düzenleme yapılmazsa yarının emeklileri hem kira hem gıda masraflarını karşılayamayacak.

Bugünün emeklilerin durumu ortada. Fakat, bu vahim duruma el atılmazsa yarının emeklileri ülkenin en önemli toplumsal sorunu olacak. “Yaşamak için çalışmak zorunda olmak” hali, ölene kadar devam edecek. Güvenlik görevliliği, kasiyerlik, taksicilik bilimum hafif işlerin hepsi ek iş yapmak zorunda olan 70’li yaşlarındaki insanlar tarafından yapılacak. Çalışırken ölen işçiler, ülkenin önemli gündemlerinden olacak. Çünkü mevcut istihdam yapısında gençlerle rekabet etmeye zorlanan yaşlılar, kendilerini fiziken zorlayacak işlere “tamam” demek zorunda kalacak. Kira sorununa el atılmazsa, çalıştığı süre boyunca ev sahibi olamayan işçi sınıfı, emekliliğinde çocuklarının evine sığınacak. Emeklilerin elindeki tek güç oy pusulaları olduğu için, emeklilerin oyunu almaya çalışan politikacılar, her semte huzurevi yapmayı vadedecek. Sağlık sorunlarının kronikleştiği ileri yaşlardaki insanlar yetersiz beslenme sorunuyla karşı karşıya olacak.

Emeğiyle geçinmek zorunda olanlar, tarihin bu evresinde yine sahneye çıkmak zorunda kalacak. Görünen köy kılavuz istemiyor.