Yas Evi ile Tutuk Evine Dönüşen Bir Ülke...
Yas Evi ile Tutuk Evine Dönüşen Bir Ülke
Şoklarla Hafıza Sorunu Yaşayan Bir Toplum!
35 kişi bombalanarak öldürülüyor Uludere’de. Şimdilik gizli bir soruşturmadan öte bir şey yok. Yastayız, bekliyoruz.
Diyarbakır’daki eski cezaevinde kafatasları bulunuyor. Şimdilik 15, ama artacağı ortada. Bakalım ne çıkacak? Acılı, öfkeli, bekliyoruz.
Hopa’da Başbakan’a taş atan çocuklar tekrar tutuklanıyor. Bakalım arkası nasıl gelecek? Kaygılıyız, bekliyoruz.
Çok sayıda gazeteci tutuklu. Kimi Kürt meselesinde taraf olduğu, kimi cemaati konu edip üzerine gittiği için. Bakalım sonu nereye varacak? Tutukluyuz, bekliyoruz.
Hrant Dink öldürüldü beş yıl önce. Kahrolduk, adalet bekledik.. Hiç değilse bu sefer! Olmadı... Örgüt bağlantısı bulunamamış mış! Sokaktaki adamın gördüğünü hakimler bulamamışlar! Daha birkaç gün önce telefon bağlantılarından söz ediliyordu ama meğer hepsi boşmuş!!! İsyandayız, bekliyoruz.
Geçmişin acıları ve ayıpları şamar gibi yüzümüze vuruyor ama bugün hala insanları mağdur eden, adaleti yaralayan, özgürlükleri boğan bir siyasetten medet umanlar iktidarda. Sokaklar dolup boşalıyor, bekliyoruz.
Daha bir sorunla özdeşleşmeden, daha bir acının yasını tutamadan bir diğeriyle karşılaşarak yaşıyoruz. Acılı, şaşkın, bekliyoruz.
Her geçen gün, gündem yaratmakta da, gündem değiştirmekte de mahir stratejilerle sersemledik, bekliyoruz.
Bekliyoruz da, neyi?
Unutmayı mı? Avutulmayı mı?
***
Başkalarını bilmem ama, bunca acı, kaygı ve isyan içinde bende sözcükler tükeniyor bazen. Oysa sözü bırakmamak, konuşmaktan vazgeçmemek gerektiğini de biliyorum. En iyisi, sözü ehline bırakmak...
İşte bu ülkenin iki büyük şairinden, yıllarca önce dökülmüş nefesler, umutlar, yollar, işaretler...
5 aralık 1945
Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,
akar suyun,
meyve çağında ağacın,
serpilip gelişen hayatın düşmanı.
Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına:
--çürüyen diş, dökülen et--,
bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler.
Ve elbette ki, sevgilim, elbet,
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle.: işçi tulumuyla
bu güzelim memlekette hürriyet...
***
9 Ocak ‘ta ölen Cemal Süreyya’dan bir rüzgar çağrısı...
Di Gel
Hem ayrıldık hemi de öldük
Kimimiz haritanın bir ucunda; kimimiz öbür
Kimimizin gözlerinde jandarma mavisi
Kimimizin bayrağı naftalin içinde.
Ah! İnanmadık bir türlü inanamadık
Gökyüzü acıyım demedi bize
Kaç turna sürüsü süzülüp gitti
Buğdaylar kaçıncı sarardı üstümüze.
Ah! Umutsuz türküler yaktık, ağladık
Biz dayanamaz olduk gayri
Di gel gayri zalim ürüzger
Di gel...
Şoklarla Hafıza Sorunu Yaşayan Bir Toplum!
35 kişi bombalanarak öldürülüyor Uludere’de. Şimdilik gizli bir soruşturmadan öte bir şey yok. Yastayız, bekliyoruz.
Diyarbakır’daki eski cezaevinde kafatasları bulunuyor. Şimdilik 15, ama artacağı ortada. Bakalım ne çıkacak? Acılı, öfkeli, bekliyoruz.
Hopa’da Başbakan’a taş atan çocuklar tekrar tutuklanıyor. Bakalım arkası nasıl gelecek? Kaygılıyız, bekliyoruz.
Çok sayıda gazeteci tutuklu. Kimi Kürt meselesinde taraf olduğu, kimi cemaati konu edip üzerine gittiği için. Bakalım sonu nereye varacak? Tutukluyuz, bekliyoruz.
Hrant Dink öldürüldü beş yıl önce. Kahrolduk, adalet bekledik.. Hiç değilse bu sefer! Olmadı... Örgüt bağlantısı bulunamamış mış! Sokaktaki adamın gördüğünü hakimler bulamamışlar! Daha birkaç gün önce telefon bağlantılarından söz ediliyordu ama meğer hepsi boşmuş!!! İsyandayız, bekliyoruz.
Geçmişin acıları ve ayıpları şamar gibi yüzümüze vuruyor ama bugün hala insanları mağdur eden, adaleti yaralayan, özgürlükleri boğan bir siyasetten medet umanlar iktidarda. Sokaklar dolup boşalıyor, bekliyoruz.
Daha bir sorunla özdeşleşmeden, daha bir acının yasını tutamadan bir diğeriyle karşılaşarak yaşıyoruz. Acılı, şaşkın, bekliyoruz.
Her geçen gün, gündem yaratmakta da, gündem değiştirmekte de mahir stratejilerle sersemledik, bekliyoruz.
Bekliyoruz da, neyi?
Unutmayı mı? Avutulmayı mı?
***
Başkalarını bilmem ama, bunca acı, kaygı ve isyan içinde bende sözcükler tükeniyor bazen. Oysa sözü bırakmamak, konuşmaktan vazgeçmemek gerektiğini de biliyorum. En iyisi, sözü ehline bırakmak...
İşte bu ülkenin iki büyük şairinden, yıllarca önce dökülmüş nefesler, umutlar, yollar, işaretler...
5 aralık 1945
Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,
akar suyun,
meyve çağında ağacın,
serpilip gelişen hayatın düşmanı.
Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına:
--çürüyen diş, dökülen et--,
bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler.
Ve elbette ki, sevgilim, elbet,
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle.: işçi tulumuyla
bu güzelim memlekette hürriyet...
***
9 Ocak ‘ta ölen Cemal Süreyya’dan bir rüzgar çağrısı...
Di Gel
Hem ayrıldık hemi de öldük
Kimimiz haritanın bir ucunda; kimimiz öbür
Kimimizin gözlerinde jandarma mavisi
Kimimizin bayrağı naftalin içinde.
Ah! İnanmadık bir türlü inanamadık
Gökyüzü acıyım demedi bize
Kaç turna sürüsü süzülüp gitti
Buğdaylar kaçıncı sarardı üstümüze.
Ah! Umutsuz türküler yaktık, ağladık
Biz dayanamaz olduk gayri
Di gel gayri zalim ürüzger
Di gel...