Yasama çalışmalarında başlıca üç olumsuzluk: teklifi hazırlama tarzı, torba şeklinde düzenleme, Anayasaya aykırılık.

>> Teklifi, vekiller değil bürokratlar hazırlıyor…
>> Yasalar, torba şeklinde, kimi zaman adsız metinler olarak hazırlanıyor.
>> Anayasallık ön incelemesi yapılmadığı için, anayasaya açıkça aykırı yasalar kabul ediliyor.

27. yasama döneminin 4. yasama yılının ilk yasa önerisi, bu saptamaları doğruluyor: 2/3113 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi.

Plan ve Bütçe Komisyonu’nun torba tarzı yasamanın aracı haline getirildiğinin de bir göstergesi. Öneri, dokuz farklı yasada değişiklik öngörmekte.

2003’te TBMM’de oybirliği ile kabul edilen ve “kamu maliyesi anayasası” olarak nitelenen 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, bütçe görüşmelerine 10 gün kala neden değiştirilmekte?

Cumhurbaşkanlığı raportörleri ve yardımcıları adı altında yeni bir meslek kategorisinin öngörülüyor. Görev tanımı yok… Fakat esasen bu önerinin, başlığı ile hiç ilgisi olmayan başlıca düzenleme, baz istasyonlarına ve OHAL mağdurlarına ilişkin. Önerinin en dikkat çeken bir başka özelliği, Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarının çokluğu. 15 maddelik önerinin 5 maddesi, AYM iptal kararı esas alınarak düzenleme yapıyor. Biri CBK iptaline, dördü ise yasa iptaline ilişkin.

CEZASIZLIK, CESARETLENDİRME VE CİNAYET

AYM kararına karşın, kaçak baz istasyonlarına af getirildi: “Ruhsatla sağlanmak istenen nihai amacın kamu yararı olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle yapı ruhsatı alınması konusunda getirilecek bir istisna kuralın kamu düzeni, güvenliği ve esenliğini zedelememesi ve kamu yararının gerçekleşmesini engellememesi gerekir.” saptamasından hareketle AYM, iptal kararında şu gerekçeyi kullandı: “ elektronik haberleşmeyle ilgili alt yapı oluşumunda kullanılan yapılara ayrıcalık tanınarak bunların yapı ruhsatından ve yapı kullanma izninden istisna tutulması, bu yapıların imar mevzuatı kapsamı dışında tutulması anlamını taşımakta, elektronik haberleşmeyle ilgili alt yapı oluşumunda kullanılan taşınır, taşınmaz mal ve teçhizatlar yönünden imar hukukunda denetimsiz bir alan oluşturmakta ve Devletin bu konudaki gözetim ve denetim görevini yerine getirememesine sebep olmaktadır.” (2009/121).

Ne var ki, AYM kararını yok sayan teklif, 15 metrenin altında olan ve baz istasyonu olarak bilinen kule ve diğer ekipmanlar için ruhsat gerekliliğinin olmadığı ve yalnızca izin belgesinin yeterli olacağı öngörmekte; korsan istasyonlara getirdiği af için yaptığı çelişkili ve yasa tekniğine aykırı düzenleme tarzı ile, sağlık ve yaşam hakkı yerine haberleşme özgürlüğü adına, dizginsiz bir baz istasyonları sektörü yaratmayı amaçlamakta. Kısacası, sektörde cezasızlık, yasadışılığı cesaretlendirecek ve “cinayet”leri azmettirici bir etki yaratacak.

“SİVİL ÖLÜMLER”, DEVAM MI?

OHAL KHK’leri ile görevden alınan onbinlerce kamu görevlisi için ek tedbir adı altında öngörülen yasaklara karşı da başvuru olanağı yasaklanmıştı. AYM, ek önlemler olarak öngörülen pasaport yasağı, mallara el koyma gibi anayasal hakları doğrudan ihlal eden yasaklara karşı hukuki başvuru yolunu kapatan düzenlemeyi iptal etti (2019/92).

Öneri ile başvuru yolu getiriliyor gibi görülse de ilgili kurumalara yapılacak başvurulara ilişkin İdare’ye altı aylık yanıt süresi tanınması ve Ankara İdare Mahkemelerinin yetkili kılınması vb hak arama özgürlüğünü zorlaştırıcı düzenlemeler, mağduriyetleri pekiştirecek.

Sonuç olarak, 27. Yasama dönemi 4. Yasama yılı ilk yasa önerisinin usul ve içerik olarak Anayasaya aykırı ve yaşam hakkını tehdit edici vb, olumsuzluklar, Cumhur İttifakı alışkanlıklarında herhangi bir değişiklik olmadığı gibi daha tehlikeli bir yöne girdiğini teyit etmekte. Bu nedenle, “tek kişi yönetimi”nin damgaladığı anayasal yapının sürdürülemezliğini bir kez daha gözler önüne sermiş bulunmakta ve demokratik anayasa sürecine ivme kazandırma gereğini gözler önüne sermektedir.