Ülkemizde böyle dönemlerde, özellikle savaş tamtamları ve fetih histerisinin en küçük bir eleştiriyi bastırdığı, soyut barış temennisinin bile kriminalleştirip ihanetle eşdeğer sayıldığı günlerde savaş karşıtı/barış yanlısı bir tutum almak her zamankinden zor oluyor. Zor ama bir o kadar da kıymetli. Özellikle ait olduğunuz örgütlü yapı ya da siyasi parti ile farklı düşünüyorsanız daha zor. Aldığınız tutumun ülke lehine olduğunu düşünüyorsanız daha kıymetli. Kişisel olarak ne kadar riskli olursa olsun bu gibi durumlarda doğru bildiğimi savundum, gene savunacağım. Yazıya provokatif ve absürt bir soruyla başlayacağım: Diyelim ki sabah uyandığımızda tarım bakanımız facebooktan Avusturya’ya savaş ilan ettiğimizi açıklıyor. Kamuflajları giymiş Viyana’ya girinceye kadar durmayacağımızı, zaten oraların bir zamanlar bizim olduğunu, Avusturya’nın terör örgütlerine destek verdiğini anlatıyor. Harekâta kendisinin komuta edeceğini, sadece bedelli askerlerden oluşacak ordumuza, maaş verdiğimiz Neonazi grupların destek olacağını anlatıyor!

“Ne oluyor yahu!” demez misiniz? Yapılan “şeyi” hedefinden yöntemine kadar eleştirmez misiniz? Ülkeye vereceği olası zararları tartışmaz mısınız? Yoksa bu tartışmaları yapanlara vatan haini mi dersiniz? Gene “vatan haini deriz” diyorsanız yazının gerisini okumanıza gerek yok! Ama kafanızda azıcık soru oluştu ise, iktidarın arkasında koşulsuz şartsız sıralanmanın her zaman doğru olmayabileceğini kabul etmiş oldunuz. Yani bir askerî harekâtı/savaşı eleştirmek kategorik olarak hainlikle eş tutulamaz. Tam tersi yurtseverliktir. Buraya kadar yazdıklarım milliyetçi duygularla hızlı refleks verip eleştirileri ihanetle eşdeğer tutan her siyasi düşünceden yurttaşlarımızaydı.

Şimdi bu absürt senaryodan kademe kademe yaşadığımız “şey”e gelelim. “Şey” diyorum çünkü, bakanlardan birisine göre savaş, bir başkasına göre terörle mücadele, TOKİ’ye göre inşaat, Trump’a göre “izin verdiği sınırlar içerisinde IŞİD’lilerin sorumluluğunun Türkiye’ye devri ve aptal savaşın sona erdirilmesi”, Cumhurbaşkanı ve Diyanete göre Fetih! Ama hepsinin dilinden düşürmediği Suriye’nin toprak bütünlüğü ve istikrarı! Cihatçılardan ordu kurup, eğitip donatıp maaş verip önünüze geçirmişsiniz, paralel ordu kurmuşsunuz istikrardan bahsediyorsunuz! Şaka gibi! Henüz amacı/hedefi konusunda bile aktörlerin ortaklaşmadığı ortada. Cesur ve namuslu kalemler, emekli askerler muhalif basında bu belirsizliklere dair yeterince sorgulama yaptılar. Hatta koşulsuz destek veren bir siyasi “yapılan harekât, sınırı 30 km ileri taşımaktan başka bir işe yaramaz” diyerek “sağlam” bir eleştiri getirdi! Belirsizliklere ve risklere dair yazılacaklar artık tekrara düşmek olacaktır. Bu kadar belirsizliğin olduğu ortamda soran, sorgulayan, barış diyenlerin şeytanlaştırılmasıdır asıl vatana ihanet.

Askeri, ekonomik ve toplumsal maliyeti bu kadar ağır olacak bu “şeyin” ülkemizin iç politikası ile ilgisinin propaganda edilen gerekçelerden daha fazla olduğu ortada. Öcalan’ın mektubu, kayyum uygulamaları, CHP’yi PKK ile eşdeğer tutma girişimlerinin başaramadığını bu “şey”le elde etmiş oldu iktidar. Yerel seçimlerde ortaklaşan seçmen iradesine tamiri çok zor bir darbe indirdi.Maalesef bu tuzağın işlevsel hale gelmesinde asıl belirleyen CHP’nin tezkereye verdiği destek oldu. Bu tezkere ve tartışmalar hem Kürt sorununun güncellenerek kalıcı çözümü için, hem sıvasız yoksul evlere gelecek cenazelerin engellenmesi için, savaşın sınıfsal niteliğinin ortaya konulması için, Ortadoğu Halklarının antiemperyalist bir çizgide dayanışmasının inşası için, AKP’nin özünde ABD’ci çizgiye hizmet eden iki yüzlü politikalarının teşhiri için, Suriye yıkımında Batı’nın sorumluluğunun, Kürt hareketindeki şiddet yanlısı ve ABD’ci eğilimlerin eleştirisi için; ezcümle kurucu cesur bir siyaseti dillendirmek için kullanıla bilinecekken hepsine onay verilmiş oldu. Peki bu tutum İktidarı, CHP ve liderini şeytanlaştırmadan vaz mı geçirecek? Kesinlikle olmayacak bu. Bir yandan siyasi özgürlükler iyice daraltılacak, savaşın faturası yoksullara kesilecek, ekonomik kriz de savaşa havale edilecek.

Umarım Partimin önündeki kongreler ve kurultay, bu politikaların da sorgulandığı, “iktidar bloğunun liyakatli bir fraksiyonu” ile “kurucu cesur bir siyaset yapma” arasındaki salınımımızın ikinciden yana netleştiği bir süreç olur.

Benim çabam bu yönde olacak!

Ve bu vesile ile; savaşa hayır!