Aylardır hasret kaldığım müziğe ulaştım. Mabel Matiz, Islandman, Ayyuka konserleriyle bir nebze olsun kendime geldim, üstümdeki ölü toprağını atıp kalabalıklara karıştım. Ortam gergin, herkes bir çıkış yolu arıyor. Konserler bin bir yasak etrafında gerçekleştirilirken müzik susturulmaya çalışılıyor ama dolmuşlar tıklım tıklım. Bu ne yaman çelişki?

Yasaklar arası konserler

Şu ana kadar gelenin gideni aratmadığı yeni bir yıl görmedim ama 2020 kadar dayak seven bir yılla da ilk kez karşılaşıyorum. Bu yıl gerçekten gerilip gerilip tokatladı hepimizi. Twitter’da takip ettiğim tüm ekonomistleri takipten çıktım çünkü algım ve ekonomi bilgim şu an yaşadığımız durumu kavrayamıyor. Ben ve çevremdeki pek çok insan fakirliğin bambaşka bir boyutuna ulaşmış durumda. Durum hiç iyi değil: Sanatçılar aylardır konser veremedi. Moralleri bitmiş, iptal edilen konserleri 100’e yaklaşan arkadaşlarım var. Müzisyenlerin konseri yoksa pek çok kişinin de işi yok demektir.

Organizatör ve menajerler işin içinden çıkmaya çalışıyor, dijital dünyada içerik enflasyonu yaşanıyor. Çok fazla bilinmeyenli bir denkleme dönüştü bu iş. Kimse önünü göremiyor. Fakat çalışmalar da devam ediyor. İnsanoğlu adapte olmaya, evrilmeye ve hayatta kalmaya kodlanmış bir yapıya sahip. Şu anda birileri farkında olarak veya olmayarak bu durumdan çıkmanın formülünü bulmuş olabilir. Bekleyip göreceğiz.

Aylardır “keşke bir konser olsa da gitsem” deyip durdum en sonunda “üstüme bir konser atın, ne olursa olsun” demeye başladım. Hâlâ dişime uygun, sahneden birilerinin üstünden atlayacağımız bir metal konseri yakalayamadım ve çok uzun bir süre daha bu şansa sahip olamayacağımız kesin gibi.

yasaklar-arasi-konserler-779542-1.

Karantina sonrası ilk gittiğim konser 5 Eylül’de Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’ndaki Mabel Matiz oldu. Uzun yıllardır ilk kez bir konserine gitme şansı yakaladım. Konsere giderken çok heyecanlı olmakla birlikte kalabalıktan da çok korktuğumu itiraf etmem gerek. Toplu taşıma falan kullanmak beni hala geriyor. Konser kalabalıktı, girişte herkesin ateşi ölçüldü, maskesiz kimse alınmadı. Güvenliğin yanında bir kutu maske gördüm, maskesiz olanlara verildiğini düşünerek biraz rahatladım. Sonra sinirlendim: “Kim maskesiz halka karışır şu zamanda?” Konsere ayakta kimseyi almadılar, yeni genelge gereği konserde sudan başka içecek tüketilmedi. Bir şeyler satmaya çalışanlar yoktu. Sigara zaten yasak. Cebimde dezenfektan, elim kolum nereye değerse deli gibi üstüme başıma alkol döküyorum. Ellerim buruştu, sakallarımın rengi açıldı. Güvenlik, maskesini çıkaranlara sürekli uyarılarda bulundu. Bunlar insanı bir nebze olsun rahatlatıyor.

Genel olarak gergin demek istemiyorum ama tutuk bir hava var gittiğim konserlerde. İnsanlar eğlenmek istiyor ama çok kontrollü, eskiden “haydi ayağa” falan diye bağıran sanatçılar ses edemiyorlar haliyle. Kontrollü eğlenmeye alışacağız. Zorundayız. Mabel Matiz’in sahne duruşunu çok beğeniyorum. Gördüğü ilgiyi hak ediyor. Tüm Türkiye’yi durmadan dolaştı, her şehirde konserler verdi ve kariyerini durmadan çalışarak sıfırdan inşa etti. Kendini hiç bozmadı. Her zaman cesur oldu. Bu kadar cesur sözlere imza atmasına ve bu şarkılarla insanları eğlendirmekten hiç vazgeçmemesine hayranım. Satır aralarındaki kelime oyunlarının ardındaki zekâya hayran kalıp sırıtarak izledim konseri. Sanat, kendini frenlemediğin zaman çıkandır biraz da...

yasaklar-arasi-konserler-779541-1.

Konser sırasında bu konser deneyimi ve dijital içerik arasındaki bağı düşündüm. Dijital deneyimin, performansın yanına yaklaşmaya cüret etmesi mümkün değil bence. Seyircisinin gözünün içine bakan ve tek kaş hareketiyle yüzlerce insanı etkileyebilen sanatçı, hiçbir video veya canlı yayında aynı samimiyeti yakalayamaz bence. Ama yolumuz dijitali gösteriyor. Burada samimiyet işini çözen yürüyebilir.

MÜZİKTEN NE İSTİYORSUNUZ?

Mabel Matiz konserinden sonra İKSV’nin 27. İstanbul Caz Festivali kapsamında Ortaköy Feriye’deki iki konserine gittim. 7 Eylül’de Make Mama Proud ve BaBa Zula’yı maalesef kaçırdım. Oysa ki cayır cayır rock yapan ve bunun hakkını çok iyi veren Make Mama Proud’u çok merak ediyordum. 8 Eylül’de Feriye’deki “Vitrin Geceleri” kapsamında Yasak Helva, Pitohui ve Ayyuka, ertesi gün ise (9 Eylül) yine aynı mekânda Guguou, Tuğçe Şenoğul ve Islandman konserlerine gittim.
Öncelikle festival bu yıl çok zor bir işi başarmış, bu bir gerçek. Bir sürü yasağın etrafında, kurallara uyarak bir festival düzenlemek gerçekten zor iş. Festival Direktörü Harun İzer her konser öncesi genel uyarıları hatırlatmak için sahneye çıkıp anons yaptı. Ayakta maalesef konser izlenmiyor. Sahne önünde boşluk var. Seyirciler birbirinden çok ayrı bir şekilde oturarak izliyor konserleri. Sigara ve içki içmek sadece en arkadaki taşlık alanda serbest. Kısacası ön tarafta örneğin Ayyuka sahnedeyken hareket edilemedi. Ayyuka’da insan göbek atmak istiyor ama yapacak bir şey yok. Bu enerjisiz tutuk durum gittiğim tüm konserlerde vardı. Seyircinin bu halini geçirebilecek bir merhem yok şu anda. Sahneye çıkan tüm sanatçılar ‘duran’ kitleye alışmalı, kitle de her coşmak istediğinde bunca yasağın arasında sonunda müzik dinleyebildiği için sevinmeli. Elden bir şey gelmiyor.

Şu anda duran veya durdurulan tek sektör müzik. Daha önce de söylediğim gibi tıklım tıklım konserlere gidelim demiyorum ama dolmuşlar otobüslerde üst üste seyahat edenleri gördükçe “Müzikten ne istiyorsunuz” diye sormadan da edemiyorum.