Yasaklarda tek bir amaç yok
İktidarın sosyal medya platformu yasaklarına ilişkin kararına tepkiler sürerken uzmanlar kararın siyasi, hukuksal, politik boyutlarını değerlendirdi. Açıklamalarda rejimin hayal ettiği toplumu yaratmak istediği vurgulanırken halkın desteğini yitiren iktidarın gerçekleri yasaklarla gizlediği belirtildi.

Politika Servisi
İktidarın baskı ve sansür politikalarının son halkası olan sosyal medya platformlarına ilişkin verilen yasaklama kararları tartışılmaya devam ediyor.
Instagram ve oyun platformu olan Roblox yasaklarının ardından AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da yasağı ‘Karşımızda dijital faşizm var’ sözleri dikkat çekerken iktidar çevreleri de ardı ardına açıklamalarla yasağa sahip çıktı. Bir diğer sosyal medya platformu olan Tiktok da hedefa koyulurken RTÜK, sokak röportajlarını takibe alacağını duyurdu.
İktidar çevreleri yasağa neden olarak çocukların güvenlik kaygısı, ahlak kurallarının gözetilmemesi gibi maddeler sıralarken halkın bütün kesimlerinden ise karara tepkiler yükseliyor. Birçok siyasi parti, emek meslek örgütü ve hukukçular konu ile ilgili ardı ardına suç duyurusunda bulundu. Öte yandan Asal Araştırma şirketi gerçekleştirdiği bir ankette ülkedeki en çok kullanılan platformun Instagram olduğunu açıkladı. Verilere göre Instagram yüzde 30,5 ile ilk sırada yer aldı. Onu yüzde 20,3 ile Facebook takip ederken üçüncü sırada yüzde 18,6 ile Twitter oldu. İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) ve İfade Özgürlüğü Derneği (İFÖD) ise ortak yaptığı açıklamada iktidarın yasaklama kararlarının hak ihlali oluşturduğunu belirtti.
Yasaklamanın hukuksal, toplumsal ve politik arka planlarını Siyaset Bilimci Tanju Tosun, Sosyolog Yavuz Çobanoğlu, ve Anayasa Hukuku Profesörü Korkut Kanadoğlu BirGün’e değerlendirdi.
MUHAFAZAKÂR ELİTLERİN TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ
Siyaset Bilimci Tanju Tosun yasaklama kararının bir yanıyla muhafazakâr elitlerin toplum mühendisliği projesi olduğunu belitti. “Yasakları iktidarın tahayyül ettikleri devlet toplum ilişkisini oluşturmak için kullanıyorlar” diyen Tosun, “Dünyayı dini ideolojileriyle ahlak anlayışı altında tek tipçi bir şekilde algılıyorlar. Bunu da ülkeye dayatıyorlar” dedi. Tosun, şöyle devam etti: "Bu tarz yasaklamalar otoriter rejimlerin bir ürünü. Topyekün alınan yasaklamaların arkasında bu rejimlerin kendi işlevsel kullanımları mevcut.’’
Sosyal medyanın işlevsel olarak bir ittirici güç olduğunu da vurgulayan Tosun, şunları söyledi: “Sosyal medya aracılığıyla yurttaşın taleplerinin ve tepkilerinin sistemin merkezine aktarıldığı, iktidarın görmek istemediği gündemleri görünür kıldığı hatta iktidara geri adım attırabildiği birçok konu oluyor. Bu anlamda sorunun ya da taleplerin toplumsallaşmasının önü bu platformlarla da açılabiliyor. Dolayısıyla halkın yükselen itirazı, sosyal patlama ihtimaline karşı iktidar da otoriterleşmenin dozajını artıyor. Rejimlerin burada istediği en büyük etki ise kendi aleyhine oluşacak bu toplumsallaşmanın önüne geçilebilmesi olarak karşımıza çıkıyor. Öte yandan rejim her ne kadar bu yasakçı politikaları sürdürmeye çalışsa da var olan tepkiler, karşı duruşlar iktidarın inşaa etmeye çalıştığı toplum projelerinin gidişata uygun olmadığını ortaya çıkaran bir vesileye de yol açıyor. Özellikle genç kuşakların hâkim olduğu bu alanlar AKP’den kopma eğilimini bu anlamda güçlendirirken iktidarın topluma sunmak için yasakları nedenselleştirdiği ifadeler halk tarafından kabul görmüyor”

Siyaset Bilimci
İKTİDAR POLİTİK ÖMRÜNÜ UZATMAYA ÇALIŞIYOR
Yasakların toplum içerisinde etkisini değerlendiren Sosyolog Yavuz Çobanoğlu ise AKP’nin özellikle son dönemde toplumsal desteğini kaybettiğinin, siyaseten tükenmiş ve her alanda sıkışmış bir politik figür olmaya başladığının altını çizdi. Çobanoğlu şöyle konuştu: “Burada merak uyandırıcı olan AKP’nin bu yasaklamaları, en azından kendi kitlesi nezdinde, nasıl meşrulaştırmaya çalıştığı. ‘Milletimizin isteği’, ‘bağımsız yargımızın kararı’ ya da ‘ulusal güvenliğimiz’ şeklinde gerekçeler sunulsa da çok açık ki, iktidar bu yasaklamalarla kendi politik ömrünü uzatmaktan başka bir amaca sahip değil. Zaten aynı sebeple de yasakların toplumsal etkileri hiç de arzu ettikleri sonuçları doğurmayacak. AKP bir süredir yasakçı politikalarının toplumsal sonuçlarıyla yüzleşeceği günü bekliyor.
22 yıllık iktidarı boyunca AKP önce medyayı, sonra da sosyal medyayı arkasına aldığı her türlü imkânla kendi lehine kullanmayı iyi bildi. Bunu yaparken eski kamusal alanları (yani sokağı, meydanları, toplumsal örgütleri) baskı ve yasaklamalar eşliğinde devlet gücüyle sindirdi. Zaten kendileri için sıkıntı gördükleri durum da esasen bu ‘kontrol edememe’ rahatsızlığından kaynaklanıyor.”
Dolayısıyla burada ‘patron benim’ mesajından çok, patronu yıpratan konuşmaların geçtiği ortamları engelleme çabası var. Hiçbir işe yaramasa bile deneyecekler. Üstelik bunun önümüzdeki günlerde olası başka yasakları ‘test etme şekli’ olduğu da öngörülebilir. Her politik iktidar sıkıştıkça sertleşir ama bu onun tedirgin olduğuyla karşılaşmasını çabuklaştıracaktır.”

Sosyolog
YASAKLARIN KAPISI DAHA ÇOK AÇILIYOR
Anayasa Hukuku Profesörü Korkut Kanadoğlu ise kararın katalog suçlar nedeniyle verildiğini vurguladı. Kanadoğlu şu ifadelere yer verdi: “AKP hükümetinin internet üzerinden ifade ve basın özgürlüklerinin kullanılmasına ilişkin tutumu bu konudaki kanunun yasaklara olabildiğince geniş kapı aralayan yapısından anlaşılmaktadır. AYM’nin 5651 Sayılı pilot kararı, çağrı kararı, iptal kararı da vardır. Ancak AYM’nin hiçbir kararı yasa koyucuyu gerekli önlemleri alma konusunda harekete geçirememiştir. Hatta yasalarla özgürlükleri daha da kısmanın yollarının aranmaya çalışıldığını söyleyebiliriz. Mahkemeler de yeterli gerekçeye dayanmayan kararlarıyla internetin karartılmasına ve ifade ile basın özgürlüklerinin Anayasa’ya aykırı şekilde sınırlanmasına çanak tutmaktadır.

Anayasa Hukuku Profesörü