Google Play Store
App Store
Yasaklı kitaplar kütüphanesi

Gökhan Yavuz DEMİR 

Çocukken, evimizdeki kütüphanenin hiçbir kitabı bana yasak değildi. Bu sayede kitaplık raflarındaki ismi, kapağı veya cildi ilgimi çeken her kitabı alıp okuyabiliyordum. Ayrıca, genel olarak Teksas-Tommiks diye bilinen çizgi romanları öğretmenler veya aileleri yaşıtlarıma yasaklarken, ben günün her saati istediğim çizgi romanı okumakta özgürdüm.

Belki de bunun için bugün bile bir kitabın yasaklı, zararlı veya ahlâka mugayir olarak nitelendirilmesi bana tuhaf geliyor. Çünkü her iyi okur gibi aslında sadece iyi veya kötü kitapların olduğunu biliyorum ve mümkün olduğunca kötü kitaplardan uzak durup olabildiğince çok iyi kitap okumak istiyorum.

Elbette her okur iyi ve kötü kitabı kendince tanımlayacaktır. Bütün okurlar hep aynı kitapları iyi diye okuyup, yine hep aynı kitapları kötü diye bir kenara atsalardı okur olmanın nasıl kendine münhasır bir keyfi olabilirdi ki! Bu sebeple okurların iyi ve kötü kitaplar üzerinde uzlaşamamaları ve hangi kitabın iyi hangi kitabın kötü olduğu hakkında sonu gelmeyen tartışmalara girmeleri belki de bu işin tuzu biberidir.

Fakat ne zamanki bir kitabın okunup okunamayacağını belirlemeye devlet, iktidar, okul, öğretmen ve ebeveyn karışmaya başlar, işte o vakit bütün bu tartışmanın keyfi kaçar. Çünkü bir başkasının hangi kitabı okuyabileceğine ve hangi kitabı okumaması gerektiğine karışan kişi, başkalarına artık doğrudan kendi değerlerini, dünya görüşünü, beğenilerini ve hakikatini dayatmaya başlamış demektir. Bunun için de kendisine ve kitaplara saygısı olan her iyi okur, kendi damak tadı açısından gayet kötü sayabileceği bir kitabın yasaklanmasına bile karşı çıkmayı bilmelidir. Alan Gratz’ın yazdığı ve Tuğçe Özdeniz tarafından Türkçeye gayet leziz bir dille tercüme edilen ‘Bu Kitabı Yasaklayın’ın dokuz yaşındaki kahramanı Amy Anne Ollinger da işte böyle kendisine ve kitaplara saygısı olan hakiki bir okur. Bu nedenle de en sevdiği kitap olan E. L. Konigsburg’un Tatlı Bir İhtiyarın Karmakarışık Dosyaları’nın, Shelbourne İlköğretim Okulu Okul Aile Birliği üyelerinden Sarah Spencer’ın talimatıyla kütüphane raflarından kaldırılması karşısında sessiz kalamıyor. Zaten Bayan Spencer’ın da sadece o kitabı raflardan kaldırmakla kalmayacağı da meydanda. Her yerde yasaklanması gereken kendince zararlı bir unsur gören bütün benzerleri gibi Bayan Spencer da yasaklı kitaplar listesine sürekli yeni kitaplar eklemeye devam ediyor.

Genelde aklından geçenleri, düşündüklerini, hislerini karşısındakine söylemek yerine içinde tutan Amy Anne, bu defa bu apaçık savaş ilanı karşısında geri adım atmıyor ve gerçek bir ifade özgürlüğü mücadelesine girişiyor. Verdiği bu onurlu mücadelede arkadaşları Rebecca ve Danny de onu yalnız bırakmıyorlar. Böylece Y.K.D.K.’yı, yani “Yasaklı Kitaplar Dolap Kütüphanesi’ni üçü birlikte Amy Anne’in okuldaki dolabında kuruyorlar. Bu mücadelede Bayan Spencer’ın oğlu Trey’e güvenip güvenemeyecekleri ise meçhul.

Fakat Amy Anne bu haklı direnişi esnasında karşılaştığı her çetin engeli aşmayı öğrenirken değişip dönüşmeye de başlıyor. Amy Anne romanın başında kalabalık önünde konuşamaz ve makûl şikâyetlerini anne ve babasına karşı söyleyemezken, davası için verdiği mücadelenin neticesinde bütün fikirlerini herkesin yüzüne karşı söyleyen güçlü bir genç kadın hâline geliyor. Ne de olsa onun en büyük hayranı Kütüphaneci Bayan Jones’un dediği gibi “Uslu kadınların tarih yazdığı nadir görülür.” Hakikaten Amy Anne uslu durmayarak hem tarih yazıyor hem de güçlü bir kişiliğin temellerini atıyor.

Bu arada yazarımız Alan Gratz’ın kitabın sonunda verdiği bilgiye göre, romanda yasaklı olarak adı geçen kitapların tümü de son otuz yılda Amerika Birleşik Devletleri’nde en az bir defa yasaklatılmak istenen yahut da yasaklanan kitaplarmış. Bu da demek oluyor ki hakikaten Amy Anne gibi kahraman ve haysiyetli okurlara ihtiyacımız var.

Her hassasiyeti ve rahatsızlığı için herkes bir kitap yasaklasaydı, muhtemelen hiçbirimiz okuyacak bir kitap bulamazdık. Umarım Amy Anne’in direnişi hepimize ilham verir de bu basit gerçeği hep aklımızda tutarız.