Göçmenlerin yasal statüleri nedeniyle mağdur olduklarını ifade eden İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi Başkanı Çorabatır, mutlaka yeni bir yasal düzenlemenin yapılması gerektiğini söyledi.

Yasal statü şart

Nisa KÜÇÜK

Ülkelerindeki iç savaştan kaçarak Türkiye’ye gelen milyonlarca sığınmacı, bir yandan yaşam savaşı verirken diğer yandan geçim derdiyle boğuşuyor. Etkin bir göçmen politikası bulunmayan AKP’nin belirsiz uygulamaları ile yaşamlarını sürdürmeye çalışan sığınmacılara yönelik “ırkçı söylemler” artarak devam ediyor.

Hedef gösterilen kesimlerin başında da Suriyeliler ve Afganlar var. Türkiye’deki sığınmacı sorununu değerlendiren İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi Başkanı Metin Çorabatır “Mülteciler iç politika malzemesi oldu. Türkiye’de herhangi bir statüleri yok. Bir şekilde kapılara işaret konulması gibi bir olay yaşıyoruz. Üstelik sadece mültecilere değil, mülteci haklarını savunanlarla ilgili de listeler hazırlanmaya başladı. Bu kişiler de tehdit altında” dedi.

GÖÇMEN POLİTİKASI YOK

Etkisiz göçmen politikası nedeniyle Türkiye’ye sığınan milyonlarca insanın büyük bir mağduriyet yaşadığını söyleyen Çorabatır, “Suriye’de 2011’de başlayan karmaşayla insanların canları tehlikede olduğu için uluslararası toplum tarafından bu kesim, mülteci olarak kabul edildi. Türkiye, Avrupa dışından gelenlere mülteci demiyor. O zaman da bu insanlar birçok temel haklara sahip olamıyor. Türkiye’deki mülteci sorununun çözümü, Avrupa dışından gelenler için hep bir üçüncü ülkeye yerleştirme şeklinde düşünüldü. Yasa da öyle planlandı. Bugün artık üç dört milyon mültecinin olduğu bir ülkede üçüncü bir ülkeye yerleştirmek çok sınırlı bir imkan dahilinde. Büyük bir çoğunluğu Türkiye’de kaldı. O zaman entegrasyon konusunda ciddi adımlar atmak lazım” dedi. Türkiye’ye sığınan milyonlarca insan için ilk yapılması gerekenin hukuki statü güvencesi vermek olduğunu ifade eden Çorabatır, “Türkiye’deki mülteci gelişmeleri, siyasileşti. Suriyeli mültecilerden önce nüfusa oranla Türkiye’de çok az mülteci vardı. Pek kimsenin umurunda da değillerdi. Bu insanlar da çok kalıcı olmuyorlar, üçüncü bir ülkeye yerleştiriliyordu. Türkiye, ilk defa mültecileri 2011’den itibaren hissetmeye başladı. İç politika aracı haline geldi. Öteden beri halktaki bazı haklı endişeler, rahatsızlıklar bu kişilere yönelik bir saldırıya kadar dönüştü. Konunun daha iyi anlaşılması için çaba gösterilmesi lazım. Bu söylemler, mültecileri büyük bir korku içine çekiyor. Çünkü Türkiye’de sağlam bir statüleri yok. Bayramdan hemen önce iletişimde olduğum bazı mülteciler, evlerine yönelik saldırılarda bulunulduğunu söyledi. Bu, bir şekilde bazı insanları harekete geçiriyor. Bir şekilde kapılara işaret konulması gibi bir olay yaşıyoruz. Üstelik sadece mültecilere değil, mülteci haklarını savunanlarla ilgili de listeler hazırlanmaya başlandı” dedi. “Bugün geçerliliği olan Yabancılarla Uluslararası Koruma Yasası’nın yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor” diyen Çorabatır, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Türkiye’de mevcut yasa, çok farklı sebeplerle hazırlanmıştı. Çünkü o dönemde AİHM, Türkiye’deki birtakım ihlalleri eleştirmişti. Türkiye’nin o sıra AB’ye girme süreci vardı. Güzel adımlar attı. İlk yasasını çıkardı ama bu yasada hâlâ varsayım olarak ‘üçüncü ülkeye yerleştirme devam edecek’ diyor. Bu artık yok. Milyonlarca insan Türkiye’de mağdur oluyor, hem geleceklerini görmüyorlar hem de statüleri yok. Korku içerisindeler. Değişim şart. Coğrafi kısıtlamanın kaldırılması, yasanın ona göre yeniden adapte edilmesi gerekiyor.’’

SORUN ORTAK ÇÖZÜM TEK

“2016 yılından beri Türkiye ve AB arasında bir anlaşma var. AB, 3 milyar avroyu Türkiye’deki mülteciler için ayırdı ve yolluyor. Eğer o mülteciler eli silahlı teröristler olsaydı Avrupa bu 3 milyon teröriste para verir miydi? Mülteci konusunun yönetiminde silahlı grupları mültecilerden arındırmak esastır. Geldikleri toplumu ve mültecileri korumak için bu yapılmalıdır. Bu bence siyasi söylemin bir parçasıdır. Türkiye çok haklı olarak şikâyet ediyor. AB’nin ya da uluslararası toplumun yeteri kadar destek vermediği konusunda… Bu adımlar atıldıkça daha fazla yardım talebinde bulunabilir.”

HERKESİN ORTAK SORUNU

Metin Çorabatır, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun iktidarın mülteci politikasını eleştiren sözlerine değinirken olayın iç politika malzemesine dönüşmesini eleştirdi. Çoban, “Sayın Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı olsa bu insanları Suriye’de çok ciddi bir değişiklik olmadığı sürece gönderemeyecek. Türkiye’de çok fazla mülteci nüfusu var ve Afganların gelmesiyle daha da artıyor” dedi.

Çorabatır sözlerini şöyle noktaladı: “Süreci, uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde, uluslararası destek alarak sürdürmemiz lazım. Mültecilerin oy vereceği söylentileri var. Resmi sayılara göre Türkiye vatandaşlığı alan 130 bin kişi var. Cenevre Sözleşmesi’ne göre, devletlerin mültecileri vatandaşlığa alma mecburiyeti yok. Belirli bir süre sonra mültecileri vatandaşlığa alması için her türlü kolaylığı yapması tavsiye ediliyor. İnsanların bir devlette normal vatandaşlık ilişkisine girmesi, kendi kaçtığı merkez ülkesinde bunu yapamıyorsa o zaman mültecinin yeni gittikleri ülkelerde entegrasyon süreci sonunda vatandaşlığa alınması tavsiye edilen bir şey. Vatandaşlığa kabul edilen 130 bin kişi içinde potansiyel seçmen sayısı azdır ve Türkiye’deki seçimi değiştirecek bir sayı olmayacaktır. Türkiye hiçbir zaman 3 milyon insana vatandaşlık vermeyecektir. Dolayısıyla seçimin sonucunu etkileyecek bir oy potansiyeli olacağını sanmıyorum. Eğer böyle bir durum olsaydı muhalefet liderleri de Türkiye’deki mültecilere yönelik vaatlerde bulunurdu.”