Toplumcu gerçekçi şiirin önemli temsilcilerinden Güngör Gençay’ın gidişinin ardından 7 yıl geçti. Onun fikri ile davranışları arasında sekmez bir uyum vardı. Bu uyumu, eserlerini adlandırırken de aynı titizlikle gösterirdi. O, kalemin ve sokağın insanıydı

Yaşam çavlanından giden hayatlar

OSMAN BOZKURT

Yaşam çavlanından giden hayatlardan şair-yazar Güngör Gençay’ı anacağımız bugün, bu sistemin çocuğu pandemi yüzünden adeta toplu katliam yaşanmaktadır. İnsanı kendine yabancılaştıran sermaye düzeni ve onun iktidarları, toplu ölümleri birer sayı gibi duyurmakta, pandemi paniğiyle yabancılaşmayı kışkırtan bir siyaset yürütmektedir. İnsanlar, sokakta birbirini adeta birer mikrop gibi görsün isteniyor. Öyleyse sömürüye karşı dayanışmayı tercihin ve dayanışmacıları anmanın önemi daha da artıyor.

‘Yaşam Çavlanında’ şair, yazar ve yayıncı Güngör Gençay’ın 2005 yılında yayımlanan şiir kitabının adı. 22 Nisan 2013 yılında yitirdiğimiz yazar, Gerçek Sanat Dergisi ve Gerçek Sanat Yayınlarıyla insanı arayan ve anlamaya çalışan genç kalemlerin günışığına çıkmasını sağladı. Bugün altmışlı yaşların bilinen pek çok olgun kaleminin, ilk adımını Gerçek Sanat tedrisatından atarak yol aldığı kolaylıkla görülebilir. Gerek dergi gerekse kitap yayınlarındaki temel ilkesi, sosyalizm karşıtı olmamak kaydından ibaretti. Birey olma niteliklerinin ancak kolektif ilişkiler içinde edinilebileceğine inanırdı. Kendisini asla öncelemezdi. Onun bu yaklaşımını, kimileri görmez kimileri de görmezden gelirdi.

Yılmaz Özdil, Gezi Direnişi’nde yitirdiğimiz ve Güngör Gençay’a komşu bir mezara defnedilen Berkin Elvan için yazdığı bir yazıda, Çocuk edebiyatımızın en önemli yazarlarından Güngör Gençay abisi oturacak yanına, Ay’a Seyahat’i okuyacak, Balıklar Ovası’nı, Barut Yüklü Yıldızlar’ı okuyacak. diyordu. Güngör Gençay’ın sağlığında, ürünleri hakkında yazmışlığı yoktu. Yine de Yılmaz Özdil’e teşekkür etmeliyiz. Çünkü hala, böyle bir yazar hiç yaşamamış gibi davrananlar var.

yasam-cavlanindan-giden-hayatlar-720496-1.

Güngör Gençay, bilinen bir yazardı. “Küçücük bedende koskoca yürek/ Taşımaya ayrı bir tabut gerek” diyordu, ona adadığı bir şiirinde Hakan Sürsal. Gerçekten de yüreği, cüssesinden büyük bir adamdı. En tehditkâr koşullarda bile hiçbir 1 Mayıs’ı kaçırmamıştı. Onun fikri ile davranışları arasında sekmez bir uyum vardı. Bu uyumu, eserlerini adlandırırken de aynı titizlikle gösterirdi. O, kalemin ve sokağın insanıydı. Kuledibi’nin tarihini yazmış, semt derneğinin kurucularından biri olmuştu. Sokak hayvanları aç kalmamalıydı. Tarih korunur, kentler pandemisiz yaşanır olmalıydı.

Güngör Gençay ve Ruşen Hakkı, Temmuz ayında doğmuşlardı. Ne rastlantıdır ki, ikisi de Nisan ayında yaşama veda etti. Hatırlamak istemeyenler olsa da yazanları ve ananları hiçbir zaman eksik olmadı. İşte Hasan Hüseyin Yalvaç’ın, onların yaşamı nasıl paylaştıklarını resmeden birkaç dizesi; “Gerçek Sanat’ın balkonunda topladım tüm martıları/.../ Bir yanlarında Ruşen Hakkı bir taraflarında Ömer Nida/.../Mehmet Kemal birazdan gelir Şükran Kurdakul’la/ Bir yudum almayı unutma ara sıra rakıdan” (...) “Hatırlıyorsun değil mi ağabey şuradaydı Vedat Günyol/ Burada da gidecekmiş gibi otururdu Zihni Anadol/ Eski topraktı hepsi Boz Mehmet, Uzun Muzaffer/ Elbet unutmuş değilim Nuri Mermer’i/ Hele o dingin haliyle ne güzeldi Yılmaz Elmas/ Muştak Eranus yavaş ve derin konuşurdu/ Hiç kesmezdi balkonumuzun martı çığlıkları.” Bugün hiçbiri yok aramızda. Her biri, yaşam çavlanından giden hayatların birbirini güzelleyen farklı rengiydi.

(*) Güngör Gençay’ın Ardından, O. Bozkurt-K. İncesu, USAR Yayınları, Mayıs 2013