Yaşam hakkının gaspı

Yaşamak isteyenler, çocuklarına değer verenler ve geleceği düşünenler ayakta!..

Biat etmiş, kimseyle ilişki kuramayan ve yaşamın dahi farkında olmayanlar ise rehavette!..

•••

İktidar, yine Türkiye’ye karşı büyük bir kötülük yapma hazırlığında!..

Bu kez hayata güç verecek çevreyi hedef aldı!..

Tarım alanlarının endüstride kullanılması için bir dizi teşvikler getiriyor.

AKP’nin TBMM’den geçirmeye çalıştığı torba yasada ülkenin zeytinlikleri ve doğal varlıkları yok ediliyor!..

İlginçtir en fazla zarar görecek kırsal alanda yaşayanlardan ise gür bir ses çıkmıyor!..

•••

Oysa zeytin, Anadolu için müthiş önem taşıyan bir bitkidir!..

Zeytinin insana ve ülkeye yararlarını saymakla bitiremeyiz.

Anadolu’da kurulan 36 uygarlığın ekonomisizeytin, zeytinyağı ve şarapçılığa dayanmaktadır.

Bu ürünlerden elde edilen gelirler, tarımda gelişmenin, üretim süreçlerindeki çeşitliliğin, taşıma ve ulaştırmadaki yenileşmenin nedeni olmuştur…

Uygarlıklar birbiri ardından devam ettikçe Anadolu, zeytinin değerini daha da özümsemiştir...

Cumhuriyet, zeytinlikleri özel koruma kapsamına almıştır.

Bugün dahi birçok ülke zeytinciliğe ayrı bir önem veriyor!..

Hal böyleyken, zeytinliklerin imara ve sanayiye açılması sadece doğaya karşı gelmek değil, insanın da yaşam hakkını gasp etmek olacaktır…

•••

Dün “Dünya Çevre günüydü!”

AKP iktidarının Şehircilik ve Çevre Bakanı Mehmet Özhaseki bir itirafta bulundu.

Aslında bilineni tekrarlamaktan öte bir şey söylemedi.

Ama yine de “gerçekleri itiraf etmek erdem meselesidir” diyerek kendisini kutlamalıyız!

En büyük hırsızlık imarda yapılıyor!..”

Hele son 15 yıla bakarsak ve ekonominin sadece inşaat sektörüne dayandırılarak ve de borçlanarak devam ettiğini bilirsek, bu sözün anlamını kolayca anlarız!..

•••

AKP’nin, Ankara ve İstanbul başta olmak üzere, yönettiği bütün kentlerde teşvik edilen inşaat sektörü nedeniyle yoğun bir kara para trafiği gelişmiştir!..

AKP’li yerel yönetimlerin evrensel şehir plancılığına uymadan, yandaş ve çıkar hesabına dayandırarak verdiği ruhsatlar nedeniyle bir yandan çarpık kentleşme yerleşmiş, diğer yandan müthiş bir hırsızlık ağı düzeni gelişmiştir.

Verilen her ruhsatta, yapılan her imar değişikliğinde dönen entrikaların hikâyeleri sayfalar dolusu hale gelmiştir.

Bakan Özhaseki bildiği hikâyelerden hareketle, bugünün gerçeğini açıklıyor!.

•••

Geri kalmış ve çevre bilinci gelişmeyen ülkelerde” bu gibi sorunlar yaşanmaktadır.

Ancak telafisi olmayan ve önemsenmesi gereken konu ise çevrenin yok edilmesidir!..

Bilindiği gibi; Hızla artan dünya nüfusu, plansız sanayileşme ve sağlıksız kentleşme, nükleer denemeler, bölgesel savaşlar, verimi artırmak amacıyla kullanılan tarım ilaçları, yapay gübreler ve artan deterjan gibi kimyasal maddelerin kullanımı giderek çevre kirliliğini oluşturmaktadır.

Bunun doğal sonucu olarak kirlenen hava, su ve toprak canlıların yaşamını olumsuzyönde etkileyecek boyutlara ulaşmıştır.

•••

Kabul etmeliyiz ki çevre sorunları, insanların yaşadıkları hayat ortamının doğal yapısını tahrip etmektedir.

Bu tahribat yaşamın yoğun olduğu alanlarda daha hızlı, yaşam ve yerleşimin olmadığı bölgelerde daha yavaş olmaktadır.

•••

İnsanlar kendilerine daha rahat ve ferah yaşam koşulları sağlamak için sürekli değişim ve gelişim peşinde koştukları için çevreye zarar vermektedirler.

Dolayısıyla bozulan doğal hayat, çevre üzerinde yaşayan tüm canlıların yaşamlarını da olumsuz yönde etkilemektedir!..

Şayet bugünden gerekli önlemler alınmazsa, dünyanın ve de onun üzerinde yaşayan canlıların hayatı tehlike sınırlarını aşacaktır!..

•••

Bu durumu biraz daha açmakta yarar var.

İnsanlık sürekli “gelişim ister.” Bu talebin insan doğasında olduğunu unutmayalım!..

Gelişim değişimi de beraberinde getiriyor!..

O nedenle “Dünya müthiş bir hızla değişiyor!..”

Son 30 yıla bakıldığında, ondan önceki 30 yıla kıyasla, daha çok değişim yaşandığını görüyoruz.

Çünkü gelişme büyüdükçe, değişimde o hızla sürüyor!..

•••

ABD’li Fütürist Ray Kurzweil; ”20. yüzyılda yaşanan tüm gelişmeleri, 21. yüzyılın değişim hızıyla yalnızca 20 yılda elde edebileceğimizi söylüyor.

Yani 2000’li yılların gelişme hızı 20. yüzyılın gelişme hızından 5 kat daha fazla olacak düşüncesinde!..

Hatta daha da ileri giderek, “geçen yüz yılda elde edilen gelişime 2000‘li yılların ilk 14 yılında ulaşıldığını” açıklıyor…

•••

Gelişimin hızı geometrik olunca, değişimin de aynı olacağı, dolayısıyla çevrenin tahrip edilme hızının geçmiş yüz yıllardan daha da büyük bir hızla süreceği açık…

Bu gerçeklik içinde Türkiye’nin, 30 yıl sonra 92 milyon nüfusa ulaşacağını, ekonomisinin daha da kötüleşeceğini ve asıl büyük sorunun, eğitime önem vermeyen bir politikanın sürdürülmesi olduğunu düşünürsek çevre bilincinin de bu oranda tamamen yok olacağını anlarız!.

Bizi bekleyen kötü son bu!..

Zeytinlik deyip geçmeyelim. Zeytinlikleri yok etmek niyetinde olan geri kalmış insanlar bu gidişatı hızlandırıyor! Farkında olmalıyız!..