5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde gündem yine iktidarın desteklediği sermayenin talan projeleri. Sermaye Salda’dan Murat Dağı’na, Erzincan’dan Malatya’ya ülkenin dört bir tarafında ekolojik yıkıma neden oluyor. Sermayenin pervasızlığına yaşam alanlarını savunan binlerce yurttaş da direnişte. İkizdereli Fazlıoğlu, “Cengiz gidene kadar buradayız” derken İkizköylü Demir,” Zeytin, madenden daha değerledir” ifadelerini kullandı.

Yaşam için direniş günü
Fotoğraf: DepoPhotos

Aycan KARADAĞ - Gökay BAŞCAN

Bugün 5 Haziran Dünya Çevre Günü. İktidar ve sermayenin doğaya her geçen gün saldırısı artarken havasını, suyunu, toprağını savunanların da mücadelesi sürüyor.

5 Haziran’ın, Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Çevre Günü ilan edilmesi üzerinden 48 yıl geçti. Geçen 48 yılda fosil yakıtı tüketimi teşvik edildi ve buna bağlı olarak iklim krizi etkisini artırdı. 2015 yılında ortalama sıcaklıklar ilk kez sanayi öncesi döneme göre 1°C arttı. Küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlamayı hedefleyen Paris Anlaşması da 2015 yılında imzalandı. Ülke liderleri, her yıl iklim zirvesinde toplasa da uzmanlar yeterli somut adımların atılmadığını belirtiyor.


5 yıl aradan sonra, geçen yıl Paris Sözleşmesi’ne taraf olan Türkiye, iklim krizine karşı sorumluluk almıyor. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Türkiye’nin iklim krizindeki sorumluluğu yok dese de seragazı emisyonu her geçen gün artıyor. Türkiye'de toplam seragazı emisyonu 2020'de bir önceki yıla göre yüzde 3,1 artarak 523,9 milyon ton karbondioksit (CO2) eşdeğeri oldu. Kişi başı toplam seragazı emisyonu 1990'da 4 ton karbondioksit eşdeğeri olurken, 2019'da 6,2 ton ve 2020'de 6,3 ton karbondioksit eşdeğeri olarak hesaplandı

Kömür planı yok

Özellikle Avrupa ülkeleri kömürden çıkış sözü verirken, Türkiye bu konuda sessiz. Öte yandan termik santrallara verilen teşvikler devam ediyor, kömür tüketimi de artıyor.

Ormanlar yok ediliyor

Seragazı emisyonları artarken, yutak alanı olarak adlandırılan ormanlar da sermayeye peşkeş çekildi. 2020 yılında 47 bin hektarlık ormanlık alan ormancılık dışı faaliyete açıldı. 2004-2020 yılları arasında ise 494 bin 364 hektar ormanlık alan sermayeye peşkeş çekildi. Bu alan Sakarya’nın toplam yüzölçümünden daha büyük.

ÇED formalite oldu

Yapılması istenen bir projenin çevreye vereceği zararların değerlendirildiği ‘çevresel etki değerlendirme’ (ÇED) süreci ‘önemsiz’ hale geldi. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın verdiği kararlarla doğa katliamını önü açıldı. Yılın ilk 6 ayında 1514 projeye ÇED gerekli değildir kararı verilirken 159 projeye ÇED olumlu kararı verildi. Bu projelerin başında madencilik sektörü geldi. 406 maden projesine ÇED gerekli değildir, 34 maden projesine ise ÇED olumlu kararı verildi.

AKP’nin yaptıkları bununla da bitmedi. 18 yıldır doğayı peşkeş çeken AKP iktidarının son girişimleri de büyük tepkilere neden oldu. 1 Mart 2022 tarihli Resmi Gazete’de "Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik" yayımladı. Söz konusu yönetmelik maden sahalarına denk gelen zeytinlik alanların madencilik faaliyetinin yapılabilmesi için zeytin ağaçlarının taşınması veya zeytin kesilmesi, madencilik faaliyeti tamamlandıktan sonra alanın rehabilite edilmesini mümkün kıldı. Birçok siyasi parti ve kurum yönetmeliğe karşı dava açtı. Danıştay yürütmeyi durdurma kararı verdi.

***

Büyük rant, büyük yıkım getiriyor

İrili ufaklı projelerle doğayı maden, enerji sektörüne peşkeş çeken AKP iktidarının uzmanlar ile halka rağmen ısrarcı olduğu Kanal İstanbul, Çeşme Projesi ve Marmaris’teki otel projeleri bölgenin kaderini belirleyecek.

İstanbul’a ihanet olarak nitelendirilen Kanal İstanbul projesine karşı mücadele sürüyor. Kanal projesiyle birlikte 8 bin 300 hektarlık alana imara açılıyor ve binlerce insan sürgüne zorlanıyor. Proje için 394 bin ağaç kesilecek ve Sazlıdere Barajı’nı tamamen yok edecek.

İzmir’in Kanal İstanbul’u olarak adlandırılan Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hayata geçirilmek istenen ‘Çeşme Turizm Projesi’ de başka bir ekolojik yıkım örneği. İzmir’in Urla ilçesine bağlı Zeytineli köyünden Çeşme’ye bağlı Alaçatı ve Ildır’a uzanan 120 milyon metrekarelik alanı kapsıyor.
Alan içinde bulunan doğal sit alanları, zeytinlikler dâhil tarım ve mera alanlarının vasfı projeye göre değiştirildi. Açılan davalar doğrultusunda yapılan bilirkişi incelemesinde projenin ‘kamu yararına’ uygun olmadığı açıklandı. Son olarak 17 Mayıs tarihinde İzmir Cumhuriyet Meydanı’nda projeye karşı büyük bir miting düzenlendi.

Muğla Marmaris’in en güzel koylarından olan Kızılbük’te inşaatı süren Sinpaş GYO projesine tepkiler sürüyor. Dinamit patlatarak bölgedeki ekolojik tahribata neden olan şirket, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na sunduğu proje tanıtım dosyasında, projenin ‘çevresel’ bir yatırım olduğunu ve çevreye uyumlu mimari yapılar yapılacağını ileri sürmüştü.

***

Memleketin her köşesinde mücadele büyüyecek

SOL Parti Ekoloji Çalışma Grubu, 5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle basın açıklaması yaptı. “Dünya Çevre Günü’ne küresel rekor sıcaklıklar; süregelen pandeminin derinleştirdiği gıda ve barınma krizleri; suların, ormanların, yaşamın rant uğruna talanı ve yurdun dört bir yanında devam eden çevre direnişleri ile giriyoruz” denilen açıklamada, “Pandemi ile birlikte kendi yarattığı bir krize giren neoliberal kapitalist sistem, bu krizi aşma yolunda doğa üzerindeki sömürüsünü daha da artırma, kentleri kültür ve tarih varlıklarını da yok ederek gasp etme ve yaşam alanlarını rant uğruna katletme sürecini pekiştirdi. Gözü dönmüş sermayenin acele kamulaştırma kararları ve yandaş unsurların manipülasyonları ile talan edilen ormanlarımız, köylerimiz, kültürel mirasımızın çığlıkları memleketin her köşesinden yükseldi” ifadeleri yer aldı.

Kazdağları’ndan Salda Gölü’ne, Murat Dağı’ndan Marmaris’e, Erzincan’dan Malatya’ya doğa talanının sürdüğü belirtilen açıklamada, “Yurdun dört bir yanından yıkım haberleri gelirken, iklim krizinin bir sonucu olan şiddetli yağışlar, sahil dolguları, orman tahribatları, HES’ler, taş ocakları ve dere yataklarına yapılaşmanın sonucunda afetlere dönüştü, taşkınlarda insanlarımızı yitirdik. Yaz aylarında başlayan orman yangınları felaketlerinde gerekli önlemlerin alınmamasının, ormansızlaştırma ve kentleşme politikalarının yarattığı yıkım ve kayıplarla karşılaştık” denildi.

Enerjide dışa bağımlılığın ve piyasacılığın sonucu olarak kömüre ve fosil yakıtlara dayalı büyüme stratejisi ile tarım alanlarının tahribatına, zeytinlik alanların yok edilmesine yönelik adımlar ‘kamu yararı’ adı altında atılmaya çalıştığına dikkat çekilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: Bugün, bu yüzden mücadelenin ve direnişin günüdür. Dünya çevre günü Gezi’den İkidere’ye, Kazdağları’ndan Cerattepe’ye bu memleketin toprağını, suyunu, ağacını, tarlalarını, kıyılarını, emeğini ve alın terini sermayenin makinelerine, yandaşların oyunlarına, rantçı ve zorba iktidarın tahakkümüne karşı savunmak için ‘Biz buradayız!’ diyenlerin günüdür.İktidarın yıkım ve rant politikaları karşısında halkın, doğanın ve tüm canlıların yaşam hakkını, kır ve kent emekçilerinin yaşam ve geçim kaynaklarını, gıda egemenliğini savunacak, bu mücadeleyi memleketin her köşesinde büyüteceğiz.”

***

yasam-icin-direnis-gunu-1024827-1.

İkizköy’den İkizdere’ye ülkenin her yerinde direniş var

Talan ve rant projeleri hız kesmezken ülkenin dört bir tarafında direnişler de sürüyor. Yaşam alanları savunan yurttaşlar polis baskısına, gözaltılara ve açılan davalara maruz bırakılıyor.

AKP’ye yakınlığıyla bilinen Cengiz İnşaat’ın Rize’de İşkencidere Vadisi’nde taş ocağı açma girişimine karşı İkizdere halkının 1 yılı aşkındır mücadelesi sürüyor. Her geçen gün bölgedeki ekolojik yıkım artarken bölge halkı dün de iş makinelerinin sesi ve tozla uyandı. BirGün’e konuşan bölge halkından Asuman Fazlıoğlu şu ifadeleri kullandı: “UNESCO tarafından dünyada korunması gereken 254 vadiden 53. sırada olan ve sit alanı olarak tescillenen vadimizde taş ocağı açılmaya çalışılıyor. Bilirkişiler yani uzmanlar burada taşocağı olmaz demiş. Mahkeme buna rağmen bir karar vermiyor. Hukuk yok, kanun yok. T 5 Haziran Çevre Günü diye bir gün yapılmış ama sözde bir gün olarak kalmış. Bizler tüm bunlara rağmen çevremizi koruyacağız. Cengiz gidene kadar buradayız.”

Muğla Milas Akbelen Ormanı’nda da IC İÇTAŞ ve Limak Holding’e ait Yeniköy-Kemerköy Termik Santralları’na kömür temini için ağaç kesilmesi ve maden sahalarının genişletilmesine karşı direniş sürüyor. İkizköylü yurttaşlar, ormanı korumak için 17 Temmuz 2021 yılında başlattıkları ağaç nöbetinin 324’üncü gününe girdi. İkizköylü İlkay Demir şu ifadeleri kullandı: “Biz halk olarak ormanımızı, zeytinimizi korumaya çalışıyoruz. Burası bize atalarımızdan kaldı. Biz de bu ormanı korumak için elimizden ne geliyorsa yapacağız. Kömür için bu doğanın yok edilmesi isteniyor. Buna izin veriyorlar. Zeytin, tüm madenlerden daha değerlidir. Kömür yüzünden burada her yer bitti. Bölgede bir Akbelen Ormanı kaldı. Şimdi ona göz diktiler. Doların yeşilini değil doğanın yeşilini sevin”

***

Marmara’da müsilaj sorunu sürüyor

Marmara Denizi’nin birçok kesiminde yaşamı tehdit edecek boyutlara ulaşan müsilaj (Deniz salyası), yüzeyden kısmen temizlenmiş olsa da deniz dibinde varlığını sürdürüyor. İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meriç Albay, müsilaj sorunun devam ettiğine dikkat çekerek, “Ne zaman gelir bilmiyoruz. Ama şartlar oluştuğunda müsilaj tekrar gelecek” dedi. Avcılar’da, geçen aylarda Dünya Su Günü nedeniyle su kaynaklarına dikkat çekilmesi için bir panel düzenlendi. Panelde konuşan Albay, “1980 yılından beri derin deşarj diye bir şey icat etmişiz. Biliyorsunuz üstteki su Akdeniz’e akar, alttaki su da Karadeniz’e akar diye atıkları Akdeniz suyuna vermişler. Karadeniz’e götürür kurtarır demişler. Halbuki Yenikapı’dan verdiğimiz atıklar daha Baltalimanı’nda azot-fosfor olarak üste çıkıyor. Denizler kirletiliyor ve buna devam ediliyor. Bugüne yarına bu işin bitmesi mümkün değil, yıllar sürecek. Ama ciddi yatırımlar yapılırsa, arıtma tesisleri çalıştırılırsa, amacına uygun çalıştırılırsa 10-15 yıl içinde Marmara Deniz’inin kendine geleceğine inanıyorum."

***

yasam-icin-direnis-gunu-1024828-1.

Yangınlara hazır değiliz

2009-2020 yılları arasında 80 bin hektar ormanlık alan yanarken, 2021’de sadece bir sene içerisinde 140 bin hektar alan kül oldu. Yanan alanlar her yıl artarken iktidar bütçeyi kısarak yangınlarla mücadele etmeye çalışıyor. Geçen sene 28 Temmuz’da başlayan ve 12 Ağustos’ta sona eren ülke tarihinin en büyük orman yangınlarında 139 bin 503 hektar ormanlık alan kül oldu.

Geçtiğimiz ay BirGün’e konuşan Ormancılık Politikası Uzmanı Prof. Dr. Erdoğan Atmış, 2009-2020 yılları arasında 80 bin hektar ormanlık alan yanarken, 2021’de sadece bir sene içerisinde 140 bin hektar alanın yandığını hatırlattı. Orman Genel Müdürlüğü’nün (OGM) her yıl yanan alanların artmasına rağmen yangınla mücadelede bütçe kısıtlamasına gittiğini kaydetti.