Cumhurbaşkanı bugünlerde sıkça yaşam tarzına ilişkin açıklamalar yapıyor. Bir politikacının “kimsenin yaşam tarzına müdahale etmedik”, “kimsenin hayat tarzı sistematik olarak tehdit altında değil” açıklamasında bulunması bile o konuda bir sıkıntı olduğu anlamına gelir. Aslında bir politikacının kendini, tüm tasarruf hakkı bireye ait olan kişisel tercihler üzerinden izah etmeye çalışması bile yaşam tarzına müdahaledir. Bu bakımdan Erdoğan, “kimsenin yaşam tarzına müdahale etmedik” derken böyle bir hakka sahip olduğunu söylemiş oluyor. Tabii onun bu sözünden uygun bir zamanda yaşam biçimimize müdahale edebileceğini de anlamalıyız. Zaten kendisi de “sistematik olarak tehdit altında değil” diyerek müdahalenin bir de sistematiği olduğunu, “müdahale etmedik” derken de hoşgörüsünün geçmişe ve bugüne ilişkin olduğunu anlamamızı istiyor. Belli ki sistematik müdahale referandum sonucuna bağlı!

Demokratik bir toplumda insanların tartışmaya cesaret bulamayacağı, söz konusu yapmaktan utanacağı yaşam tarzı bu ülkede uluorta sorgulanabiliyor. Daha da vahimi bir cumhurbaşkanı, kişinin doğal haklarını kendi özgürlük tutkusu olarak sunabiliyor. Tuhaftır, onun gösterdiği insaf(!), toplumun bir yerinde özgürlük vaadi olarak bile algılanabiliyor.

Erdoğan’ın “Türkiye’de kimsenin hayat biçimi sistematik bir tehdit altında değildir. Aksini iddia eden bunu ortaya koymak mecburiyetindedir.” iddialı çıkışı üzerine birkaç

örnekle yaşam tarzımıza nasıl müdahale edildiğini göstermek istiyorum. Fakat örneği nereden seçersek AKP’li birinin kaçış deliğini tıkamış oluruz emin değilim. “Kimsenin yaşam tarzına müdahale etmedik” cümlesindeki “etmedik” fiilinde kullanılan birinci şahıs çoğul ekinden çoğunluğu temsil eden Erdoğan’ı mı, partisini mi, yoksa devleti mi anlamalıyız pek anlaşılır değil. Gerçi hangisini kastediyor olursa olsun, yaşam tarzımıza müdahale konusunda hiçbirinin sicili temiz değil. Sözün sahibi cumhurbaşkanı da bunların tümünün başı olduğuna göre birini diğerinden ayırmaya zaten gerek yok.

Bilindik bir noktadan başlayalım: “Birbiriyle bankta yan yana oturmak... Siz bunu saygıyla karşılayabilirsiniz. Tayyip Erdoğan olarak ben karşılamam... Ben inanıyorum ki, bu toplumun içinde çoğunluğu da karşılamaz...”, “Kadıköy’den gelip vapurdan inenlerin durumunu görüyorum. Bunlar benim değerlerimle uyuşan şeyler değil...” Bir başbakan/cumhurbaşkanı yaşam tarzına aşağıya ilettiği mesajla müdahale eder. Fiili müdahaleyi ise aşağıdaki zabıtaları yapar. Aynen Süleyman Demirel’in dediği gibi…

12 Eylül döneminde Avrupa Parlamentosu, Türkiye’deki işkenceleri konuşmaktadır. Sol-sosyalist milletvekilleri Türkiye’nin Avrupa Parlamentosu’ndan çıkartılmasını istemektedir. Kenan Evren’in Avrupa’ya yanıtı “Türkiye’de işkence yoktur” oldu. Bunun üzerine polemiğe dolaylı yoldan katılan Demirel, “Generaller ihtilal yapar ihtilalleri çavuşlar yönetir” diyerek işkencenin adresi olarak karakolları işaret etti. O tarihlerde karakollar, Kenan Evren’in “Asmayalım da besleyelim mi” mesajı doğrultusunda tıkır tıkır işliyordu. Bu gün aynı şey, karakollaşan okullarda bir başka biçimde sürüyor. Eğitim yönetimi, AKP’li politikacılardan aldığı mesajı aşağıda hayata geçiriyor.

“Antalya Kepez Atatürk Anadolu Lisesi Müdür Yardımcısı etek giyen öğrencileri caydırmak için erkeklerden oluşan taciz timi kurdu.”

“Esenyurt Nakipoğlu Cumhuriyet Anadolu Lisesi Müdürü Y.O., kız öğrencileri ‘erkek öğrenciler tahrik oluyor, etek giymeyin!’ diyerek uyardı. Saçlarını uzatacaksan etek giy’ diyerek erkek öğrencileri okuldan kovudu.”

“Erkek öğrenciler ile kız öğrenciler aynı binada altlı üstlü kalıyor. Aynı merdivenleri kullanarak uyumaya gitmeleri inanın beni rahatsız ediyor ve diken üstünde oturmama sebep oluyor” diyen Trabzon Milli Eğitim Müdürü Tamer Kırbaç okulları ayırdı.”

“Edirne Milli Eğitim Müdürü Şerafettin Demirci, etek giyen kız öğrencileri ‘orospuya’ benzetti.”

“Din dersi öğretmeni E.Ş., dersine girdiği bir sınıfta, ‘Ben tayt-pantolon giyen kızların bacak arasına bakınca şehvet duyuyorum’ dedi.

Yaşam alanımız okuldan, yaşam tarzı da yeme, içme, giyim-kuşamdan ibaret değil elbet. “Aksini iddia eden bunu ortaya koymak mecburiyetindedir” dendiği için görünür ve hayatın diğer alanlarını da disiplin altına alıcı sembolik yönü nedeniyle örneklerimizi yaşam tarzının şekillendiği okullardan ve kıyafete müdahaleden seçtik. Çevrenize bakın vakıanın ne denli çeşitli ve yaygın olduğunu görürsünüz.