Geçen hafta yazdığım yazı üzerinden devam etmek istiyorum. Çünkü, BJK Genel Kurulunda ortaya çıkan ve yeni Spor Yasası içinde yer alan ciddi bir ayrıntı üzerinde tartışmak gerekliliği ortaya çıktı.

Yeni Spor Yasasında, var olan sorunları çözümünden ziyade bir kontrol mekanizma oluşturma üzerinden, Spor Bakanlığı'nın kulüpler ve federasyon üzerindeki denetim ve inceleme yapma yetkisi neredeyse sınırsız bir şekilde kullanacak bir güce erişiminin sağlanması amaç edinilmiş.

Yasanın üç olumlu düzenlemesi var ki Sevgili Tuğrul Akşar’ın analizlerinden yararlanarak bu maddeleri sunacağım, çünkü bunlar bile gene de yasayı bir çözüm olarak tanımlamaya yetmemektedir.

İlki: Finansal anlamda şeffaflığı sağlamaya yönelik denetim bazlı yaptırımlar ve finansal tabloların belirli aralıklarla denetim merciine gönderilecek olması, kulüpleri finansal tablolarda daha şeffaf olmaya itebilecektir.

İkincisi: Kayıt dışılığı önlemeye yönelik olarak 7.000 TL'nin üzerindeki ödeme ve tahsilatların banka hesapları üzerinden yapılması zorunluluğu hem vergisel hem de şeffaflık açısından önemlidir.

Üçüncüsü ise: Öz kaynak açığı olan kulüplerimizin bulunduğu bir ortamda profesyonel spor kulüplerine asgari 1 Milyon TL sermaye zorunluluğu getirilmesi, finansal sağlık açısından önemli olmasına rağmen, siyasetin spora tam anlamıyla müdahale edecek tüm uygulamaları bu yasa sayesinde Bakanlığa verilmiştir. Kurulları görevden alma, atama yapma, kulüpleri tescil ve gerektiğinde feshedebilme yetkileri ile Bakanlık denetimleriyle yasa kapsamında aykırılıklar saptadığında, Bakanlık doğrudan müdahil olup aksiyon alabilecek, yetkilerini kullanarak yaptırımlar uygulayabilecektir.

Siyasi erk bu yasa ile yapmış olduğu düzenlemede Spor Bakanlığı’na ile İçişleri Bakanlığı'na ve ildeki yerel yetkiliye bir kovuşturmayı bahane ederek spor kulübünü kapatmaya kadar varan yetkiler verilmiş durumda.

Diğer bir yasadan kaynaklı düzenlemede ise, Spor Bakanlığı federasyon genel kurullarını iptal etme, yenileme, federasyon yönetimlerini görevden alma, tahkim kurullarını atama, görevden alma gibi yetkileri söz konusu.

Yasanın temel eleştirisine tekrar dönmek üzere şu BJK Genel Kurulunda ortaya çıkan ayrıntıyı incelemekte yarar var.

O ayrıntı neydi? Şöyle izah edeyim: Hani, Spor Yasasında başkan ve yöneticilere borçlanma aşımından dolayı cezai hükümler uygulanması üzerine tüm yasa tartışmaya açılmıştı ya o tam öyle değilmiş…

Şöyle ki; spor yasasındaki spor kulüpleri ve spor anonim şirketleri, önceki yıl brüt gelirlerinin en fazla yüzde 10’una kadar borçlanabilecek olması ile kulüp yönetimleri başkan ve yönetim kurulu üyeleri, önceki yıl gelirlerinin yüzde 10'unu aşacak şekilde borçlanması halinde 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası alabilecek maddesi konulmuştu.

Ama… Bu oranın üzerinde yapılacak borçlanmalar ise genel kurulun nitelikli çoğunlukla vereceği kararla kabul edilecek ve ek bütçe ile yapılabilecektir. İşte burası işin can alıcı noktasıdır. Böylece yönetim kurullarının görev sürelerini aşacak şekilde sağlıksız borçlanmalarının önüne geçilmesi amaçlanıyor. Başkan ve yöneticilere sorumluluk yükleyen maddeleri ancak bu şekilde aşabiliyorlar.

İşte bunun en güzel örneği BJK Genel Kurulunda yaşandı.

BJK’nin 2022 geliri tahmini 878 milyon TL. Yeni yasaya göre sene içinde %10 borçlanma zorunluluğundan dolayı 87,8 milyon TL borçlanma yetkisi varken, 1,7 milyar TL zarar edip, 800 milyon TL nakit açığı vereceğini ve bu kadar ek kredi kullanma yetkisini oldu bitti ile Genel Kurul’dan aldılar. Kanunun sağlamış olduğu yetkiyi kolayca halletmiş oldular.

Yasa öyle bir ayrıntıyı ortaya koyuyor ki, daha parayı harcamadan zarar tazminini genel kuruldan temin ederek zararı peşinen alıyor.

Yasa da genel kurul ile ilgili ‘nitelikli çoğunluk’ diye bir ayrıntı var. Burada oran belirtilmesi gerekirdi. Özellikle yönetimlerin ibrası içinde bu oran kullanılmalıdır. Çünkü, BJK’nin 18 bin üyesi var, böyle bir karar alması için önemli bir yüzdelik diliminin 3/2 çoğunluğu ile bu karar alınması gerekirken 600 ile 1000 kişi çok rahat bu kararı almaya yetmektedir. Bu kadar önemli bir karar için sadece kulüp çalışanlarının 600 kişinin oy kullanması yeter de artar bile. Bu uygulama hukuki olarak yetersiz kalmakta ve cezai işlem uygulanmamaktadır. Ortaya çıkacak cezai işlemlerde, ibra edenlerde kayıt altına alınarak dava konusu olmalılar.

Hani o %10 aşıma cezai işlemlerle var ya o aslında bu yasala ilgili havuç ya da bonus, yasayı bir şekilde pazarlamak için kullanılan propaganda araçları olduğu da ortaya çıktı.

Yasanın temel amacı, siyesi erkin oluşturacağı kontrol mekanizması sayesinde, cezai işlemler uygulayarak ve hukuku bu anlamda kullanarak tam bir kontrol mekanizması oluşturmaktır.

Yani yasa bir şekilde başkan ve yönetim kurulu üyelerinin önünü açmış oldu. Biraz ölü taklitti yeterli oldu.

Yasanın çıkış amacı ülkedeki sporun yapısal sorunları üzerine yoğunlaşması yerine, sadece denetimi kendi eline alacak bir mekanizma yaratma çabasının gelecek için nasıl bir sorunlar yumağı oluşturacağını şimdiden belli etmektedir.

Spor ve futbol politik, yönetsel ve yapısal olarak yönetim örgütlenmesi bakımından son derece yetersiz durumdadır. Bu nokta aslında en önemli çıkış noktasıdır. Özellikle son yirmi yılda spor ve futbolun endüstriyel anlamda gelişmesiyle birlikte, süreç iyi analiz edilmediği için sporu ve futbolu ileriye taşıyacak stratejiler üretemediği aşikardır. Bu yetersizlik kurumsallaşmanın önündeki en büyük engeldi. Haliyle, kurumsal organizasyon küresel rekabetçi dengeyi yükselterek, teknik, finansal ve yönetsel bakımından olması gereken toplam kaliteyi artıracak yapıyı oluşturamıyor. İşte bu nedenle, yeni yasa ile de sporun kurumsal olması gereken üst örgütlenmesi bu yapısal sorunları çözmek yerine, siyasi erk kontrolündeki gündelik sorunlara odaklanmaktadır.

Bu yasa oluşmadan önceki yasaların kullanılması halinde bile, kulüplerin çok rahat kontrol edilmesi gerekirken, bilerek süreç oluruna bırakılarak ortaya çıkan kaos sonucunda siyaset kendine yeni bir kontrol alanı yarattı.

Sorun aslında bir şekilde dizayn edildi. Şöyle ki; üst yapıda spor örgütlenmesinin yetersizliklerle birlikte yaratılan başarısızlıklar, kulüpler üzerinden sorunlara çare aramak stratejisiyle, sorunların ana nedeni olan yapısal problemlerin temel dayanaklara ulaşılmasını engellemektedir. Mevcut durumdaki sporun ve futbolun yapısal sorunları küresel anlamda rekabet edebileceğimiz koşulları sağlamaktan uzaktır. Çözüm üretemediği gibi sürdürebilir başarının yakalanmasının önündeki en büyük engeldir. Sportif başarı olmayınca finansal başarı da olmuyor. Bu da siyasetin istediği ‘muhtaç olma’ ihtiyacının ortaya çıkmasını sağlıyor. İşte sonunda da bu yasa kendine alan buluyor.

Türkiye’de futbolu gerçekten sıkıntılı bir dönem geçirmektedir. Gerek futbolu yönlendiren kişilerin ehli yapılarının tartışmaya açık olması, gerek siyasi yapının futbola direk müdahalesi ve cironun milyar dolarlara ulaşmasından kaynaklanan iştah ile menajerlik yapının pazar kapma savaşı, futbolun en büyük yönetsel sıkıntılarını oluşturmaktadır. Teknik yapı ve teknik analiz ise ciddi bir kargaşa içindedir. Yapılan yabancı teknik adam transferleri Avrupa’da hiçbir zaman hiçbir zaman kazanamayacak ücretleri almalarına rağmen, Türkiye’de futbola katkıları aynı kuvvetle zıt derecede alt seviyede kalmaktadır. Yerli çalıştırıcılarda ise hep aynı isimler gündemde kalarak takımların başına geçmesi, yeni çalıştırıcıların önünü kapatarak futbolun kısır bir döngü içerisinde kalmalarına neden olmaktadır.

Günümüz spor yapılanması içinde, istikrarı ve sürdürebilir başarıyı sağlayacak kurumsal ve evrensel temelli örgütlenme modelini sağlayacak yasal düzenlemeler yapılmadan, bu nitelikleri oluşturmadan sadece şirketleşmek ve cezai muidiler uygulamak bir çözüm değildir.

Çözüm: Yasayla güvence altına alınmış özerk ve demokratik ortamlar yaratılarak, yapısal temel problemlerin çözümüne olanak sağlamaktır.