Türkiye’de ücret geliri sahipleri ile sermaye geliri sahipleri gece ile gündüz gibi ayrılıyor. 19,3 milyon ücretli çalışan kendisinin ve ailesinin geçimini sağlamak için her gün saatlerce çalışıyor. Buna karşın banka hesaplarındaki paranın yüzde 54’ü, hesapların binde 1,8’ine ait

Yaşamak için çalışmak zorunda olanlar ve olmayanlar: Tek devlet 'iki millet'

OZAN GÜNDOĞDU

Türkiye’de geçinmek için emeğinden başka bir şeyi bulunmayan milyonlar var. Emek gücünün değeri ise karın doyurmaya bile yetmiyor. Çalışanların yarısının asgari ücret civarı gelir elde ettiği ülkede asgari ücret de açlık sınırı civarında geziniyor.

Buna karşılık asgari ücretli bile olsa işi olmayan 5 milyondan fazla yurttaş bulunuyor. Bu karanlık tablonun karşısında ise başka bir gezegende yaşamayı andıran küçük bir azınlık bulunuyor. Ülkenin ekonomik yapısı sanayisizleştikçe paradan para kazanmak ön plana çıktı. Artık parası olanlar finansal yatırım araçları ile servetlerine servet katıyor.

Sanayi ise borç batağındaki küçük ve orta büyüklükteki işletmelere (KOBİ) teslim edilmiş durumda. İki farklı Türkiye’ye mercek tuttuk. Birinci Türkiye’de yaşamak için çalışmak zorunda olanlar ikinci Türkiye’de ise yaşamak için çalışmak zorunda olmayanlar bulunuyor.

***

Yaşamak için çalışmak zorunda olanlar

ÜCRET GELİRİ SAHİPLERİ:

Türkiye’de milyonların yaşamak için emeğinden başka faydalanabilecekleri bir şey yok. Son açıklanan resmi verilere göre ülkede istihdamdaki kişi sayısı 28 milyon 529 bin. Bu kişilerin 19 milyon 315 bini ücretli olarak çalışıyor. Geri kalanlar ise işveren veya kendi hesabına çalışanlardan oluşuyor. Ücretli yani başkasının nam ve hesabına çalışarak aylı veya günlük gelir elde edenlerin de yarısı asgari ücret civarında gelir elde ediyor.

ÜCRET GELİRİ SAHİBİ OLMAK İSTEYENLER:

Buna karşılık Türkiye, asgari ücret geliri dahi elde edemeyen, çünkü bir işi olmayan milyonların da ülkesi. Son açıklanan verilere göre ülkede iş arayıp bulamayan kişi sayısı 4 milyon 650 bin. Bu kişilere iş bulsam çalışırım diyenler de eklendiğinde fiili işsizlerin sayısı 6 milyonu geçmiş durumda.

Bu karanlık tabloya ekonomik bunalımla beraber tüketici borçluluğu da eklendiğinde yurttaşların borcu borçla döndürdüğü durum ortaya çıkıyor.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) ekim ayı verilerine göre yurttaşların 436 milyar 988 milyon lira tüketici kredisi borcu bulunuyor.

Tüketici kredilerinin 239 milyar 436 milyon lirası yani yüzde 54,8’i ihtiyaç kredilerinden oluşuyor. Geri kalanlar ise konut ve taşıt kredileri. Öte yandan tüketici kredileri sadece 5 yıl önce 2014 yılının ekim ayında 273 milyar 154 milyon liraydı. İhtiyaç kredileri ise 93 milyar civarındaydı. Bu borçluluğa 114 milyar 817 milyon liralık bireysel kredi kartı borcu da eklendiğinde yurttaşların kredi ve kredi kartı borcu toplamı 552 milyar lira olarak hesaplanıyor. Bu borç istihdamdaki 28 milyon 529 bin kişinin sırtında ve bir vadede ödenmeyi bekliyor. Böylece istihdamdaki kişi başına düşen ortalama borç tutarı 19 bin 348 lira olarak hesaplanıyor. Çalışanların güvencesiz olması borç stresini katlıyor.

İşsizlik ve borç kıskacındaki yurttaş yaşamak için en acil şekilde çalışmak zorunda. Bu nedenle işverenle pazarlık payı bulunmuyor ve düşük ücrete talim ediyor. Böylece ücretliler gidere asgari ücrette eşitleniyor. Asgari ücret ise 2 bin 102 lira olan açlık sınırının dahi altında.

***

Yaşamak için çalışmak zorunda olmayanlar

Türkiye’de küçük bir azınlık yaşamak için çalışmak zorunda değil. Çünkü taşınabilir ya da taşınmaz varlıklara sahipler. Bu varlık sahiplerinin önemli bir kısmının varlığı miras. Geri kalan kesimin bir kısmı varlığını hükümetle kurduğu ahbap çavuş ilişkileriyle edinirken, sadece küçük bir azınlık girişimcilik yetenekleri sırasında sınıf atlamış durumda. Bu tablo düşünüldüğünde ülkede sınıf atlamak neredeyse imkansız. Varlık sahipleri kira, faiz veya kâr payı adı altında elde edilirken emek gücü gerektirmeyen gelirlere sahip. Peki bu kişilerin sayısı ve elde ettikleri geliri nedir?

KİRA GELİRİ SAHİPLERİ:

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 6 milyon 767 bin hane ev sahibine kira ödüyor. 2018’de bu hanelerin yıl boyunca ödediği kira tutarı 60 milyar TL civarında. Fakat bir çok kişinin birden fazla evden kira geliri elde ettiği düşünülürse kira geliri sahibi kişi sayısı kiracı sayısından çok daha az. Çünkü ülkede servet giderek daha küçük bir azınlığın elinde toplanıyor. Acıbadem Üniversitesi’nden Murat Güney’in Credit Suisse’nin Küresel Servet Raporu’ndan derlediği verilere göre Türkiye’de en zengin yüzde 10’luk kesimin toplam servetten aldığı pay yüzde 81,2. Geriye kalan yüzde 90’ın servet payı ise yüzde 18,8. Öte yandan aynı çalışmaya göre durum gittikçe kötüleşiyor. 2002 yılında aynı şirketin raporuna göre en zengin yüzde 10’un servetten aldığı pay yüzde 67,7 geri kalan yüzde 90’ın aldığı pay ise yüzde 32,2’ydi.

FAİZ/KÂR PAYI GELİRİ SAHİPLERİ:

BDDK ekim ayı verilerine göre bankalarda 103 milyon hesabın 2 trilyon 251 milyar lira mevduatı bulunuyor. Ancak bu mevduatın yarısından çoğu mevduat büyüklüğü 1 milyon liranın üzerindeki 192 bin kişinin elinde. Bu 192 bin kişinin toplam mevduat büyüklüğü 1 trilyon 199 milyar lira. Böylece milyoner başına düşen mevduat büyüklüğü 6,2 milyon lira olarak ortaya çıkıyor. Mevcut mevduat faizinin yıllık yüzde 10 olduğu düşünülürse ortalama bir milyoner yıllık 624 bin lira faiz veya karpayı geliri elde ediyor. Bu geliri elde ettiği kaynak ise borçlu olan milyonların ödediği faiz ya da katkı payı.

cukurda-defineci-avi-540867-1.