Türkiye’den ve dünyadan köprüler üzerine yazdığı şiirleri Köprülere Şiirler ismiyle kitaplaştıran Behramoğlu BirGün Pazar’a verdiği söyleşisinde Türkiye üzerine düşüncelerini iletirken aynı zamanda da yeni çalışmaları hakkında bilgiler verdi.

Yaşamın tanığı Köprülere Şiirler

CAN UĞUR

Türk edebiyatının en önemli isimlerinden bir tanesi Ataol Behramoğlu’nun son kitabı Köprülere Şiirler, Tekin Yayınevi tarafından okurla buluşturuldu. Usta edebiyatçı Türkiyede ve dünyada yer alan herkesçe bilinen köprüler üzerinden bir şiir evreni kuruyor son kitabında. Behramoğlu köprülerle ilgili tarihsel, kültürel, politik ve sosyolojik arka planı yansıtan şiirlerini, giriş yazısıyla okurlara ulaştırıyor. Kitabın girişindeki şu ifadeler ise dikkat çekici: “Köprü, özellikle de kırsal alandaki bir köprü ise doğanın doğal bir parçası gibidir… Köprülerde, yine sözünü ettiğim köprülerde beni etkileyen bir başka özellik, bilgece, sabırlı suskunluklarıdır. Yıllar, on yıllar, yüzyıllar süresince nice yükler taşımış; nice kuşaklar, nice devirler gelip geçmiş, nice yıkımlara, nice zaferlere, nice acılara, nice şölenlere tanık olmuş, fakat sabırlı, bilgece suskunluklarını hep koruyagelmişlerdir.” Behramoğlu’nun lirizm zemininde uç veren şiirleri insana, doğaya, hayata dair geniş bir tablo sunuyor bizlere. Ataol Behramoğlu ile BirGün Pazar için bir söyleşi gerçekleştirdik. Behramoğlu söyleşisinde Türkiye’nin güncel durumuna dair ve geleceğe ilişkin önemli açıklamalarda bulunurken yeni çıkacak eserlerine dair de bilgiler verdi.

Son şiir kitabınızda köprüler bir yandan metafor diğer yandan ise gerçek manada anlamlara sahip. Nedir size bu tercihi yaptıran şey?

Bir ölçüde tesadüfen seçtim diyebilirim, bir arkadaşla bir köprünün yanından geçerken böyle bir süreç açığa çıktı köprü üzerine şiir, hikâye yazılmasını öngören. Peki, neden bunu bir köprü için yaptım ilginç olan bu. Asıl mesele bu seçim. Köprünün edebiyatçıyı ilgilendirmesi sorunsalı da orada önem kazanıyor. Çünkü köprü gerçekten bir simge, birleştirme olgusu. Köprünün böyle bir işlevi, başlı başına anlamı var. Bir suyun üzerinde genellikle iki kıyıyı buluşturuyor. Bir buluşturma işlevi var. Bunun yanında ayırma işlevi de var. Köprüden geçiyor ve bir daha geri dönmüyor insan. Birleştiren ayıran taşıyan… Aynı zamanda da suskun. Tüm bu yaşanan süreçte köprüyü, bir canlı gibi düşünün, suskun. Bu kadar yük taşıyor tanıklığı çok fazla ama susuyor.

Öte yandan altından su akıp giderken o hep duruyor. Bu da ilginç bir metafor. Edebiyat tarihine baktığımızda da şairlerin köprüler üzerine ilgisi hep yüksek olmuştur. Ancak beni bunlardan bağımsız olarak ilgilendirdi köprü. Bizatihi köprüler ilgimi çekti. Bir de tek tek baktığım zaman her birinin tarih, coğrafya boyutunda bir macerasının olduğunu gördüm. Ve kitapta şiir yazılan her köprü farklı bağlamlar çerçevesinde ele alındı. Kiminde çevre kiminde tarih ağır bastı. Bu çalışmayla birlikte artık onları bir canlı gibi görmeye başladım. Hepsi arkadaşım gibi oldu.

Kitapta bahsi geçen bazı köprülere de gitmediniz, gitmediğiniz köprülere şiir yazdırtacak motivasyon neydi?

Mesela Çifte Köprü’yü görmedim. Çifte Köprü’nün ikiz köprü olması ve içinde bulunduğu coğrafya ilgimi çekti. Yine Kesik Köprü’ye gitmedim ama orta Anadolu bozkırını ve hüznünü iyi biliyordum. Duyguları anlayabiliyordum. O konuyla ilgili araştırmacılarla görüştüm. Çok güzel ve ilginç bilgiler edindim. Ancak gitmediklerime de muhakkak gideceğim.

yasamin-tanigi-koprulere-siirler-930556-1.

Birçok kuşak sizin dizelerinizle büyüdü. Birçok kuşağı da birleştirdi. Bu durumu bir şair olarak nasıl yorumluyorsunuz?

Bu soruya Yeniden Hüzün’le şiirimden bir bölüm okuyarak yanıt vermek isterim:

“…cesur ve genç hayat. Akıp giden.
Kitapçı vitrinlerini ve alanları hızla eskiten hayat, bazen beni heyecanlandırırdı. Yağmurlu, ıhlamur ağaçlı bir yolda kocaman, eflatun, bir güneş tıkanırdı gırtlağıma…”

Bu dizede de dile getirdiğim gibi hayat cesur ve gençtir her zaman. Dolayısıyla ben o duyguyu hep taşıdım. Tabii beden zaman zaman kendini hatırlatıyor yaşlılık manasında ama duygularım ve zihnim hep genç. Dolayısıyla hayat yaşlanmaz. Senin yazdığın şeyler cesur ve genç hayatla paralelse onun içinden doğmuşsa şiirin de eskimez. Ben moda akımlara itibar etmekten ziyade okudum düşündüm ve içimden gelenleri yazdım. Onlar da genel insani doğrulardır, zamana direnirler eskimezler.

Peki, dünden bugüne şiirinizde değişen taraflar neler?

Sen belki bu konuya benden daha iyi yanıt verebilirsin, çünkü nesnel bir değerlendirme durumun var. Elbette şiirimde değişen taraflar var. Temalar bakımından da biçimler bakımından da değişen taraflar söz konusu. Bunlar şimdi sıralamak güç olur tabii ama şunu söyleyebilirim şiirlerimdeki her türlü tema dünden bugüne; bugün de varlığını bir şekilde sürdürüyor. Esasında formlar, temalar oturdu. Bir Gün Mutlaka’dan Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var’a, Türkiye Üzgün Yurdum’a kadar olan çizgi izlenirse değişim de görülebilir.

yasamin-tanigi-koprulere-siirler-930557-1.

İçinde yaşadığınız toplumsal durum sizin şiirinizi nasıl etkiliyor?

Öncelikle güncel yaşam küçümsenecek bir şey değil; nihayetinde tarih belirli güncelliklerin toplamı olarak bugüne uzanır. Dolayısıyla bu beni alakadar etmez diyen şair de beni çok fazla alakadar etmez açıkçası. Ne yaşanıyor ülkende ve dünyada bu önemli. Ama tabii buna birebir cevap verilemez. Birebir yankıda bulunmak her zaman hem mümkün hem de doğru değil. Çünkü aceleye gelmiş olur. Dolayısıyla toplumsal olayları izlemek ve onun olgunlaşmasını beklemek gerekir tabii yürümeyi ihmal etmeden var oluşu ıskalamadan. İkisini de bir şekilde yapmaya çalışıyorum. Ama son zamanlarda son 1 yıldır 1. Sayfa şiirleri çıkıyor Cumhuriyet gazetesinde, bunlar tamamen güncel şiirler. O kadar arttı ki toplumsal alandaki sorunların hızı, yetişmek güç ama yanıt da vermek gerekiyor. Geçip gidenle kalıcı olan arasında bir dengeyi de tutturmak gerekiyor.

Siz güncel anlamda yazılar yazan bir isimsiniz, içinde bulunduğunuz dönemi nasıl görüyorsunuz?

Toplumsal olaylar üzerinde epeyce düşünen biriyim. Türkiye üzerine çok okuyorum. Dolayısıyla bir bakış açım var. Onun yanı sıra kişiliğim ve sanatçı olmamla ilgili bir öngörüm var. Esasında iyimser mizaçlı biriyimdir o da hayata güvenimden gelir. Hayatın ileriye doğru giden ivmesine inanırım hayat kendini yeniler böyle düşünürüm. Ben bu yönetim iktidara geldiğinde ‘sivil darbe’ kavramını kullandım. İlk kullananlardanım Cumhuriyet’te bu isimle kitabım da var. Dolayısıyla bilgi, sezgi ve öngörü bu tespitlerin önünü açıyor.

Tabii burada neden direkt siyasetin içinde değilsiniz diye sorabilirsiniz… Çünkü siyasetin düzeyi çok düşük. Açıkçası üslup ve dil başta olmak üzere genel olarak çok aşağıda seyreden bir düzey var. Orada olamazdım çaba da sarf etmedim. Bir yere gireyim falan diye bir kaygım olmadı ama bunun eksikliğini de zaman zaman hissediyorum. Düşüncelerimi daha etkili yerlerde dile getirmek isterdim açıkçası ama baktığımda çok düşük bir düzey söz konusu maalesef.

Bahsettiğiniz düzeyi müdahale etmeden sadece izleyerek yukarı çıkarmak nasıl mümkün olacak?

Az sayıda sanatçının olduğu sistemin izin vermediği koşullarda oralarda bulunmanın bir faydası olacağını düşünmüyorum. Aydınların sanatçıların kalabalık bir biçimde o mekanizmaları kullanması gerekir.

Türkiye’deki toplumsal tabloya ilişkin fikirleriniz nelerdir?

Türkiye’de eğitim çökmüş durumda. Türkiye’de bugün okumuş insanlarımız dahi asgari bilimsel, toplumsal bilgilerden yoksun. İnsanlık tarihi, dünya tarihi, bilim tarihi gibi belli başlı disiplinler konusunda çok yüzeysel bilgilere sahip. Ancak çok özel merakı olanlar yeteri düzeyde bilgiye sahip. Tüm bunlar toplumsal gelişmeyi engelleyen unsurlar. Dolayısıyla önümüzdeki dönemin en önemli sorunlarının eğitim ve örgütlenme sorunları olduğunu düşünüyorum.

Peki şu an hangi çalışmaları yapıyorsunuz?

Gazetedeki 1. Sayfa şiirlerini didaktik olma pahasına da olsa sürdüreceğim. Çünkü düz yazıdan daha vurucu ve dikkat çekici olduğunu düşünüyorum. Açıkçası gazetede düz yazı yazmaktan biraz sıkıldım. Şiir daha iyi geliyor. Muhtemelen 2022’de güncel toplumcu 20 kadar şiirimin yer alacağı ‘Suçlusunuz’ isimli bir kitap yayımlamayı düşünüyorum.

Bunun yanında gönlümde ve zihnimde daha duygusal nesir şiirler yazmak var. Hayata Uzun Veda kitabımın başka bir formda devamı biçiminde doğa, insan, ölüm, yaşam, aşk, umut, umutsuzluk ve buna benzer meseleler hakkında deneme şiir karışımı yazmak gibi bir niyetim var.

Şiire dair kuramsal bir çalışmanın olacak mı?

Bu konuda yazılarım, çalışmalarım var aslında ama 20’li yaşlarımdan itibaren günceler tutan birisiyim bugün de devam ediyorum buna. Bunlar ‘bugün şöyle oldu böyle oldu’nun ötesinde okuduklarımı not ettiğim metinler. Bunlardan hapishanede tuttuğum günlükler Tekin Yayınevi tarafından basıma hazır hale getirildi. Burada hem şiir hem de diğer türler üzerine kuramsal analizler var. Ancak tek başına kuramsal bir çalışma yapmayı düşünmüyorum.

Rus edebiyatı üzerine ciddi bir çalışma içerisindeyim. Kalıcı ve kapsamlı bir çalışmam var. Zannediyorum ki Rus Edebiyat üzerine ciddi bir çalışma olacak.

Shakespeare okumaları diye bir çalışma hazırlığım var. Adını anıp da doğru düzgün bilmediğimiz isimlerin başında gelir. Yaklaşık 20 kadar yazım var, çeşitli mecralarda yayımlanan. Onları düzenleyeceğim.

Benim Şairlerim diye 50 şaire dair yazılarımın ve o şairlerin birer şiirlerinin yer alacağı bir çalışmam da yayımlanmaya hazır durumda.