Kentlinin sesi olan Türkiye Kent Konseyleri Platformu yereldeki mücadeleyi yükseltmeyi planlıyor. Platformun Dönem Sözcüsü Ziya Gökerküçük, “Kentlileri aktif hale getirebilirsek, şehirler daha yaşanılır olacak” diyor.

Yaşanabilir kent mücadelesi

YAREN ÇOLAK

Türkiye Kent Konseyleri Platformu (TKKP), 105 farklı noktada kentlinin sesi oluyor. Kente dair kentlinin konuştuğu kent konseyleri yerel yönetim için de örnek teşkil ediyor. 16-17 Ekim’de Edirne’de iklim krizi başlığı altında gerçekleştirilen TKKP 27’nci Genel Kurulu’nda şehirdeki sorunların çözümünün kentin bileşenleriyle arandığı kent konseylerinin önemine vurgu yapıldı. TKKP 27’nci Dönem Sözcüsü ve Edirne Kent Konseyi Başkanı Ziya Gökerküçük ile yerel yönetimi ve kent konseylerini konuştuk.

Kent konseyleri önümüzdeki dönem nasıl bir yol haritası izlemeyi planlıyor?

COP26 öncesi TKKP’nin Edirne’de gerçekleştirilen genel kurulunda da bu nedenlerle iklim krizi başlığını ele aldık. Sadece bizim değil, dünyanın da gündemi bu. Çünkü dünya artık sürdürülemez konumda ve kriz kapıda. Ülkelerin mevcut eğilimleri ile küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlandırma vaadi yetersiz kalıyor. Yani ekolojik geçiş artık bir seçenek değil, zorunluluk. Tüm bunlar yaşanırken doğrudan doğayı, yaşamı yani kentleri ilgilendiren iklim krizini kent konseylerinin ele almaması, gündeme taşımaması düşünülemezdi. Aldığımız kararlardan birisi de çalışma grupları kurmak oldu. Hukuk, Sürdürülebilir Kent ve İklim Krizi adı altında üç farklı çalışma grubu genel kurul kararı ile kuruldu.

Çevre mücadelesinin yanı sıra başka hangi alanlarda çalışmalar yürütüyorsunuz?

Kent konseyleri mevzuatı kente, doğaya ve insana dair her tür çalışmanın yapılabileceği bir alan. Ancak her alanda çalışabilmek için kentlilerin öncelikle kentlilik bilincini geliştirip sokağına, mahallesine, kentine sahip çıkabilmesi gerekiyor. Bu nedenle de kent konseyleri olarak en önemli görevimiz öncelikle bu bilinci geliştirebilmek olmalıdır. Ülke içi ve uluslararası mevzuatlarda kazanılmış haklarımız var. Öncelikle bunları kullanma bilinci oluşturmalıyız. Devamında daha elverişli haklarımızı da kazanmalıyız. Kent Konseyleri Yönetmeliği’nin Kent konseyinin görevleri başlıklı 6’ncı maddesinde neler yapabileceğimiz yazar. Ki buradan yola çıkarak; kent yönetimine katılımdan kentin kimliğine ilişkin tarihi, kültürel, doğal ve benzeri değerlere katılıma kadar her alanda çalışma yapılabilir. Kent kaynaklarının verimli kullanımı, kentli haklarının hayata geçirilmesi gibi talepleri dillendirebilir, uygulanmasını sağlayabiliriz. Önemli olan; kentlerimizi çevresiyle birlikte yaşam alanı olarak görüp sahiplenebilecek bilincimizi yükselterek örgütlenebilmek. Bunları aşmak da bilimsel ve hukuksal kılavuzluk ile olacak. En önemlisi de çoğalmamız ile aşacağız hepsini. Malum, ezberledik hepimiz; hak verilmez alınır.

HER YERDE VE HER ŞEYDE BERABER OLABİLMEK

Kent konseyleri ile tahayyül edilen yerel yönetim anlayışı nedir?

Şeyh Bedrettin’i anlatırken Nazım Hikmet şiirinden ezberledik ya; ‘yârin yanağından gayri her yerde, her şeyde beraber olabilmek’. Bugünün tek alternatifi bu anlayıştır işte. Kapitalizm bizi atomistik bireylere dönüştürdü. Her nasıl oluyorsa her tarafımız zindan ama bizlere ‘özgür bireyler’ olduğumuz pompalanıyor. Rekabetçi tüketici olduk hepimiz. Oysa insan, ilişkileri ile insandır. Tüketerek mutlu olan olsa da bunun geçici olduğunu hepimiz biliriz. Üreten insanların mutlu olduğu bilimsel bir veridir. İnsan yaşam boyu öğrenen ve öğreten bir canlıdır. Hepimiz birbirimizden bir şey öğrenmek üzere bir araya geliriz, gelmeliyiz. Örgütlü insanlar birbirinden aldıkları ve verdikleri ile kendilerini geliştirirler. Bizi sürükleyen atomik bireyler olmamız özgürlüğüne(!) karşı dayanışma içinde olunacak özgür örgütlenmeleri sokağımızda, mahallemizde, kentimizde yaratabilirsek dayatılanı değiştirebilir kendi kentlerimizi kurabiliriz.

Kent konseylerinin kente nasıl bir yansıması oluyor?

Edirne Kent Konseyi 2000’li yılların başında Kent Meclisi olarak kuruldu. Yaklaşık yirmi yıldır kentimize çok şeyler kattığımızı görebiliriz. Kentlilik bilincinin gelişmesinde bir duyarlılık var. Kent konseyi olarak somut örnekler nedir derseniz daha yedi ay önce kentin su depoları yakınına kurulmak istenen kurşun kırma, eleme, yıkama tesisini belediyeyi de bilgilendirerek iptal ettirdik.

Kısaca söylemek gerekirse kent konseyi kentin akıl, bilim ve vicdan merkezi. Meclislerimizi ve çalışma gruplarımızı aktif tutup daha aktif hale getirebilir ve genişletebilirsek yani her sokakta, her mahallede kentlileri duyarlı, aktif hale getirebilirsek kentler yaşanılır olacak.