Çok kez başımıza gelmez bu durum. Hele ki bu çağda yaşamak bazen ceza gibi. Ama bazı müzikler var ki insana başlıktaki cümleyi kurdurabiliyor

Yaşanan çağda kendini şanslı saymak

Jimi Hendrix’i Woodstock’ta izleyenler o an kendilerini çok şanslı saymış mıdır acaba? Ya da Metallica’nın efsane 1989 Seattle konserinde olanlar… Alice In Chains’in MTV Unplugged konserindeki birkaç yüz kişi nasıl bir efsaneye tanık olduklarını biliyorlar mıydı?
Onları bilemem. Belki de sonradan uyanmışlardır mevzuya. Ben geçenlerde izlediğim bir konser sırasında “ne kadar da şanslıyım ki Kes’in müzik yaptığı dönemde yaşıyorum” dedim.

Geçen cumartesi gecesi Kes’i Borusan Müzik Evi’nde izledim. Mekânın ses sistemi mükemmel. Şu ana kadar izlediğim tüm konserlerde ağzım açık kaldı. Aynı duyguyu yine aynı mekânda yıllar önce izlediğim Godflesh ve Jesu gruplarından bildiğimiz Justin Broadrick konserinde de yaşamıştım.

Kes, 2015’te yayımladığı Kamlama adlı plağıyla memleketin progresif metale bakış açısını değiştirdi bence. Gereksiz taramalardan kaçınarak mükemmel melodilerle anlamlı cümleler kuran, enstrumantal prog metal yapan grup gerçekten her haliyle akılda kalıcı. Borusan konserinde de şaha kalktılar. Sahnedeki etkileyici duruşları bir yana kurdukları poliritmik yapıları etkileyici fakat beklendiği kadar yormuyor insanı. Değişken tartımları insanı ayakta tutuyor. Emre Kula’nın groovy riffleri bir yana duygulu soloları, Cenk Turanlı’nın kemik gibi bas soundu ve Mehmet Demirdelen’in insanın aklını uçuracak davulculuğu sayesinde sahneden bir an bile gözünüzü ayıramıyorsunuz. Üç kişi anca bu kadar kalabalık sound edebilir diyeceğim ama Rush’a ayıp olur diye demiyorum, yaratmak istediğim etki umarım anlaşılmıştır. Grup bu konserde Kamlama’nın şahane şarkıları yanında 3 tane de yeni şarkı çaldı. İkisinin ismi daha yok birinin ismiyse ‘Arap’. Bu grubu bulduğunuz ilk fırsatta izleyin, Kamlama albümünü arka arkaya birkaç kez döndürün ki kendinizi onlar müzik yaparken bu coğrafyada yaşadığınız için şanslı sayın. Son olarak grubun bu konser için Big Baboli Print House ile ortak çalıştığı tişörtleri ve afişleri tek kelimeyle harikaydı. Özellikle afişe ayrıca vurulduğumu söylemem gerekir. Satılamamış olması ayrıca üzücü.

***

Gözyaşı Çetesi şaşırttı!

Geçen hafta izlediğim bir diğer etkileyici konser Gözyaşı Çetesi’ne aitti. Zorlu PSM Studio’da izlediğimiz konserde beklemediğim için beni şaşırtan detaylara şahit oldum. Öncelikle böyle bir kalabalık seyirci kitlesi beklemiyordum, gelen herkese ben de teşekkür etmeliyim. Bu kitleler sayesinde böyle müzikler kendilerine büyük sahnelerde daha da fazla yer bulacak. Gözyaşı Çetesi yeni bir grup değil ama son zamanlarda tanıdık tanımadık pek çok insandan grubun adını duyuyorum. 2016’da yayımladıkları Garip Davam adlı albümlerindeki ‘Bu An’ isimli müthiş şarkılarıyla tanımıştım onları.

Fakat gelelim biz bu son konserlerine. Öncelikle sahnede bu kadar elektronik bir müzikle karşılaşacağımı bilmiyordum.

Albümdeki şarkılara girip bambaşka alemlere uçuyorlar ki bu konserin ilk yarısı sizi de çok yükseltiyor. Doğaçlama mantıkları çok iyi fakat kendini tekrar eden doğaçlamalar konserin sonuna doğru insanı ve konserin enerjisinin biraz aşağı çekiyor, yorabiliyor.. Fakat gel gelelim sağlam synth’lere, sıkı bas ve davul yürüyüşlerine solist Pınar Balcı’nın hafif Anadolu’ya çalan nağmeleriyle yaptığı ters köşe haller. Bu durum Gözyaşı Çetesi’ne heyecan katan öğelerden biri hale geliyor. Tantana Records’dan çıkan plaklarını edinin, konserlerine gidin, pişman olmazsınız. Grubun basçısı Umut Arabacı’nın plağımı imzalarken yazdığı gibi: “İyilik güzellik kazanacak.”