ÖDP Başkanlar Kurulu Üyesi Alper Taş, partisinin seçimlere katılacağını ifade ederek, betonlaştırılan kentlerin durumuna dikkat çekti. Taş, “Doğal olarak kentleri sermayeden geri almak ve kazanmak lazım. Birinci önceliğimiz bu olacak” dedi

Yaşanılabilir kentler için mücadele edeceğiz

31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlere parti olarak girecek Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin (ÖDP) Başkanlar Kurulu Üyesi Alper Taş, gündemdeki gelişmelere ilişkin Artı Gerçek’e konuştu.

Taş’ın değerlendirmeleri özetle şöyle:

Seçimlere katılacağız: Yerel seçim siyasetine ilişkin yerel seçim grubumuz var, onlar üzerinden yerel seçim hazırlıklarımıza dair çalışmalarımız devam ediyor. Çalışmalarımızı Parti Meclisi’nin aldığı kararlar doğrultusunda yürütüyoruz. Geçtiğimiz ay içerisinde PM’nin yaptığı toplantıda yerel yönetim çalışmalarına ilişkin politik bir hat çizildi. Önümüzdeki yerel seçimlere girmek için gerekli hazırlıklarımızı yaptık. Eksikliklerimizi tamamlayarak gerekli yerlere başvurularımızı yaptık. Biz ÖDP olarak bu noktada şöyle bir karar aldık: Büyükşehirlere bağlı yerlerde meclis üyeliği, büyükşehir olmayan yerlerde il genel meclis üyeliği noktasında seçimlere katılacağız. Kendimizi bu zemin üzerinden anlatmaya, seçim çalışmasını da bir örgütlenme çalışması olarak değerlendireceğiz. Uzun zamandır kendimizi ölçen, değerlendiren seçim pratiği içinde olmadık. Bu kez bu kategoride Türkiye çapında kendimizi tartmak, kendimize bir bakmak ve dediğim gibi ölçmek istiyoruz.

Öncelik yaşanılabilir kentler: Kentler yaşanmaz hale gelmiş, betonlaştırılmış, çirkinleştirilmiş, yaşanılır olmaktan çıkmış. Doğal olarak kentleri sermayeden geri almak ve kazanmak lazım. Birinci önceliğimiz bu olacak.

Yerelde Saray memurları isteniyor: Yerel yönetimler Saray’ın tahakkümü altında. Yerelde bir tür Saray’ın memurları isteniyor. Saraydaki prototipe uygun, ona benzeyen belediye başkanları belirlenmek ve birebir ondan emir alan o belediye başkanın hiçbir inisiyatifinin olmadığı bir kent tasarımı hayal ediliyor. Bu açıdan yerel meclisleri yerel demokrasi güçleri olarak geliştirip güçlendirmek, tüm yurttaşların söz, yetki ve karar sahibi olduğu, Saray’a hapsolmayan halkın kendi demokrasisini güçlendirdiği, kendi organlarını güçlendirdiği yerel demokrasi pratiği olarak görüyoruz. Elbette bu siyasal islamcı yönetimin ve onun bu faşist iktidar anlayışıyla hesaplaşma zemini olarak da bu meclisler üzerinden aşağıdan yukarıya güçlendirmeyi hedefleyen bir pratikle seçim sürecini ele alacağız.

Kriz yokmuş gibi davranarak seçimlere giremeyiz: Türkiye büyük bir krizin içinde bu tam manasıyla ve tüm çıplaklığıyla yaşanmış değil, AKP bunu değişik önlemlerle ötelemeye çalışıyor dolaysıyla bizim memlekette kriz yokmuş gibi “hadi seçimlere gireceğiz ve seçimlerde AKP’nin Siyasal İslamcı iktidarını alaşağı edeceğiz” gibi yanılgılarla sürece bakmamamız lazım.