İki yıl önce 2015’te düzenlenen İşçi Filmleri Festivali’nin teması şöyleydi:

“İŞİMİZ GÜCÜMÜZ YAŞAMAK!”

Biz de “Vedat Türkali Belgeseli” ile bu etkinlikte yer almıştık.

Çalışırken iş başında hayatlarını kaybeden işçilerin “normal” iş kazası sonucu öldükleri şeklinde açıklanan iş cinayetleri kıyma makinesine döndüğü son yıllarda, daha güzel bir tema olamazdı.

Yaşamak, hayatta kalmak başlı başına bir “iş” olup çıkmıştı.

Bu alan daha da gelişti, kapsamı genişledi bütün bir hayatı içine aldı. Herkesi de içine çekti aldı: Artık bu ülkede yaşamak hiç de kolay bir iş değildir!

•••

İdil Kültür Merkezi 24 Eylül 2017 Pazar günü polis tarafından basıldı. Grup Yorum üyesi Bahar Kurt gözaltına alındı. Annesi Nagehan Kurt kızına giysi ve çamaşır götürmek için gittiği Emniyet’te gözaltına alındı. Sonra anne ve kız birlikte çıkarıldıkları mahkemede tutuklanıp cezaevine gönderildiler.

Grup Yorum üyesi Betül Varan ise yine Bahar Kurt’a giysi götürürken adliyede gözaltına alındı, Emniyet’e götürüldü. Varan iki gün önce cezaevinden tahliye olmuştu.

Betül Varan 15 Eylül günü Fransa’da düzenlenen Fete I’Humanite Festivaline katılmak için uçağa binerken Atatürk Hava Limanında gözaltına alınmış 12 gün Emniyet Müdürlüğü’nde tutulduktan sonra, çıkarıldığı mahkemede tutuklanmıştı.
Bergül Varan’ın çok akılda kalan bir fotoğrafı var arşivlerde… Geçtiğimiz Haziran’da gözaltındayken polis tarafından saçları kökünden sökülmüştü!

OHAL ve KHK kurbanı iki eğitimci Nuriye Gülmen ve Semih Özakça işlerine dönebilmek amaçlı açlık grevlerindeler malumunuz. 200 günü geride bırakalı çok oldu. 14 Eylül’deki duruşmadan iki gün önce (12 Eylül) yapılan bir operasyonla 16 avukattan 14’ü tutuklandı, ikisi serbest kaldı. Bu isimlerden avukat Ahmet Devrim Mandacı 29 Eylül’de tekrar gözaltına alındı.

•••

İçeri düşenler ile dayanışma göstermek başlı başına bir risk haline getirilmek isteniyor. Tıpkı 1990’larda Güneydoğu Anadolu’da (o zamanki OHAL Bölgesinde) faili meçhul cinayete kurban gitmiş, birinin ailesine yapılan taziye ziyaretinde olduğu gibi… Taziye evine ilk gidenlerden biri veya birkaçı öldürülüyorlardı! Ki, kimse taziye ziyaretine gitmesin, ölen öldüğüyle kalsın, hayatta kalanlar da kendilerini “şanslı” kabul etsin!

Yukarıdaki kısa haberler metinleri bunu gösteriyor.

İçeri düşenlere el uzatanlar da içeri alınıyor. Eskiden olduğu gibi öldürülmüyorlar! Tabii bu şimdilik böyle olabilir,

eğer “debokrasi”(demokrasi demiyorum) gelişirse bu aşamaya da gelinebilir.

Bütün bu yapılanlar açık olarak gösteriyor ki, bu topraklarda yaşamak kolay değil. OHAL’in savurduğu yerin bir adı var:

Yaşanması yasak ülke!