Dün iki gazeteci daha gözaltına alındı. Gerçekten gerekçe olabilecek bir şey var mıdır, bilemiyoruz. Ancak, iki gazetecinin de muhalif olduğunu biliyoruz.

Bir seçim düşünün; virüs gerekçesiyle miting, toplantı yok. Vatandaşa seslenebileceğiniz tek mecra medya. Onun yüzde 90’ının hali malum. Geriye kalanlar da sussa, ne kampanya olur ama!

Her alanda sıkışan iktidar, muhalefeti dört bir yandan sıkıştırıyor. Sonunu getirebilecek geniş bir muhalefet ittifakı olmasın diye elinden geleni yapıyor.

Bir yandan muhalefetin kırılgan ittifak yapısını HDP’yle kanırtır ve CHP’yi hedef tahtasına oturtarak muhalefeti her fırsatta düşmanlaştırırken, öte yandan da kitlesini tutabilmek için peş peşe adımlar atıyor.

Menderes ve Ayasofya üzerinden, her seçim öncesi olduğu gibi, sağ seçmene selam çakıyor… Olmayan paraların harcandığı paketler açıyor… Kâh korona mücadelesinden kâh Libya’daki çatışmalardan zaferler çıkarıyor… İşi iyice sağlama almak için yüzde 5 alamayan partilerin ittifakının önünü kesecek seçim düzenlemeleriyle yine oyunun ortasında kural değiştirmeye hazırlanıyor.

Olup bitenleri siyaset biliminin ilkeleri ve normal bir akıl yürütmeyle değerlendirdiğinizde, memleket sanki bir erken seçime gidiyormuş gibi… “Gidiyor” diyememenin tek nedeni, memlekette olup bitenleri epeydir bilimsellik veya akılla açıklamanın olanaksızlığı.

Hâl böyleyken, Kılıçdaroğlu ertelenen kurultaylarını ağustos ayında yapmayı planladıklarını duyurdu.

Başlıktaki “Yaşasın” nidası, her durum ve koşulda CHP’ye akıl vermeyi alışkanlık haline getirmiş olan kimi kalem erbabına gün doğmuş olmasından.

İlginçtir ve gazetecilikle uzaktan yakından ilgisi yoktur ama bizde kimi sağcı yazarlar, aman şu “solcu CHP” başarılı olsun diye kendilerini yırtarlar!

Tarafsız bir siyaset gurusu gibi; CHP’nin nasıl başarılı olabileceğine, nasıl yüzde 25’i aşabileceğine dair reçeteler yazarlar. O da yetmez, CHP içinde hangi olası başkan adayının ne yaparsa partiyi yükseltebileceğine dair de akıllar verirler.

Ne yazık ki, memlekette toplumsal mücadele ve partilere dair tartışmalar ilkeler temelinde, ideolojik-politik düzlemde yürütülmüyor. Bir yanda 80 sonrasının “imaj her şeydir” anlayışı, öte yanda siyaseti dedikodu temelli sürdüren düzey(sizlik).

Bu düzeye güzel bir örnek geçenlerde M. Gökçek’ten geldi. Tivitırdan bir salvoyla CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun’un oğlunun, içkili bir arkadaş muhabbetinde, “2023’te MHP’den adayım” diye mavra yaptığı videoyu paylaştı. Siyaseti mahalle kavgası, babalığı da “kulak çekmek” sananlardan, Torun’un böyle bir şeyin siyasete alet edilmesinden dolayı oğlundan özür dileyen tepkisini anlamaları beklenemez. Onlar “yaşasın” deyip kendi düzeylerinde takılacaklar!

Ancak, başlıktaki “Yaşasın”ın CHP’ye akıl veren “sağcı siyaset guruları” dışında da paylaşılabilmesi için, kurultayın gerçekten ideolojik-politik bir tartışma platformu olabilmesi lazım.

Misal; Kılıçdaroğlu’nun “Alçakgönüllü bir uygarlığın inşasına çağrı”sı, oradaki 16 maddelik yol haritasında neden laikliğin olmadığı; milletvekillerini tüm üyelerin belirlemesine yol verilip verilmeyeceği; CHP’nin yüzünü sağa dönerek mi sola dönerek mi kitleselleşebileceği; geniş bir ittifak için ittifakın sağ bileşenlerine ideolojik-politik olarak da benzemek gerekip gerekmediği, vb. tartışılabilmelidir.

Aksi halde, kendisini sağ seçmene beğendirecek mesajlarla siyaset yapmanın CHP’ye kazandıracağı, seslendiği insanlardan “Namaza da başlarsın bu gidişle. Allah reisten razı olsun; CHP’lileri bile kendine benzetmeye başladı” türünden tepkilerden öteye gitmeyecektir!