Sinematek 1965'te kurulduğunda, Türkiye’de seçimler vardı: Amerikan istihbaratçısı Türkiye’ye AP’sini, yani Demirel’i desteklemek için gelmişti, hatta Demirel’in Başkanla çekilmiş fotoğraflarını bile basına servis etmeye çalışmışlardı. Ama gelin görün ki sinemamızda Halit Refiğ gibi bir aklı evvel vardı.

İşin gerçeği şuydu, Giovanni’nin anlattığına göre, o sıralar Nilüfer Aydan ile evli olan Refiğ eşini TİP’e üye olmaya ikna etmeye çalışıyor ama kendisi üye olmuyordu. Seçimlerden önce çok umutluydu ve TİP’in büyük başarı göstereceğini sanıyordu. Ama ne oldu, TİP ancak 15 milletvekili çıkarabildi, CHP ikinci parti oldu ve AP tek başına iktidar oldu, Demirel de başbakan. O sıralarda Ankara’da olan eski TKP’li yeni Anadolu Ajansı'nda memur ve dışarıdan sinema yazarlığı yapan Nijat Özön’e art arda mektuplar yazdı. Heyecanlı, ne yapacağını bilemeyen, isyankâr mektuplardı bunlar, ortalığı sarsacak, sansüre tam karşı cepheden saldırılar yapacak, gündemi işgal edecek planları vardı. Ama daha bir iki hafta içinde bütün yelkenleri suya indirdi ve gitti düzene teslim oldu. Önce Osmanlıcı oldu, sonra Batı karşıtı oldu (hem de bir Robert Kolejliydi) ve sonra da Asya Tipi Üretim Tarzının yücelikleri derken bir anda sınıfsız sömürüsüz bir millet, dahası ise İslam’ın bu ülkenin has kültürü olduğuna doğru evrilen art arda sarsıntılarla dolu bir süreç.

Sonuçta ne oldu? Sinematek’in 1965'te kurulmasına gerekçe olarak, Amerikalı istihbaratçı generalin AP’sini desteklemek için seçimlerden önce gelmesi asıl sebep değilmiş! General Porter Türkiye’ye Sinematekin kurulması işlerini organize etmek için gelmiş! İşte büyük keyif işte büyük analiz. O gün bugündür, Türkiye’de İslamcıların Sinematek düşmanlığı bitmez.

Ama bir başka boyutu daha var bunun: 1971 darbesinden sonra, gözaltına alınan, işkenceye uğrayan birçok gencin evinde yapılan aramalarda Sinematek broşürleri ve üyelik kartları bulundu, ciddi sayıda üniversiteli öğrenci Sinematekte film seyrediyormuş. Bu nedenle derneğin kapatılması gündeme geldi. Uygun bir zaman zarfında ise İKSV kuruldu, Eczacıbaşı Sinematek’ten birkaç yıl sonra ayrıldı ve Sinematek de giderek daha fazla militanlaştı.

yasasin-sinematek-216665-1.

Bugün hâlâ pek çok insan Sinemateke düşmandır. Üstelik anlamadığım biçimde kendine sosyalistim diyen yazar da Sinemateke düşmandır. Çünkü onlara göre Sinematek İKSV’nin öncülüdür, o da şimdi burjuvazinin sol içindeki Truva atıdır!???

Neyse sadede gelelim, ama bir türlü alışamadım bu ülkenin bu kadar ciddi akıl tutulması yaşamasına!

İşte şimdi Sinematek kuruluşundan 50 yıl sonra başlatılan etkinliklerle, 50 film gösterimi ile anılıyor ve üstelik düzenin şu ya da bu şekilde katlettiği Onat Kutlar’ın anısına gösterimleri düzenliyor. Üstelik etkinliklerin akıl ve fikir mimarı Jak Şalom: sinematek kurulduğunda 18 yaşında olan ve gençliğini verdiği ve akıl fikir derslerini Sinematek’teki başta Onat Kutlar olmak üzere o dönemin aydınlarının sohbetlerinden alan ve şimdi sinema sosyolojisi dersleri veren bir aydınımız. İşte Vefa böyle bir şeydir.

2 Aralık Cuma saat 20:30’da Yol filminin Caddebostan Kültür Merkezinde gösterimi var, filmi ben sunacağım, sonrasında bir tartışma yapmayı hedefliyoruz.

Ama siz siz olun, Onat Kutlar’ı burjuvazinin kalemşoru, Onat Kutlar’ı onların sözcüsü, burjuva sinemasına karşı net olarak Yılmaz Güney’in devrimci sanatını benimseyen kurumu da Truva atı olarak görmeyin. Teslim olan burjuvaziydi, Sinematek değildi.