Türkiye ne zaman ekonomik sıkıntılar yaşasa, bunları aşmak üzere ilk akla gelen iki şey olur: bor madeni ve yastık altındaki varlıklar. Bunlar bir değerlendirilebilse var ya… Tüm dertlerimiz bitecek diye anlatılır.

Neyse ki bugünlerde bor pek gündeme gelmiyor. Ama yastık altı pek bir gündem. Bakan Nebati’ye göre yastık altında beş bin ton altın varmış. Şimdi bunu “sisteme sokmak” istiyorlar. Peki, yastık altındaki altınlar sisteme girince hangi sorunumuz çözülmüş olacak? Mesela enflasyon düşecek, işsizlik azalacak mı? Elbette olmayacak. Yaptıkları “müflis tüccar eski defterleri karıştırırmış” deyimindeki gibi bir şey. Ülkenin ekonomik sorunlarının neden bu kadar büyüdüğünü, bu süreçte kendilerinin rolünü anlamayanlar, her zorluk döneminde akla gelen “ah şu yastık altındakiler var ya” yaklaşımına sarılıyorlar. Ama nafile bir çaba. Daha önce denenmiş ama sonuç vermemiş bir “çözümü” yeniden denemek bize bir şey kazandırmaz.

Son zamanlarda uygulamaya konulan kur korumalı mevduat gibi yastık altı altınlara yönelik ürün de aslında iktidarın çaresizliği nedeniyle her tür riski kamunun (vatandaşın) üzerine yıkmaktan çekinmediğinin bir göstergesidir.

Mesela altın. Fiyatı neye bağlı? Birincisi dünya piyasalarında altının ons fiyatına bağlı. Yani sizin kontrol edemediğiniz bir şey. Bu yazının yazıldığı saatlerde ons fiyatı dolar cinsinden yükseliyordu. Bu yükseldikçe bizde de altın fiyatı yükselecek. Diğer etken döviz kuru. Son iki aylık dönemde sanki “sabitmiş” gibi hareket etmesine bakmayın. Aslında KKM üzerinden açılan hesapların etkisinden dolayı bu seviyelerde. Yarın doların ne olacağını kestirmek zor. Bir artış da burada yaşanırsa ne olacak? Yastık altından dönüştürülen hesapların TL karşılığı çok artacak. Peki, iktidar bu riski niye alıyor? Doğrusu şu: İktidar risk almıyor, sadece zamana oynuyor. Ekonomik sorunlara çözüm üretme kapasitesi olmayan bu iktidar, “hele bir bugünü atlatalım” yaklaşımını sürdürüyor.

Çarşamba günü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kabine toplantısı sonrası açıklamaları merakla bekleniyordu. Çünkü elektrik fiyatlarına yapılan fahiş zamlar sonrasında oluşan tepkilere bağlı olarak, elektrik fiyatlarının düşmesine yol açacak bir karar çıkar diye bekleniyordu. Ama çıkmadı. Bu konunun üzerinde çalışıyorlarmış. Ne çalışması yapıyorlar anlamadım. Tüm verilere sahipler. Yarım saatte karar verebilirler. Ama “çalışıyoruz” diyerek bunu da zamana yayıyorlar. Nasıl olsa havalar ısınacak, elektrik sarfiyatı görece düşecek, bir de insanlar zaten yüksek faturala alışmış olacakları için, konu gündemden düşecek diye umut ediyorlar.

Bir taraftan içeride zamana oynarken diğer taraftan yurtdışı piyasalarda yüksek faiz ödemeye devam ediyorlar. Bu hafta yurtdışına ihraç edilen “kira sertifikaları” için ödemeyi taahhüt ettikleri kira (faiz) dolar bazında yüzde 7,25. Üç milyar dolar için her yıl 217,5 milyon dolar, beş yılda toplam bir milyar doların üzerinde faiz ödeyecekler. Bu kadar yüksek faiz ödeyen başka hangi ülke var?

Kur riskini, altın fiyatlarında artış riskini, yüksek faiz maliyetini kime yüklüyorlar? Bize! Bütün bu yaptıklarının yüksek faturası hep bize çıkacak. Bakmayın siz öyle “cefayı da sefayı da paylaşacağız” dediklerine. Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da size düşecek olan sadece “cefa” olacaktır.