Norm Ender’in ‘Mekanın Sahibi’ isimli şarkısıyla başlayan rapçi kavgasının goygoyunu yaparken gündemin orta bir yerine internet yayınlarıyla ilgili RTÜK düzenlemesi düştü. RTÜK adeta “siz bir durun asıl mekanım sahibi benim” dercesine geleneksel tv’lerin bezdirici ortamından kaçıp söz konusu dijital yayın platformlarına sığınanların huzurunu kaçırmaya yeltendi. Bu düzenlemeyi, açıkçası evimin salonuna hatta mobil cihazlar nedeniyle yatak […]

Norm Ender’in ‘Mekanın Sahibi’ isimli şarkısıyla başlayan rapçi kavgasının goygoyunu yaparken gündemin orta bir yerine internet yayınlarıyla ilgili RTÜK düzenlemesi düştü. RTÜK adeta “siz bir durun asıl mekanım sahibi benim” dercesine geleneksel tv’lerin bezdirici ortamından kaçıp söz konusu dijital yayın platformlarına sığınanların huzurunu kaçırmaya yeltendi. Bu düzenlemeyi, açıkçası evimin salonuna hatta mobil cihazlar nedeniyle yatak odama kadar sızmış bir yabancı gibi görüyorum. Aylık ücretini ödeyerek satın aldığım ve ne aldığımın gayet farkında olduğum bir hizmeti kafasına göre sansürlemeye niyetli bir yabancı bu. Takım elbisesiyle yatak odamda oturuyor ve “aman alkole özenme, aman eşcinsellik görme Akif Beki’nin uykuları kaçıyor, hırsızlık dizileri var banka soymaya özenirsin, yatak odanı sadece renkli renkli nevresim takımlarını sergilemek için kullanmıyor musun sevişen insan görmek nedir” gibi çeşitli talimatlar yağdırarak kumandayı elimden alması olası. Çocuklara yönelik olarak kısmen haklı olabilirler ama cüzdanımdan kredi kartımı çalıp paralı yayına abone olmuş ve oradaki bir sözleşmeyi imzalamış bir çocuğun o yayını izlemeye varana kadar pek çok sorunu vardır zaten. Onu, dizideki viskiyi buzlayarak yola getireceğinizi sanmıyorum.

Bu kısmı yeterince sinir bozucu. Yani bu düzenleme aslen; Netflix, BluTv, Puhu Tv gibi dijital yayın platformlarını hedefliyor gibi görünse ve bu kısmı  yeterince endişe verici olsa da konunun bir boyutu daha var. Bu haftaki Köşe Vuruşu’nda o kısımdaki belirsizliklere değinmek ve bazı sorular sormak istiyorum.

ÖZGÜLENMEMİŞ YAYINLAR İFADESİ NE?

CHP kontenjanından RTÜK üyesi olan Faruk Bildirici, kendi web sayfasında yazdığı ‘Yeni düzenleme hangi yayınları kapsıyor?’ başlıklı yazıda internetteki bazı yayınların bu düzenlemeden azade olduğunun altını çiziyor. Örneğin; “Bireysel iletişim ile ‘rd-tv hizmetlerini internet ortamından iletmeye özgülenmemiş yayınlar’ bu düzenleme kapsamı dışında…” Bir yayının özgülenmiş yayın olması için de ‘bir yayın akış çizelgesi’ çerçevesinde düzenli radyo-televizyon yayını yapması gerekiyormuş. İşte tam bu noktada akla gelen soru bunun sınırının nasıl çizileceği? Örneğin; her sabah aynı saatte yayın yapan bir programcının televizyon yayını yapmadığının kararını kim verecek? Örneğin; önceden x saatte yapılacağı ilan edilen bir program ‘bir yayın akış çizelgesine sahip’ gibi mi değerlendirilecek? Ucu açık bir madde bu. Gerektiğinde internetteki haber yayıncılığını susturmak için kullanılması çok olası.

VERGİ VE KÜLTÜREL TAHAKKÜM MESELESİ

Bu tarz sansür tartışmalarında konu hemen söz konusu yabancı yayın platformlarının ‘Türkiye’de bir şirkete sahip olmaması ve vergi ödememesi’ konusuna geliyor. Bununla ilgili eleştiriler de hemen “ne yani vergi ödemeyecekler mi?” çıkışıyla perdeleniyor. Kuşkusuz, Türkiye’de hizmet sağlayan her kurum Türkiye’de şirket kurup vergi ödemeli. Hatta daha ötesi AB ülkelerinde Netflix’e yüzde 30 yerli içerik bulundurma zorunluluğu dahi getirildi. Ne vergi ne de içeriğe ilişkin AB’deki gibi koruyucu düzenlemeler tek başına sansüre delalet değil. Ancak hele ki para ödeyerek abone olunmuş yayınları herkese açık TV kanalları gibi bir süzgeçten geçirmeye çalıştığınız noktada işler herkes için zorlaşacaktır.

Sanılmasın ki, internet yayınlarına düzenleme getirildiğinde insanlar “ha tamam” deyip ehlileşmiş TV yayınlarına dönecek. Sanılmasın ki, bir Game of Thrones izleyicisi ha tamam o zaman yerli ve milli tarihimize yöneleyim ‘Diriliş Ertuğrul’ izleyeyeyim diyecek. Hayır, sadece insanlar bu yasak ve sansürü aşmanın ‘illegal’ yollarına itilecek ve böylelikle daha büyük bir riske atılmış olacak. Ve nihayetinde birileri yine seçim dönemi yaklaşınca “iktidar partisi neden genç seçmenden oy alamıyor, sempati kazanamıyor” analizleri kesmeye başlayacak. O zaman tıpkı son İstanbul seçimlerinde olduğu gibi gençlere cigabaytlarca internet hediye etmenin bile faydası olmayacak.