“Öncelikle kestane balının diyarı Zonguldak Gökçebey Pazarlıoğlu köyünden tüm dünyaya selamlar...” Bu açıklamayı hatırlarsınız. Darda kalmış, eşi tarafından bin bir türlü suçlamalarla yüzleşmiş, onu yapmış bunu yapmış bir abimizin açılış cümlesidir. Abimiz gayet rahat, sanki onca olay olmamış gibi kestane balının diyarından bildiriyor…

Yavuzluğuyla ev sahibini bastıran, atasözümüzü de anımsatan ilginç bir tavır.

***

Benzeri şu günlerde herkes tarafından dile getiriliyor tabii ki.

Onlara sorsanız ülkemiz uçuyor, hatta yörüngeye oturdu kalkmıyor. Herkes bizi kıskanıyor, Avrupa’da marketlerde raflar bomboş, millet çile çekiyor. Herkes köprülerimize, geçilmeyen yollarımıza, uçulmayan havalimanlarımıza hasetle bakıyor…

***

İşin aslı öyle değil tabii. Artık 4 kişilik bir ailenin aç kalmaması, sadece karnını doyurabilmesi için gereken miktar, asgari ücreti solladı. Bu değer içinde kira, kıyafet, ve benzeri de yok.

4 kişilik bir ailenin aç kalmamak ve karnını doyurabilmek için, birkaç bireyinin çalışması gerekiyor. Açlık sınırına bile yetişemeyen maaş. Harika bir hayat. Bir kere yaşıyoruz, onda da aç yaşıyoruz. Buna da şükür, en azından ölmedik ama buna da yaşamak mı denir?

***

Siz nasıl bir hayat hayal ederdiniz kendiniz için? Tabii artık hayallerimizin de kalitesi düştü, vizyonumuz karardı. Eskiden normal sayılan çoğu davranış artık ülkemizde lüks. Mesela bunun dışında ilginç bir şey daha var mesela gece saat 12’den sonra ülkede müzik yasak.

Sanata, kültüre düşman bir idare tarafından öyle ya da böyle bir şekilde uzun bir süredir uyguladığı saçma sapan, mantık dışı bir uygulama.

Ama iyi tarafından da bakalım, çağdışı kalmış, ilkel bir yaklaşım için de büyük bir kazanım. Müzik aletlerini sokaklarda kıran tayfa kadar olmasa da müziği de 2022 yılında yasaklamak gerçekten ilerici diyemeyeceğimiz bir bakış. Zaten artık biz de ilerimizi, geleceğimizi göremiyoruz.

Üzerimize çöken karanlık, geleceğimizi ve hayallerimi kararmaya ısrarla devam ediyor. Müthiş. Bal dök yala. Kestane balı olursa daha iyi tabii…

***

“Şimdi ben bir şey tavsiye edeceğim. Ben şunu yapıyorum, her akşam yatarken manda yoğurdu. Manda yoğurdu hakikaten kalitedir, çok iyidir. Onun içine şöyle Medine hurması doğrarım, üç tane veya beş tane. Ona biraz kestane balı ve bir de içine yulaf ezmesi atarım. Bu dörtlüyü karıştırarak yer yatarım. Şifa.”

***

O esnada ulaştırmadan sorumlu süpersonik bakanımız, 45 bin araç garantisi verilen 1915 Çanakkale Köprüsü’nden dün 6 bin aracın geçtiğini açıkladı. Karaismailoğlu, "’Çanakkale Köprüsü’nden o kadar araç geçer mi’ diyorlar. Zamanı geldiğinde geçecektir. Dün 6 bin araç geçti” dedi…

“Zamanı geldiğinde” mi? Bakanım hayırdır, neden zamansız bir şekilde köprülendik demiyor kimse… Zaten bu geçiş garantisi sayıları da öyle bir acımasız ki, içinde neredeyse gerçeklikle hiçbir bağlantı yok. 6 bin araç nerede 45 bin araç nerede? 7.5 kat fark var. Yani bizim yetkililerimiz firmaya diyor ki “Ben buradan 1 kişi geçecekse, sana 7.5 yazacağım, üzerine bir de bunu sana dövizle ödeyeceğim kafan rahat olsun”…

Zafer Havalimanı’nı geçen yıl 7 bin 235 yolcu kullandı. Toplam yolcu garantisi ise 1 milyon 279 bin 352’ydi. Bu yıl havalimanına, geçen yıldan akıllanılmayıp 1 milyon 317 bin kişilik biraz daha ikramlı bir garanti verildi.

***

Uçulmayan ama bazıları için “Zafer” sayılabilecek havalimanını da unutmamak lazım. Bu rakamları kim hesaplıyorsa, kim onaylıyorsa, kim denetliyorsa, hepsini kendi şirketimde çalıştırmak istiyorum. İki güne kalmaz batarız ama onlar da işsiz kalır. Devlette çalışınca sıkıntı yok. Gelsinler benimle çalışsınlar.