“Popülere düşman” sanılan kişilerden biriyim. Bu yazıyı benim yazmış olmam çok kişiyi şaşırtabilir. Varsın öyle olsun, bir de böyle şaşırtayım. Yeni yılın ilk yazısı da böyle olsun. Yılın son günü, sabahtan ekran karşısına geçtim. Şenliğim şu yazıyı yazdığım sıralarda da devam ediyor.

31 Aralık günü uyanır uyanmaz Netflix’i açıp baktım, gelmiş mi diye. Cem Yılmaz’ın yeni şovu henüz yayına girmemişti. Akşamüstü tekrar baktığımda mutlu mesut ekran karşısına geçip Cem’i izlemeye başladım. Cem Yılmaz beni bir kez daha şaşırtmadı. Her yaptığı işte bir öncekinin üzerine çıktığını düşünmüşümdür hep. Tüm yeteneklerini sürekli geliştiren, öyküsü her geçen gün daha da derinleşen, bir sonra ne yapacağını hep merak ettiren komple bir yetenek.


Cem’in sosyal medyada “TT” olduğunu görünce merak ettim, yazılanları okumaya başladım. Aman aman. Öyle yorumlar var ki, adamla yolda karşılaşsalar tekme tokat dalacaklar. Sanırsın Yılmaz, tavuklarına kışt demiş, ya da öyle bir şey yapmış ki, tahmin sınırlarımı zorluyor, nefret etmişler. Ne hakaretler, ne küfürler. Sevdim ya da sevmedim konusunu bu kadar başka derdi yokmuş gibi abartan başka bir toplum var mıdır, bilmiyorum ama bu kadarı bana tuhaf geldi. Gazetecisinden bakkalına herkes her konuda uzman. Hatta bazı işgüzarlar, hatırlarsınız, geçtiğimiz yılın son günlerinde neler yapmışlardı:
Youtuber Cüneyt Özdemir, sadece abonelerine yayın yapan bir platformda yanınlanan “Çıplak” adlı diziyi köşesinden/kanalından hedef göstermiş, ihbar etmiş, RTÜK’ün kucağına atmıştı. Daha sonra Nihat Genç yine sadece abonelerine yayın yapan bir platformada yayınlanan, Hasan Can Kaya’nın “Konuşanlar”ını hedef göstermiş, Hasan Can’a ağza alınmayacak şeyler söylemişti.

ABA ALTINDAN SOPA

Bugün baktım, ne gazetesini okuduğum, ne programını izlediğim, karşıma çıkmasın diye de her yerden blokladığım Ahmet Hakan, düşüverdi karşıma Cem Yılmaz eleştirisi ile. Ahmet Bey’in yazısının başlığı “Cem Yılmaz’ın son gösterisi ile ilgili uyarılar”. Bak bak bak! Ahmet, yazısında hem izleyiciyi uyarıyor, hem de Cem’e aba altından sopa gösteriyor. “Şöyle bir beklentiniz yoksa gideri var” falan tadında akıp giden seviyesiz yazıda ülkenin en geniş dimağlarından, en zeki adamlarından birine akıl veriyor ülkenin en vasıfsızı. Gerçekten “had” konusunda yediden yetmişe kırk fırın ekmek yememiz lazım. Yahu sen kanaat önderi misin? Hayatta fırıldamaktan başka ne vasfın var. Hangi bıraktığın eserle anılacaksın yarın?

Bu isimleri tekrar tekrar dillendirmemeye söz veriyorum kendime. Ama bazen yine dayanamıyorum, yazıyorum. Ahmet, hocası Özkök’ten öğrendiği gibi sadece kendinden konuşturmayı amaçlar yazılarında. Polemiğe de girmez sonra. Zaten verecek cevabı da yoktur. Bak gördün mü yine oyuna geldim.
Bu arada yılın son günlerinde tam diyorduk ki en azından Ertuğrul Özkök’ten kurtulduk, bu sefer Cengiz Semercioğlu can simidi oldu da yine çıktı ekranlara, “ekspresso” dertlerini anlatıyor Ertuğrul Bey. Şu yazıyı kaleme aldığım sıralarda Fox’un yeni yapımı “Maske Kimsin Sen?” izliyorum. Sanat yönetiminden müziğine, koreografisine, sunucusundan jürisine mis gibi iş olmuş. Geçmişte yurt dışında da denenmiş, tutmuş, alkışlanmış bir “incognito” formatı. Başka ülkelerde seveni de olmuştur, sevmeyeni de. Seveni alkışlamış, sevmeyeni kanalı değiştirmiştir herhalde. Ama bizde öyle mi? Olur mu! Yine hadsiz bir işgüzarlık ile klavyenin başına geçen saydırmış. “Pagan törenleri”ne benziyormuş. Kostümler çocukları korkutuyormuş. Squidgame’i andırıyormş. Hemen müdahale edilsin kaldırılsınmış. Ahlakımızı bozuyormuş! E be işgüzarlar, izlemeyiniz! Nasıl? Bu da bir seçenek değil mi?

BENİM UMUDUM VAR

En yüksek puanları alıp da sahte mülakatlarla hakları gasp edilen gençlerle ilgili tek kalem oynatmayanlar, vakıf yurtlarında tecavüze uğrayan çocuklardan bihaber olanlar, yolda yürürken öldürülen, kocası tarafından bıçaklanan kadınlarla ilgili en ufak dertlenmeyenler, iki ekmek için üç saat sıra bekleyenler, bir kilo kıyma ile belki iki ay geçirecekler, işi gücü bırakmışlar da paganizmden, illüminatiden falan bahsediyorlar. Acaba Cem Yılmaz’ın yirmi metrelik teknesine “kıl” olanlar, babacıklarının gemicikleriyle ülkeyi soyup soğana çevirenlerle ilgilenseler daha mı hayırlı olur hepimiz için? Belki onları da anlamak mümkün. Ülkenin komedi çıtası son Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin son günlerdeki açıklamalarıyla o kadar yükseldi ki, başka hiç bir şeyi beğenmez oldular.
Yılın ilk yazısını bitirirken hepimize sabır ve mücadele diliyorum. Kış çok zorlu geçecek. Ama benim umudum var. Yaz gelecek ve Cem Yılmaz’ın dediği gibi “yaz insanları eşitleyecek...”