Binbir Gece denemelerinin nakış ustası Salâh Birsel, 1985 yılında yayımlanan “Yapıştırma Bıyık” kitabında yer alan “Sahte Papaz” başlıklı denemesinde anlatıyor. Alain Fournier, “Adsız Köşk” kitabını yayımlaması için dört yayıncıya kitabını gönderir. Bunlardan biri, daha kitabı okumadan birkaç ay sonra yayımlayacağını söyler, biri daha sonraki aylara atar. N.R.F Yayınevi yöneticileri ise Fournier’e, kitabını daha önce bir başka yayınevine gösterdiği için bozulur ve bunun nedenini sorarlar. Fournier, şöyle diyecektir: “Bir yazarın yapıtını, gönlü istediği vakit, on yayıncıya birden göstermeyeceğini, sonunda da onu, en iyi öneriyi yapana satmayacağını siz nerede gördünüz?”

Marcel Proust da “Geçmiş Zaman Ardında”nın ikinci cildi “Swann’ların Semtinden”i hem Fasquelle Yayınevi’ne, hem de N.R.F.’ye verir.

Andre Gide de N.R.F.’de yöneticidir; kitap eline geçince, “Bizim yayınevi ciddi kitaplar basıyor. Böyle bir yapıtı yayımlaması söz konusu olamaz. Bu ‘dandy’ edebiyattan başkası değil” diyerek romanı geri çevirecektir. Aslında, Proust’un “Sahte Papaz” dediği Gide, romanı okumamıştır bile. Salâh Birsel, “Ne var,” diyor; “kimi büyük yazarların kendi anlayışları dışındaki yapıtlara-çokluk işin içinde çekemezlik de vardır- kapalı olduğu da doğrudur.” Amerikalı zenci yazar Chesten Himes, “Bir İlkelin Sonu” romanını yayıncı William Targ’a verince, Birsel’in deyişi ile “ağır ruhlu bir zılgıt” yer: “Bu roman bende bir Walpurgis Gecesi, bir içki karabasanı, dizginsiz ve alışveriş dolabı, bozuk bir cinsellik, bir pislikbilim, bir nymphomanie ve daha bir sürü gıygıy etkisi yarattı.” Himes’in yanıtı: “Bizimki kadar karman çorman bir kültürden başka ne beklenebilir?” Salâh Birsel, sözün ipini fazla uzatmadan, şöyle getiriyor ardını: “Bu olaya pek kapılmamak gerekir. Himes’in memleketinde kitaplarını yayımlatamayanların sayısı pek kabarıktır. Dünyanın her yerinde de böyledir bu. Yayıncılar genç yazarlara, tiritleri çıkmadan pek el uzatmak istemezler. ‘Bir İlkelin Sonu’nda genç bir yazar olan Jesse Robinson şöyle diyecektir?

- Hazreti İsa, bugünkü günde İncil’i yayımlatmak isteseydi yayıncı bulamazdı.” G.G.Marquez de “Yüzyıllık Yalnızlık”tan önce yazdığı ilk romanı “Yaprak Fırtınası”nı yayımlatmak için beş yıl bekleyecektir. 1983’te Plinio Apuleyo Mendoza’ya verdiği röportajda o günleri şöyle anlatacaktır:


“Yaprak Fırtınası’nı Arjantin’deki bir yayınevine, Editorial Losada’ya gönderdim; dosyayı, İspanyol eleştirmen Guillermo de Torre’nin başka işlerle uğraşmamı tavsiye eden bir mektubuyla birlikte geri gönderdiler.” (Notos Öykü, sayı 51)

Yine Marquez’in “Albaya Mektup Yok” romanı, Fransa’da Gallimard Yayınevine, “Yüzyıllık Yalnızlık”tan önce önerilecek, Juan Goytisolo mükemmel bir okur notu yazacak, Roger Caillois ise kitabı doğrudan reddedecektir. Bakın bakalım edebiyat tarihlerinde, kitapların yayımlanmasına aracı olan “editör”lerin mi adı yaşamakta, yoksa yazanların mı?

MEKTUP
Hâlâ gözümün yaşında saklı
ayrılırken bıraktığın mektup
O gün nasıl bıraktıysan
yağmura asılı kederim
Karanlığı üzerine çektim
şimdi kimsesiz, kimliksiz
sensiz nereye giderim?
05 MAYIS 2015