Farklı okur tipleri ve okuma tercihleri olsa da değişmeyen bir yayıncı refleksi yaz listeleri yapmak. Biz de bu sayımızda yaz listesi yapma ayartısına kapılıp, yazarlara bu yaz ne okusak diye sorduk.

Yazarlara sorduk:  Bu yaz ne okusak?

BİRGÜN KİTAP

Sıkı okurlar için yaz-kış ayrımı suni gibi gözükebilir ama özellikle dinlenme zamanlarında okuma alışkanlıklarının değiştiği de bir gerçek. Kitap sevdalısı olmasına rağmen bazı eserleri yaz kitabı olarak etiketleyip, bu kitapları yaz aylarına saklayan, beyni yormayan, hafif olarak nitelenen metinlere yönelenler olduğu gibi en zorlayıcı kitapları bu aylara saklayan okurlar da mevcut. Bazı okurlar ise geçen ayların yoğunluğundan kurtulmanın verdiği rehavete kapılıp, okunacaklar listesini buna göre oluşturuyor. Kimi ise bu yoğunluğu bahane edip yaz günlerini bekliyor okumak için. Farklı okur tipleri ve okuma tercihleri olsa da değişmeyen bir yayıncı refleksi yaz listeleri yapmak. Biz de bu sayımızda yaz listesi yapma ayartısına kapılıp, yazarlara bu yaz ne okusak diye sorduk.

Gaye Boralıoğlu:
Eduardo Berti, Paris’te yaşayan Arjantinli bir yazar. Berti’yi Yabancı Bir Baba ile tanıyıp kendine özgü yumuşacık dilini çok sevmiştim. Yabancı Bir Baba otobiyografik öğeler taşıyan, aile ilişkileri, sırlar, göçmenlik, yabancılık meselelerini konu edinen bir romandı. Aslında daha önce basılmasına rağmen yeni okuduğum Düşlenen Ülke ise beni çok şaşırttı. Berti bu kitabında yüzyıl kadar önce Çin’de geçen bir hikâye anlatıyor. Hiç yaşamadığı bir ülkede, tamamen farklı bir kültürel atmosferde, üstelik kendi bireysel kimliğine de son derece uzakta bir karakter üzerinden, ergenlik çağındaki Çinli bir kızın merkezinde kurmuş anlatısını. Buna rağmen son derece hakiki, evrensel, zamanı ve mekânı aşarak her satırında insanın ruhuna işleyen bir roman Düşlenen Ülke. Bir yandan ergenlik çağındaki bir kızın, babası âmâ olan ve güzelliği nedeniyle efsane kuşuna benzetilen bir başka genç kıza olan aşkını cesurca sahiplenişinin öyküsü, diğer yandan kahramanın farklı kişiliklere bürünerek çoğaldığı, çiçeklendiği bir büyüme anlatısı. Güney Amerika edebiyatında sıkça rastlanan gerçek ile gerçek üstü arasında kurulmuş yeni bir denge aynı zamanda.

Bir okur olarak müthiş bir zevkle, bir yazar olarak, itiraf edeyim, kıskançlıkla okuduğum bir roman oldu Düşlenen Ülke. Bunda kitabın Roza Hakmen tarafından çevrilmiş olmasının da payı var kuşkusuz. Bu yaz okumaları için herkese tavsiye ederim.
DÜŞLENEN ÜLKE, Eduardo Berti, Çeviren: Roza Hakmen, Metis Yayınları, 2014

Onur Çalı:
Dünyanın bu kadar telaşesi, yapılacak onca iş varken okumaya zaman ayırabilmek bir lüks. Yazılı ve görsel yayın bombardımana tutulduğumuz bu çağda, bir köşeye çekilip okumak aynı zamanda bir nevi iptidai bir alışkanlık artık. Ve fakat bu iptilaya tutulanlar için yaz kış, sıcak soğuk çok da fark etmez doğrusu. Sünbülzade Vehbi’nin dediği gibi, “Germ ü serdine bakılmaz bu fenâ dünyanın / Eyleme vaktini zayi deme kış yaz, oku yaz.”
Yaz, belki uzun süredir okumayı ertelediğimiz kitaplara el atmak için bir fırsat olabilir. Kendi adıma, cılız da olsa böyle bir umudum var. O uzun süredir başucumda bekleyen kitaplardan hariç, bir alçakgönüllü hedefim daha var. Kıymetli yazar Doğan Yarıcı, Hulki Aktunç’un günlüklerini yayına hazırlıyor. Şimdilik iki cilt var elimizde: “Sen Buranın Kışındasın” ve “İskandil”. Bu yaz bu iki kitabı okumayı düşünüyorum. Hulki Aktunç’un günlükleri, bu büyük yazarı daha yakından tanımak için kaçırılmayacak bir fırsat bence.
SEN BURANIN KIŞINDASIN - GÜNLÜKLER (1964-1967) ve İSKANDİL - GÜNLÜKLER (1968-1969), Hulki Aktunç, Yayıma Hazırlayan: Doğan Yarıcı, YKY, 2022

Ercan Kesal:
Bir süredir sadece antropoloji ve sinema ağırlıklı kitaplar okuyorum. Buldukça da günce ve seyahatname okurum. Önereceklerim de daha çok bu minvalde olacaktır. Seyahatname, anı, otobiyografi ve günceler unutmayı engeller. Geçmiş ve bugün arasındaki süreci daha serinkanlı değerlendirmemize yardımcı olur. Umudu çoğaltır, sakinleştirir ve yalnız olmadığımızı hatırlatır. İş Bankası Yayınları bu alanda kıymetli kitaplar yayınlıyor. Şu sıralar eğitim meselesi çok meşgul ediyor aklımı. Köy Enstitüleri üzerine yayımlanan tüm anı kitaplarını aldım sözünü ettiğim yayınların. Onları öneririm.
BİR KÖY ENSTİTÜLÜNÜN ANILARI, Hacı Angı, İş Bankası Kültür Yayınları, 2019
KÖY ENSTİTÜLERİ DÜNYASINDAN HASAN ÂLİ YÜCEL’E MEKTUPLAR , Hazırlayan: Canan Yücel Eronat, İş Bankası Kültür Yayınları, 2007

Melike Uzun:
Yazın okunacak kitaplar önerisi hazırlamak bana ilkokuldayken asla bitiremediğim, içinde okumadan boyamaya pek çok etkinliği bulunduran tatil kitaplarını hatırlatıyor. Ama her vesileyle kitaplardan söz etmenin ne zararı var? Önceliği Karanlık Kız’a veriyorum. Elena Ferrante’nin aynı isimle sinemaya uyarlanan romanı. Deniz kıyısı ve yazlık ev bu kitapta bir hesaplaşma mekânına dönüşüyor. Okumayanlar için isabetli bir seçim olabilir. Thomas Gonzales’in Başlangıçta Deniz Vardı, sıcağın, doğanın ve can sıkıntısının romanı olarak bu yaz mutlaka okunacaklar arasında yer almalı. Son olarak Kuzey’den bir yazarın, Dag Solstad’ın Profesör Andersen’in Gecesi’ni de olay örgüsü ilgiyle takip edilebilen iyi bir anlatı olarak öneririm.
KARANLIK KIZ, Elena Ferrante, Everest Yayınları, 2018
BAŞLANGIÇTA DENİZ VARDI, Thomas Gonzales, Nora Kitap 2017.
PROFESÖR ANDERSEN’İN GECESİ, Dag Solstad, YKY, 2021


Oylum Yılmaz:
Burası Radyo Şarampol… Hazır yaz sıcakları bastırmışken, sıcaktan pişmiş bir Antalya yazında, Şarampol mahallesinde başlayan ve Berlin’e uzanan, diliyle okurunu mest eden; tarihe, kültür dediğimiz şeye, zamana, aşka ve gençliğe bakış açısıyla son derece dokunaklı, zihin açıcı bu sıkı romana kendinizi kaptırmanızı tavsiye ederim. Şükran Yiğit benim yazdıklarını özellikle takip ettiğim bir edebiyatçı. Son romanı Burası Radyo Şarampol de Şükran Yiğit’le tanışmak için harika bir fırsat olabilir. Ve bu sıkı romanın arkasından tam ters köşe yapın ve varlığıyla edebiyatımızı bir yıldız gibi parlatan Latife Tekin’in son romanı Zamansız’a geçin derim. Ben öyle yaptım!
BURASI RADYO ŞARAMPOL, Şükran Yiğit, İletişim Yayınları, 2020
ZAMANSIZ, Latife Tekin, Can Yayınları, 2022

Fadime Uslu:
Boksör şair Artur Cravan, “Çabuk!” şiirinin bir dizesinde, “Ben’im her şey, bütün insanlar ben, bütün hayvanlar!” diyor. İlk kez Temmuz 1913’de bir dergide yayımlanan Cravan’ın bu cüretkâr sesinin yankısını 1968 doğumlu Georgi Gospodinov’un “Hüznün Fiziği” romanında buldum. László Krasznahorkai’nın “Savaş ve Savaş”ıyla ruh arkadaşı olan “Hüznün Fiziği”nde, “Kaş’ın Yıkılma Efsanesi”nde anlatılan masalcı Far-li-mas’ın büyüsü var. Denir ki; Far-li-mas, krallara, rahiplere, halka masal anlatmaya başladığında onu dinleyenler, “İçmeyi unuttu, nefes almayı unuttu. Köleler hizmet etmeyi unuttu. Onlar bile nefes almayı unuttular. Far-li-mas’ın sanatı afyon gibiydi ve anlatmayı bitirdiğinde herkes sanki zevkli bir baygınlığa dalmış gibiydi.” (Joseph Campbell, İlkel Mitoloji, Tanrının Maskeleri, Çev; Kudret Emiroğlu, İmge Kitabevi Yay., Ankara 1992, s. 157.) Gospodinov ve Krasznahorkai, Far-li-mas’ın sanatının soyundan geliyor. Gospodinov, kurgu yöntemiyle zamandan labirentler yapıyor; Krasznahorkai ise dehlizler. İki yazar da bu imgesel mekânları, insan denilen kişinin, dünyayla arasındaki bütün ilişkilerindeki yüzünü, gölgesiyle karşılaştırmak için kuruyor. Gospodinov, kralların, diktatörlerin, seçilmiş başkanların yönettiği savaşları, kıyıma maruz kalan halkları, yaşayabilenlerin mücadelesindeki savaşı bugünün insani değerleriyle anlatıyor. “Bütün insanlar, bütün hayvanlar”, “ben” oluyor. Krasznahorkai, karakterin yolculuk hikâyesi etrafında, tarih sahnesinden silinen halkların izini sürüyor. İki yazar da belleğin evrensel düzeydeki anlamını sorguluyor. Hasine Şen Karadeniz’in, Gün Benderli’nin çevirideki hassasiyetleri, yazara özgü olanı doğrudan yansıtıyor. Dilin müziğini duyurdukları için iki çevirmen de ayakta alkışlanmayı hak ediyor. Tekdüze okuma kalıplarının dışına çıkıp şöyle rahat bir nefes almak isteyen, kurgu sanatının hazzını yaşamak isteyen okurlar için öneriyorum bu kitapları.

Yunus Çetin’in çevirisiyle Metis Kitap’ta yayımlanan Vladimir Jankélévitch’in “İroni” kitabıyla, Sözcükler Yayınevi’nden çıkan İsimsiz’in “Fil Mezarlığı” kitabını birlikte okumanızı öneriyorum bir de. İlki, kuram; ikincisi şiir kitabı. Jankélévitch, ironinin felsefe, sanat, gündelik yaşamdaki etki alanını, felsefi düzeydeki karşılığını, kendi kaynağındaki boyutlarıyla inceliyor. İsimsiz ise, şiirlerinde bakışı yöneten bir değer olarak kullanıyor ironiyi. “Fil Mezarlığı”nın ses tonu sizi sararsa, İzzet Yasar’ın geçen yaz Yapı Kredi Yayınları tarafından bütün şiirleriyle çevirilerini bir araya getirerek yayımladığı “Kuş Bakışı”nı okuyabilirsiniz.
Dizelerinde şiiri bir yaşantı olarak değerlendiren şairlerden Emin Kaya’nın, “Yırtık Devrim”i, Kerim Akbaş’ın “Lodos Devam”ı, Gonca Özmen’in “Bile İsteye”si, Süreyya Berfe’nin “Üvez ile Güvercin”i; Birhan Keskin’in “Fakir Kene”si; Nihat Ziyalan’ın “Sevdakeş”i; Cevat Çapan’ın “Bir Başka Coğrafyadan” ile “O Geniş Boşlukta” kitapları acilen okunmalı bence.

HÜZNÜN FİZİĞİ, Georgi Gospodinov, Çeviren: Hasine Şen, Metis Yayınları, 2017
SAVAŞ VE SAVAŞ, László Krasznahorkai, Çeviren: Gün Benderli, Can Yayınları, 2014
FİL MEZARLIĞI, İsimsiz, Sözcükler Yayınevi, 2020