Yazı dizisi: Medyanın bitmeyen havuz problemi

Medya dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de her zaman tartışmaların odağında olageldi. Ana akımından iktidara yakınına ya da muhalifine medyanın tüm kanalları ülkeler için her zaman tartışmanın merkezi durumunda. Dünya tarihinin en önemli düşünürlerinden Hegel gazeteyi tanımlarken ‘Modern toplumlarda dinin yerini aldığını’ söyler. Türkiye’nin önde gelen düşünürlerinden Yaşar Kemal ise gazete ve gazeteciliğe dair şunları der: ‘Gazete haber verir. Gazete öğretir. Gazete okuyucunun nabzına göre şerbet vermez. Gazete okuyucularını kışkırtmaz’

17. Yüzyıldan itibaren dünyanın çeşitli ülkelerinde gazetelerin yayım hayatına başlaması zaman içerisinde onlara önemli siyasi ve iktisadi olanaklar tanıdı. Türkiye’de ise bu tarih 19. Yüzyıl olarak işaretlenirken; gazeteler iktidarlar için kah düşman kah aparat işlevindeydi. Bugüne geldiğimizde medya gelişen internet teknolojilerini de işin içerisine dahil edecek olursak birçok yönüyle en ‘umutsuz’ dönemlerinden birini yaşıyor. Bilinen bir sözdür: Günün aydınlanmaya en yaklaştığı saatler en karanlık olunan saatlerdir. Buradan hareketle umutsuzluk bulutlarının dağılacağını düşünmek afaki sayılmaz.

Ancak bu kendiliğinden olmayacak. Sorunu çözmenin yolu yerinde teşhisten geçiyor. Medyanın durumu 18 yıllık AKP döneminde bağımsız düşünülemez. Bu dönemde gazetecilerin tutuklanması medya kuruluşlarının kapatılması gibi her dönem yaşanan olgulara bir de yandaşlaşma yaygın tabirle ‘havuza dahil olma’ eklendi. Yazı dizimizde bu olguyu temel alıyoruz. ‘Türk basınının amiral gemisi’ olmakla övünen Hürriyet gazetesinin iktidara yakın kuruluşa dönüşmesi havuzlaşma eğiliminden bağımsız düşünülemeyecek bir olgu.

Alanında uzman isimler ve yıllarca ana akım medyada çalışan isimlere birçoğumuzun merak ettiği yukarıdaki soruları sordu. İletişim alanında çalışmaları ile bilinen aynı zamanda gazetemiz yazarı Ümit Alan 5 yanıtla bu dönüşümü anlatıyor. Akademisyen Vahdet Mesut Ayan ise meselenin ekonomik-politik arka planını bizlere sunacak. Türkiye’de okur temsilciliği dendiğinde akla ilk gelen isim olan eski Hürriyet okur temsilcisi ve gazeteci Faruk Bildirici değişimin okur nezdindeki karşılığını bizlere anlatıyor. Yıllarca ana akım medyada emek harcayan bir isim Can Ertuna da ana akımdaki dönüşümü ‘içeriden’ edindiği gözlemlerle bizlere ulaştırırken İletişim bilimci Prof. Dr. Çiler Dursun ise gelinen noktadan ileriye dönük neler yapılabileceğini analiz edecek.

Bu isimlerin yanında son yıllarda yapılan ve ses getiren araştırma ve haberleri de hatırlatma ya da unutturmama anlamında sizlerle paylaşacağız.

5 SORUDA AKP DÖNEMİNDE MEDYANIN DÖNÜŞÜMÜ

AKP iktidarının medyayı ele geçiriş süreci nasıl başladı?

Gazeteciler patronlara karşı nasıl bu kadar güçsüz hale düştü?

AKP iktidar olduktan sonra nasıl bir medyayla karşılaştı ve nasıl bir dönüşüm başlattı?

Eski medya hızla el değiştirirken Doğan Grubu ve Doğuş Grubu nasıl dönüşüm geçirdi?

Ana akım medyanın yok oluş süreci nasıl gelişti?

Ümit Alan, 5 soruda AKP döneminde medyanın dönüşümünü anlattı

Yazının tamamını okumak için tıklayın

APOLETLİ MEDYADAN 16 YILDIZLI 'FORSULU' MEDYAYA

"...Medya bir aygıttır; ancak otoriter sistemi dayatan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde devletin baskı aygıtı hâline gelmiştir. Doğan Grubu’nun tasfiye edilip Demirören’in merkeze yerleştirildiği medya ortamında yayınların iktidar dışında kalan her türlü grubu/kesimi şeytanlaştırdığına, hedef gösterdiğine şahit oluyoruz. Mehter marşıyla açılan haber bültenleri, muhalefeti görmezden gelen, gördüğünde aşağılayan ve makbul vatandaşı inşa eden haber dili topluma yönelen şiddetin bir boyutudur..."

Akademisyen Vahdet Mesut Ayan yazdı: Apoletli medyadan 16 yıldızlı 'forslu' medyaya

Yazının tamamını okumak için tıklayın

İKTİDARIN SESİ OLAN GAZETECİLİK YAPAMAZ!

Türkiye’de medya ombudsmanlığı dendiğinde akla ilk gelen isimlerden olan gazeteci Faruk Bildirici ile ana akımdaki dönüşümü konuştuk:

"...Artık medya eskisiyle kıyaslanmayacak kadar uzaklaştı asli işlevinden. Toplum yararını gözeten, gerçeği insanlara aktarmayı birazcık olsun görev bilen bir ana akım medyadan artık söz edemiyoruz. Onun yerini siyasi iktidarın propaganda aygıtına dönüşen, bilgi vermekten çok bilgi saklamayı ve manüple etmeyi görev edinen bir medya düzeni aldı..."

    Söyleşinin tamamını okumak için tıklayın

    ANA AKIM MEDYADAN ARTA KALAN: BİR HABERCİLİK SİMÜLASYONU

    "Haber üzerine tartışmaların eksilmesi, gerçek manşetlerden sakınılması, kurumlar arası rekabetin sönümlenmesi ile bu mekanlar, gündemin iktidarın izin verdiği alanda tasarlandığı, bülten ve sayfa doldurma fabrikalarına dönüştüler. Böylece toplumun farklı katmanlarından geniş kesimlere hitap etme ve onların gündemini belirleme ayrıcalığını, yani ana akım olma özelliğini, yitirmeye başladılar."

    Akademisyen-Gazeteci Can Ertuna'nın yazısının tamamını okumak için tıklayın

    MARKSİST MEDYA ELEŞTİRELLİĞİ GÜNCELDİR

    "...Muhalif ya da bağımsız medyanın çıkarılan yasalarla, keyfi uygulamalarla, ekonomik basınçla (basın ilan kurumu gelirlerini durdurmak, vergi cezaları vb) derdest edilmesinin olağanlaştırıldığı bir burjuva liberalizminde, ister mali ister teknolojik isterse okurunu kaybetmek gibi sosyolojik gerekçelerle olsun, gücün türlü ve haksız uygulayımlarını meşrulaştırmayı görev edinmiş bir medya türünün ve habercilik tarzının güçten düşmesi, umulmadık hayırlara vesile olabilir..."

    Çiler Dursun​'un yazısının tamamını okumak için tıklayın