Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

1970’lerde, adları “Halkın…” diye başlayan birkaç Maocu dergi vardı:  Halkın Sesi, Halkın Kurtuluşu, Halkın Yolu, Halkın Birliği… Bu dergiler aynı zamanda birer siyasal örgütlenmeydi. Ana düşmanları da Sovyetler Birliği ve Sovyet çizgisindeki sosyalistlerdi… Dünya sosyalist sistemini savunanlar, onlara göre “Sovyet emperyalizminin uşakları” ya da “sosyal faşistler”di! Bu fraksiyonlardan söz edilirken, biraz da alaycı biçimde “Halkın […]

1970’lerde, adları “Halkın…” diye başlayan birkaç Maocu dergi vardı:  Halkın Sesi, Halkın Kurtuluşu, Halkın Yolu, Halkın BirliğiBu dergiler aynı zamanda birer siyasal örgütlenmeydi. Ana düşmanları da Sovyetler Birliği ve Sovyet çizgisindeki sosyalistlerdi… Dünya sosyalist sistemini savunanlar, onlara göre “Sovyet emperyalizminin uşakları” ya da “sosyal faşistler”di! Bu fraksiyonlardan söz edilirken, biraz da alaycı biçimde “Halkın sülalesi” denirdi!

Prof. Dr. Emre Kongar’ın Cumhuriyet’teki bir yazısında (16 Haziran 2019) “akrabay-ı taallukat” sözünü görünce, nedense bu eski nitelemeyi anımsadım…  

Emre Hoca, uzunca bir tümce içinde kullanmıştı Arapça tamlamayı:

“Toplumun çeşitli kesimlerinin birbirlerine karşı düşmanlaştırılmasına, bazı vatandaşlara hain muamelesi yapılmasına, haksızlıklara, hukuksuzluklara, mutfaktaki yangına, İstanbul kentinin kaynaklarının, eşe, dosta, akrabay-ı taallukata peşkeş çekilmesine, iltimasa, kayırmacılığa, yolsuzluklara, arsa yağmacılığına, betonlaşmaya, yeşilin tahribatına ‘HAYIR’  diyecekler.” 

Ben, sözcüğün “akrabay-ı taallukat”  biçiminde yazılmasına takıldım!

Çünkü Osmanlıca-Türkçe sözlüklerde “akraba-i taallukat” diye geçiyor. Anlamı ise “Aralarında soy yakınlığı olanlar, hısım akraba, aile çevresi, sülale”… .

Emre Kongar nedense “akrabay-ı taallukat” biçiminde yazmış sözcüğü. Yani iki sözcük arasına “-y” kaynaştırma ünsüzünü koymuş. Arada o kesme imi olmasaydı, bunu belki Arapça bir tamlamayı Türkçeleştirme çabası olarak değerlendirebilirdik. Çünkü Dil Derneği’nin Yazım Kılavuzu’nda (10. Baskı, 2018) buna benzer birleştirilmiş sözcük örnekleri var: Kuvayımilliye, Nizamıcedit, galatımeşhur vb. Ama “akrabay-ı taallukat” biçimindeki bir yazım, bana biraz sorunlu gibi geldi. Dilciler acep ne der bu işe?

HAFTANIN NOTU: KARARLILIK VE CESARET GEREKİYOR

Öyle anlaşılıyor ki Ekrem İmamoğlu, 800 bin oy farkıyla seçildiği İstanbul Anakent Belediye Başkanlığı görevinde rahat bırakılmayacak! AKP iktidarı, 31 Mart’ta ve 23 Haziran’da uğradığı ağır yenilginin acısını, yerel yönetimlerin yetkilerini tırpanlayarak çıkarmaya çalışıyor… İşleri güçleri ayak bağı olmak!

Ekrem İmamoğlu, Başkan seçildiğinde kimsenin haksız yere işten çıkarılmayacağını açıklamıştı. Bu, doğru bir tutumdur. Ancak hiçbir iş yapmadan maaş alan “bankamatik memurları” ile parti militanı gibi davrananlar, belediye kadrolarından hızla ayıklanmalıdır. “Karıncaezmez Şevki” tavrıyla gidilecek bir yer yoktur! “Mıntıka temizliği” yapmazsanız ayağınız taşa takılır, tökezlersiniz!         

İmamoğlu, AKP – MHP blokuyla uzlaşma arayışından; kendisine randevu bile vermeyen bu gerici partilerin kapısını aşındırma ısrarından vazgeçmeli; Belediye Meclisi’ndeki AKP Grubu’nun ve merkezi iktidarın her türlü engelleme girişimini halka açıklayarak yürüyüşünü kararlılıkla sürdürmelidir.

Hoşgörü, uzlaşma, kucaklaşma tamam da, karşınızda sizi çalıştırmamaya yeminli bir odak varsa, halka verdiğiniz sözleri yerine getirebilmeniz için sizin de cesur davranmanız gerekir. Bunu yapmazsanız, rant çetelerinin ve asalakların oyuncağı olursunuz! Merdan Yanardağ’ın dediği gibi, “sevgi kelebeği” olmak bir yere kadar… Devrimci savaşımda romantizmin de bir sınırı olduğu unutulmamalı.

Bir başka kırmızı çizgimiz ise laikliktir. Gerek seçim sürecinde gerek göreve başlama sırasında Ekrem İmamoğlu’nun sergilediği kimi davranışlar, bizim laiklik anlayışımızla bağdaşmıyor. Elbetteki herkesin inancına saygılıyız. Ama bireysel özgürlükleri kullanmanın da kuralları var. Özellikle siyasetçiler ve kamu görevlileri bu konuda çok duyarlı olmalıdır.

İnancınızı içinizde, özelinizde yaşayın ve lütfen kamusal alana taşımayın! Tersini yaparsanız, karşıtlarınızdan farkınız kalmaz!